Eskişehir'in de 15 yıllık hayali var unuttunuz galiba

Eskişehir Gar geçiş projesi…Hani şu bildiğiniz "Demiryolu hattının yer altına alınma" meselesi…Her ne kadar Marmaray gibi "Asırlık" olmasa da…Nereden baksanız Eskişehir’in 15-16 yıllık hayali…Hatırlayan olacaktır…İlk...

Eskişehir Gar geçiş projesi...
Hani şu bildiğiniz "Demiryolu hattının yer altına alınma" meselesi...
Her ne kadar Marmaray gibi "Asırlık" olmasa da...
Nereden baksanız Eskişehir'in 15-16 yıllık hayali...
Hatırlayan olacaktır...
İlk kez Büyükerşen tarafından, hem de ilk belediye başkanlığı döneminin ilk aylarında dillendirilmişti proje.
O dönemin Ulaştırma Bakanı olan MHP li Oktay Vural'a Belediye binasında brifingi verilip, "Bu iş için Bakanlığınızın yardımını bekliyoruz" denilmişti.
Hükümetin ömrü uzun olmayınca, Demiryolunun yer altına alınması projesi de rafa kalktı.
Sonra...
İlk kez 2007 yılında gündeme bir kez daha geldi.
AK parti iktidarı vardı ve bu iktidarın en kudretli ismi olan maliye bakanı Kemal Unakıtan Eskişehir milletvekili olmuştu.
-"Para bende. Bu işi yapacağız" dedi.
Olmadı, Ulaştırma Bakanını Eskişehir'e getirip aynı sözü ona da verdirdi.
Ulaştırma Bakanı biraz daha ileri gidip "Ne pahasına olursa olsun bu geçiş yapılacak" diye son noktayı koydu.
Sonuç olarak...
2008 yılında, yani 5,5 yıl önce yer teslimini yapıp işe başladılar.
Sözde 18 ayda bitirilecekti.
4.6 Kilometrelik bir uzunluğu kapsıyordu.
2.2 kilometresi aç-kapa tünel sistemi ile,2.4 kilometresi ise yarma-U kesit tünel sistemi olacaktı.
Sadece bu mu?
Demiryolu yer altına alındığında üzeri Eskişehir'in en büyük Bulvarı haline gelecekti.
Bulvara isim bile bulmuş "Recep Tayyip Erdoğan" adı dahi verilmişti.
Şaka maka Eskişehir'in hayali gerçek olacaktı.
Olmadı tabii.
Yapamadılar çünkü...
Başladıkları işi kırpmalarına rağmen bitiremediler.
Üzerinden koca 6 yıl geçti, hala işin yüzde 60-70'ine gelebildiler.
Ne dyelim?
Marmaray projesi ile "Asırlık hayali gerçekleştirdik" diye övünenler biraz da yüzünü Eskişehir'e çevirip şu 6 yıldır bitirilemeyen Demiryolunun yer altına alınması projesine bir omuz verse de, biz de Eskişehir halkı olarak 15 yıllık hayalimize kavuşsak artık...
--------------------
Ben ilçelere kesinlikle karışmıyorum
İlk kez geçtiğimiz aylar içinde söylemişti Büyükerşen...
-"İlçe Belediye başkan adaylarını belirleme vebalini ben üzerime alamam. CHP DSP gibi değil. Partinin bu konuda yetkili organları bu belirlemeyi yapar. Eğer bana sorarlarsa hangi aday adayının taşıdığı eksi ve artıları söylerim. Bunun dışında ilçe Belediye başkan adayı belirleme konusuna kesinlikle müdahil olmam"
Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir belediyesinin Balmumu heykeller müzesi yanında ki "Canlı Tarih Sahnesi" açılışı yapıldı.
Açılışa CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da geldi.
Büyükerşen, Kılıçdaroğlu ve parti yöneticilerinin de bulunduğu bu müze açılışı sonrasında ki sohbet sonrasında, konunun gündeme gelmesi üzerine yine aynı sözleri tekrarlamış.
-"Ben kendi işime bakıyorum. İlçe Belediye Başkan adaylarının belirlenmesine kesinlikle müdahil olmuyor ve karışmıyorum" demiş.
Hatta...
Büyükerşen "Bunu defalarca söylüyorum. Bir kez de sizin yanınızda tekrarlayayım da inanmayanlar varsa inansın. İlçe Belediye başkan adaylarını ben değil partinin yetkili organları belirleyecek " diye esprisini de yapmış.
--------------------------
Rektör adayları arasındaki nüans farkı
Bundan yaklaşık 30 yıl öncesiydi.
İstanbul'a gitmiş bir arkadaşımızla buluşmuştuk.
Arkadaşımız "Seni öyle bir yere götüreceğim ki" diyerek almıştı bizi arabasıyla.
Moda'da bir kafe'ye götürdü.
Meğer o kafeye kızlar da gidiyor ve okey oynuyormuş.
Arkadaşımız, bizim bu görüntü karşısında şaşıracağımızı zannetmiş olmalı ki, gayet doğal karşılamamız üzerine biraz şaşırdı.
Durumu anladığımızda izah etmek zorunda kalmış ve:
-"Kızların kafe'ye gidip okey oynamaları benim için yeni bir şey değil. Çünkü Eskişehir'de bu hep var" demiştik.
Zira...
Eskişehir'de o yıllarda bir-ikisi Üniversite yakınında, bir-ikisi de Porsuk sahilinde olmak üzere 5'e yakın Kafe vardı.
Ve bu kafelerin müşterisi olan öğrencilerin büyük bölümü de kız öğrencilerdi.
Dahası...
Hiç kimse de bu durumu yadırgamıyordu.
Diğer şehirlerde kız öğrencilerin kahvehane önünden bile geçemediği yıllarda, Eskişehir'deki kafeler kız öğrencilerin takıldığı ve bu durumdan da kimsenin rahatsız olmadığı mekânlardı.
Anlayacağınız...
İster "marifet" deyin ister demeyin ama...
Bu konuda şehir olarak İstanbul'un bile önünden gidiyorduk.
Ve bu ortamın sağlanmasında en büyük pay kuşkusuz Anadolu Üniversitesi'nin şehirde sağladığı ambiyans olmuştu.
Çoğu şehirde işyerlerinin camına "öğrenci giremez" tabelaları asılıp, "kiralık" ilanlarında "Öğrenciye verilmez" ibarelerinin yazıldığı yıllarda, Eskişehir'de ise tam tersine bir süreç işliyordu.
Zira...
Eskişehir, Üniversite öğrencilerinin rahatlıkla kiralık daire bulduğu, hemen her mekâna girip çıkabildiği, cadde ve sokaklarında rahatsız edilmeden gezebildiği, hatta gecenin bir yarısı yürüyen kız öğrencilere kimsenin dönüp de bakmadığı bir şehir oluvermişti.
Bu ortamın sağlanmasında da en büyük katkı şüphesiz Anadolu Üniversitesinindi.
Eskişehir'e sağlamış olduğu ciddi ekonomik katkı bir yana, Anadolu Üniversitesinin, bu şehrin sosyal yaşamının modern bir biçimde dizayn edilmesinde ki rolü inkâr edilemez.
İşte bu şehri "Adam ettiğine" inandığımız Anadolu Üniversitesinde şu sıralar büyük bir yarış var.
Rektör adayı olan isimler bu şehir için çok büyük bir önem taşıyan Anadolu Üniversitesini yönetmek istiyor.
Bu yarışta kimin Rektör olacağını bilemiyoruz.
Kimin Rektör olacağının pek bir önem taşıdığını da düşünmüyoruz.
Tüm adayların bu kurumu layık olduğu şekilde yöneteceğini, "Yönetebilirlik" açısından da aralarında nüans farkı olduğunu düşünüyoruz.
Yeni atanacak Rektör'den tek beklentimiz ise, tıpkı dün olduğu gibi bundan sonra da Eskişehir'i diğer kentlerin önüne geçiren anlayış ve davranışların ortamını bu şehir halkı için oluşturmak olacaktır...
----------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler.
Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bagışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
"-Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500 000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız.
O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
Avukat bir süre düşündü, sonra:
"-Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?"
Görevli utandı:
"-Şey, hayır."
"-Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?"
Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:
"-Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuguyla beş parasız bıraktığını?"
Görevli yerin dibine geçmişti, sadece:
"-Hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
"-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"

Haberleri