Eskişehir Lordlar Kamarası’nın Değil Emekçinin Kentidir!

Eskişehir’in ekonomisi hacmen büyüyor olsa da rakamlar artıyor olsa da Eskişehir’in can damarları emekçiler bu artıştan yeteri payı alamıyor.

Birleşik Krallık yani İngiletere’de hem sembolik hem de işlevsel anlamda üst meclis olarak tanımlanabilecek Lordlar Kamarası bizim konuşma dilimize de uzun süre önce entegre olmuş durumda. Çoğunlukla bir seçkin sınıftan bahsederken bu deyimi kullanmaktan kaçınmayız.

Eskişehir özelinde Lordlar Kamarası kim dersek büyük patronlar, iş insanları, siyasetin zirve seçilmişleri ve önemli bürokratlar diyebiliriz…

Dışarıdan bakıldığında Eskişehir bu zümrenin kontrolünde görünüyor olsa da aslında şehrin ruhunda başka bir parça daha büyük yer kaplıyor.

Eskişehir geçmişten bugüne bir emekçi kenti…

Organize sanayide çalışan insan sayısı, yine sanayi kollarında, küçük sanayide, tarım sektöründe, hizmet sektöründe, Demiryollarında, Hava İkmal gibi, Eti Maden gibi kamu işçiliğinde çalışan insan sayısıyla Eskişehir temelde bir işçi şehri demek hiç yanlış olmaz.

Bugün Eskişehir’in ekonomisi hacmen büyüyor olsa da rakamlar artıyor olsa da Eskişehir’in can damarları emekçiler bu artıştan yeteri payı alamıyor. Ya da patron ağzıyla konuşursam rakamlar yükselse de patronlar geçmişte kazandıkları karı bugün elde edemediklerinden, işçilere günün koşullarına göre maaş ödemek istemiyor. Bunun yanında kamu işçisinin de sıkıntısı ortada.

Eskişehir’de hakları için direnen Harb-İş emekçilerinin eylemleri geçtiğimiz birkaç güne damgasını vurdu. Bu direniş sonuç getirecek mi bilmek ise zor…

Emekçi kenti Eskişehir’de tek sıkıntı çeken organize sanayi işçisi ile kamu işçisi değil elbette. Tarım sektörü işçileri sıkıntıda, hizmet sektöründe çalışanların büyük bölümü sıkıntıda. Hizmet sektörü asgari ücrete esir olmuş vaziyette. Bunların yanına hatırı sayılır öğrenci ve emekli nüfusu da eklersek zaten bahsettiğim tablo ortaya çıkıyor.

Eskişehir Lordlar Kamarası’nın değil işçinin, emekçinin, emeklinin, öğrencinin kenti…

Bu nedenle de şehrin dinamiklerini, şehrin gelişimini, değişimini emek sınıfı üzerinden kurgulamak bir seçenek değil zaruret. Şehir kamuoyuna yön veren, kenti yönetenlerin burasının bir emek kenti olduğunu kavraması şart.

Yoksa Eskişehir uzun yıllardır biriktirdiği, nevi şahsına münhasır kent kimliğini kaybetme yolunda ilerlemeye mahkum kalacak. Kimileri için Eskişehir’in Neoliberal ekonominin yarattığı kukla kentlerden biri olması olumlu bir sonuç gibi görünse de Eskişehir nüfusunu oluşturan ve bu kentin bence asıl sahibi olan emek kesimi için bu dönüşüm iyi bir hikaye olmaz.

Peki, Eskişehir nasıl bir emek kenti olarak aynı zamanda gelişmiş bir kent hüviyeti elde eder?

Aslında bu sorunun cevabı yine bu şehrin köklerinde gizli. Eskişehir’de yaşayan emekçilerin kente çok daha fazla entegre olabileceği alanlar genişletilirse, ekonomik şartlar iyileşirse, Eskişehir’in dokusu sosyo-ekonomik olarak bozulmazsa geçmişte olduğu gibi Eskişehir hem mutlu bir işçi kenti olur hem de gelişmiş bir şehir olarak, daha da gelişerek yoluna devam eder.

Anlatmak istediğim aslında şehirdeki tüm unsurları bir araya getiren, bir takım zengin veya seçilmiş takımının çıkarlarına hizmet etmek yerine çoğunluğun çıkarlarını gözeten sürdürülebilir bir kalkınma programı. Elbette bunun önündeki en büyük engel Ankara’nın yanlış, Neoliberal ekonomi politikaları olsa da Eskişehir bir araya gelip, kendi yolunu kendi çizebilecek potansiyeli yaratabilir. Bu şehrin bir gücü var, yeter ki doğru kullanılsın. Yeter ki seçilmişler, patronlar buranın bir işçi kenti olduğunu unutmasınlar.

Bahsettiğim şeyler de öyle ütopik meseleler değil. Bu tarz kent örnekleri yurtdışında mevcut. Özellikle Almanya, Japonya gibi sanayi alanında gelişmiş ülkelerde modern, gelişmiş ve refah seviyesi yüksek işçi şehirleri var.

Eskişehir’in tam da böyle bir yöne gitmeye ihtiyacı var diye düşünüyorum.

Herkese mutlu hafta sonları diliyorum. Sevgiyle kalın…

Güncel Haberleri