Eskişehir'de 20 yıldır değişen-değişmeyen...

Eskişehir’de 20 yıldır müthiş bir değişim var.Porsuk değişti örneğin, güzelleşti. Şehir merkezi de öyle.Odunpazarı tarih ve modernliğin iç içe girdiği bir bölge, Tepebaşı ise ticaret, kültür-sanat ve sosyal hayatın...

Eskişehir’de 20 yıldır müthiş bir değişim var.
Porsuk değişti örneğin, güzelleşti.
 Şehir merkezi de öyle.
Odunpazarı tarih ve modernliğin iç içe girdiği bir bölge, Tepebaşı ise ticaret, kültür-sanat ve sosyal hayatın merkezi bir ilçe oldu
Binalar değişti, Caddeler, Bulvarlar değişti, Parklar değişti…
Kısacası…
20 yılda Eskişehir güzel bir değişime uğradı.
Sözünü ettiğimiz 20 yılda değişmeyen tek şey nedir biliyor musunuz?
Biz söyleyelim:
2004-2009-2014 ve 2019 seçim sonuçları…
Tam dört tane mahalli seçim…
Bu dört seçimde değişmeyen tek şey: Yılmaz Büyükerşen’in büyükşehir belediyesini kazanıp, AK parti’nin kaybetmesiydi.
Bu arada…
AK partililerin kaybettiği her seçim sonrasında “Oylarımızı bu seçimde bir önceki seçime göre arttırdık ama” demesi de 20 yıldır değişmedi.
Ne Büyükerşen 20 yıldır AK partinin elinden belediyeyi almaktan yoruldu, ne de Büyükerşen karşısında seçim kaybeden AK Partililer ”Bu seçimde geçen seçime göre oylarımızı arttırdık ama” demekten…
Şimdi! Durup dururken böyle bir yazıyı niçin kaleme aldığımıza gelelim.
AK Partili bazı isimlerin özellikle sosyal medya hesapları üzerinden Eskişehir’deki değişime tepki göstermelerine şahit oluyoruz.
Yaşanan değişimi küçümseyen, karşı çıkan ve eleştiren paylaşımlarda bulunuyorlar.
Tavsiyemiz o ki; Eskişehir’in yaşadığı değişimi bir kenara bırakıp, biraz da kendi partilerinin Eskişehir’deki “Değişmeyen kaderi” ile ilgilenmeleridir.
Enerjilerini bu kaderi değiştirmeye harcasalar,belki netice alırlar…


.....


 


Bize yine hasret, yine bize hüsran olmasın…


Eskişehir Sanayi Odası, üyelerine şöyle bir mesaj geçmiş:
“Sanayi Bakanlığı tarafından gönderilen yazıda, YHT Projesi ile ilgili kabiliyeti, ürünü veya bu konuda yatırım ve üretim isteği olan firmaların bildirilmesi talep edilmiştir.
Bu nedenle firmalarınızın  kabiliyet, ürün, süreç, yatırım ve becerilerine ilişkin olarak ekteki tablonun doldurulması gerekmektedir.
 Sizlerden gelecek bilgilere bağlı olarak oluşturulan envanter Bakanlığa iletilecektir.”
Mesajdan anladığımız kadarıyla, Sanayi Bakanlığı, Yüksek Hızlı Tren projesi ile ilgili üretim yapan Sanayicilerin envanterini çıkartıyor.
Şimdi biz bundan “Yüksek Hızlı Tren setleri yerli imkanlarla ülkemizde üretilecek” sonucunu çıkartıyoruz ister istemez…
Dolayısıyla da aklımıza hemen Tülomsaş geliyor…
Biraz niyet okuduk ve Sanayi Bakanlığının envanter çıkartma işini getirip Tülomsaş’a bağladık.
Her ne kadar, bugüne dek Tülomsaş’ın yapacağı söylenilen hiçbir şey Tülomsaş’a yaptırılmasa da, bunu bir umut olarak gördük…
Eğer gerçekten düşündüğümüz gibiyse, Tülomsaş’ın yüksek Hızlı Tren üretimini yapması, bu şehir için büyük ikramiye olur.
Ancak…
Verilen söz ve vaatlere rağmen her defasında olduğu gibi Tülomsaş es geçilirse, bize yine hasret, yine bize hüsran var demektir…


.....


Kimse korkmasın!


Biz tiyatroculara her zaman sorulan bir soru vardır;
“Nasıl ezberliyorsunuz? Ezberinizi nasıl unutmuyorsunuz?”
Biz de deriz ki onlara, “önemli olan ezberi, lafı hatırlamak değil. Nasılsa bir şekilde hatırlarız. önemli olan ruhunla, hissederek, hayatını koyarak, “mış” gibi yapmadan, gerçekten oynamaktır o gece.”
Bizim için kötü oyun hissedemediğimiz, ruhumuzla oynayamadığımız oyundur.
İşte Cumhuriyet Bayramlarını hatırladığım zaman ilk önce 68 yılı dedemle birlikte Taksim’i hatırlıyorum. Elimde bayramlar, geçit resmi falan. Hayatımda, öğrenciliğimde, 70’li yıllarda her zaman vardı bunlar. üzerinde düşündüğümüz bir şey değildi. Neredeyse donmuş bir ezber gibiydi yani.
Artık hiç mi hiç hissetmeyenler vardı. O öyle duracaktı, hiç değişmeyecekti. Donmuş bir rejim gibi.
Sonra bir şeyler olmaya başladı 90’lardan sonra. 2000’lerde giderek yükseldi.
Tehlikeye düştü hayatımız. İnsanlar bunu konuşmaya başladı. İnsanlar korkmaya başladı.
Korktukça daha derinden hissetmeye başladı. İnsanlar o bayraklara gerçekten sarılmaya başladı. İnsanlar sokaklara, meydanlara doluşmaya başladı.
İşte ben o günden sonra anladım hissederek yaşandığını. Donmuş bir ezber olmaktan çıkmıştı.
Artık Cumhuriyet için korkmaya gerek yoktu. O artık insanların ezberinde değil, kalbinde, ellerindeki bayraklarla yürüdükleri meydanlardaydı.
Bir halk meydanları doldurduğu zaman kendi devrimini kimseye çaldırtmaz.
Ve bu Atatürk’ün armağanı, artık kimsenin çalamayacağı, yok edemeyeceği kadar halkın kalbine yazılmıştır. Kimse korkmasın. Nice bayramlara…

***
Bugüne kadar Cumhuriyet bayramlarına ilişkin pek çok insandan pek çok konuşma okuduk, dinledik…
Ancak tiyatro sanatçısı Celal Kadri Kınoğlu’nun Cumhuriyet bayramına ilişkin yukarıdaki sözleri nedense bizi en çok etkileyen sözler oldu.
Belki benzeri duygu ve hisleri yaşadığımız içindir bilinmez ama Kınoğlu’nun Cumhuriyet bayramı öncesi söylediği bu sözleri sizlerle paylaşma gereği duyduk.
Eminim ki pek çoğunuz, Kınoğlu’nun Cumhuriyet Bayramına ilişkin söylediklerini okuduğunuzda, kendi yaşamınızı gözden geçirip, süreç içinde aynı duygu ve hisleri tıpkı onun gibi yaşadığınızı düşüneceksiniz…


.....


Pazar günleri yasaklansın…


Pazar günleri, toplumun genelinin tatil yaptığı gündür.
Geç kalktığı, dinlendiği, huzur aradığı bir gündür.
Pazar günü ayrıca,  gürültüye tahammül edilmediği de bir gündür.
Bu yüzden.
Pazar günü onarım, tadilat ve benzeri gürültü meydana getiren işler yasaklanmalıdır.
özellikle erken saatlerden itibaren yapılan gürültülü işlere artık bir son verilmelidir.
İnsanların uyuyabildiği, dinlenebildiği tek gün, gürültüye kurban edilmemelidir.
bunun için yönetmelik mi çıkacak yoksa başka yasal bir karar mı alınacak bilemiyoruz.
Bildiğimiz, Pazar günlerinin insanlara bırakılmasıdır.
Gürültüye değil!

.....


 


Biraz da gülmek lazım


Bir sabah kadın uyanır uyanmaz;
- Kocacığım, rüyamda ne gördüm biliyor musun? akşam eve elinde çok güzel bir paketle geliyordun...
- Eee?
- Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor bir bilsen!
- Neymiş?
- Bir inci kolye! Sence bunun anlamı ne?
Adam gülümser:
- Bu akşam öğrenirsin sevgilim.
Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir.
Kadın gözlerine inanamaz; çok heyecanlanır:
- Kocacığım, sen bir harikasın!
Ve aceleyle paketi açar. Kutunun içinden bir kitap çıkar. üzerinde 'rüya tabirleri' yazmaktadır.

Haberleri