Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kürt kökenli vatandaşlarım azınlık statüsünde değildir. Biz geldiğimizden bu yana 3 şeyi başardık. Ret politikalarını, yok ettik, inkar politikalarını yok ettik. Asimilasyon politikalarını da yok ediyoruz. Dikkat ederseniz seçim öncesi bir ifade kullandım. Bu ülkede, artık kürt sorunu Kürt sorunu yoktur. Bu ülkede PKK sorunu vardır. Kürt kökenli vatandaşlarımın da sorunları vardır. " dedi
Oysa AKP iktidara geldiği ilk yıllarda, Başbakan Sayın ERDOĞAN sözde aydınlarla yaptığı toplantılarda ve Diyarbakır'da yaptığı konuşmada, " Kürt sorunu vardır. Kürt sorunu benim de sorunum " demişti. Bugüne aynı yanlışlığı, CHP lideri Sayın KILIÇDAROĞLU, "Kürt sorunu vardır. Ben çözeceğim" diyerek yapıyor.
Demokrasi ve demokratikleşme bahane edilerek veya kalkan yapılarak, "KİMLİĞE DAYALI KAMUSAL HAK TALEBİ" veya "DEVLET VATANDAŞ ARASINDA ETNİK KATEGORİLER KOYMAK" kabul edilemez. Çünkü böyle bir durum ülkemizde kamplaşmalara ve çatışmalara neden olur.
ABD ve AB ülkelerinin de, özlemle beklediği tablo bu değil midir?
Yine Anthony Birç ve Davit Miller, gibi isimler, "DEMOKRATİKLEŞME" nin, etnik kimlik etrafında, politik rekabet gibi anlaşılması halinde, bu gelişmenin de parçalanma ve felaket getireceğini yazmışlar ve uyarmışlardır.
Başbakan Erdoğan'ın, Diyarbakır'a ziyareti ve hükümetin kitlelere açılması ve kucaklaması da doğru siyasettir. TEK BAYRAK, TEK MİLLET ve TEK DEVLET sloganı ise, hükümetin ülke bütünlüğündeki kararlılığını gösterdi. Ancak bölgede, feodal yapı ortadan kalkmadığı sürece, her girişim, başarısızlığa mahkûmdur. Siyasi otorite, hala bunun farkında değil. Veya farkında da ,siyasi çıkarı için gerçeği gözardı ediyor.
Daha önce hakkında, terör örgütü propagandası yapmaktan, soruşturma açılan
AKP milletvekillerinden Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan " Askeri önlemlerin çare olmayacağı düşüncesinden hareketle, bölgedeki tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, Özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır. Kısa vadede alınması gerekli yegane önlemin (aynı zamanda yegane çözümün) Türkiye'nin tamamına uygulanacak yeni bir 'Eyalet Sistemi' olduğunu hatırlatmak isterim." sözleri ise bugün hala gündemdedir
Nitekim AKP, BDP ve CHP lilerden oluşan bir komisyon, İngiltereye, "ÖZERKLİK" modellerini araştırmaya gitti. İskoçyayı, İrlandayı inceleyip, karar vereceklerdi. Ancak bu modellerin Türkiye'ye uymayacağını söylediler.
Ayrıca etnik eksende, ayrımcı bir model geliştirmek, siyasi özerklikler oluşturmak, iki uluslu, iki dilli anayasa hazırlamak, Atatürk'ün kurduğu Türkiye modeliyle bağdaşmaz. Böyle bir model, Türk toplumu açısından felaket olur.
Atatürk'ün, ulus projesi; Türk, Boşnak, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Arnavut gibi farklı etnik kökenleri öne çıkaran bir model değildir. Aksine, mevcut bütün etnik kökenleri ve kültürleri, bir arada tutan bir bütündür. İnsan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi ve demokrasinin güçlendirilmesiyle çelişmez. Kürt açılımının, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal ve siyasal birliğini güçlendirmediği gibi, ülkenin bölünmesine de zemin hazırlayacaktır.
Türk toplumunu, sınıflara ayırmak veya belli bir etnik gruba imtiyaz tanımak ülkemize ihanettir. Nitekim Atatürk, bir toplumda insanları sınıflara ayırmayı 1923' de, söylediği şu sözlerle reddeder. "Meslaiki muhtelife erbabının menafii yekdiğerine memzuç olduğundan, onları sınıflara ayırmak imkânı yoktur ve heyeti umumiyesi halktan ibarettir..."
Bir toplumda, sınıfların olmayışı, toplumu kuran insanların yapısına, yaşayışına ve tabiatına, en doğru bir toplum düzeni kurulmasını sağlar. Toplumdaki farklılaşma ve eşitsizlik, sınıfların ve sınıf mücadelesinin, ortaya çıkması demektir. Her sınıf kendi egemenliğini kurma savaşına girecektir. Bu mücadelenin sonun da insan da olduğu gibi ya hayat, ya da ölümdür.
Türk toplumu, mutlu bir yaşayışa erişmek istiyorsa, sınıfların ve imtiyazların ortadan kaldırılmasını, insan hayatını mutlu kılacak ihtiyaçların sağlanması için, insanların eşitliğini, hak, hürriyet ve bağımsızlıklarını sağlayacak tabii temel ve gerçeklere dayanan bir toplum düzeni olan Türkiye Cumhuriyetine, sahip çıkmak zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti, hak, hürriyet, bağımsızlık, eşitlik ve adalet temellerine dayandırılarak kurulmuştur. Bugün bu unsurlarda aksamlar varsa bunun sorumlusu çok partili dönemde ki tüm iktidarlardır. Mağdur varsa, etnik kökeni ne olursa olsun, tüm Türk vatandaşlarıdır. O nedenle, hak verilecekse, tüm vatandaşlara verilmelidir. Belli bir etnik gruba, imtiyaz tanımak veya enik bazda politika yapmak, felaket olur.
ETNİK POLİTİKA FELAKET OLUR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ’’Kürt kökenli vatandaşlarım azınlık statüsünde değildir. Biz geldiğimizden bu yana 3 şeyi başardık. Ret politikalarını, yok ettik, inkar politikalarını yok ettik. Asimilasyon politikalarını...