Eskişehir ile ilgili “Avrupa Kenti” tanımlaması yapılmaya başladığından bu yana AK Partililerde bir saplantı oluştu.
Bu siyaseten oluşan bir saplantı aslında…
Adam asfaltın üzerinde bir çukur görüyor “Bu mu sizin övündüğünüz Avrupa kenti?” diye başlıyor sallamaya.
Komşusunun çıkarttığı çöpü göre göre “Hangi Avrupa kentinde böyle çöpler orta yerde duruyor?” diye hesap soruyor sosyal medyadan.
Tramvayları dolu gördüğünde “Ha ha ha… Avrupa kentine bak?” diye maytap geçiyor aklınca.
çünkü…
-“Avrupa Kenti” tanımlamasını çukur ve çöp’e endekslemiş kafasında.
Bu tanımlamanın aslında, şehir halkının Eğitim-Kültür ve sosyal yaşamını ifade ettiğinin farkında bile değil…
Elbette yol-kaldırım-çöp-ulaşım-yeşil alan ve bunun gibi pek çok kriter bir şehrin modern olmasında etkili fakat, asıl modernlik ve Avrupa Kenti tanımlaması ile kastedilenin, şehirde yaşayanların çounluğunun eğitim ve kültürü olduğunu bir türlü anlamıyor…
Eskişehir’i, Türk dünyasının Kültür başkentliğine yakıştırıyor.
Eskişehir’i, Türk Dünyasının Eğitim başkentliğine de yakıştırıyor.
Ama…
Aynı Eskişehir’i Avrupa Kentliliğine bir türlü yakıştıramıyor…
Yakıştıranlarla da kafa buluyor…
Ne yazıktır ki, bulduğu kafa da kendisine ait değil!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Canı gönülden kutluyorum!
Duymuşsunuzdur mutlaka şu ”Başarı ödülleri” meselesini.
Bugüne kadar bu konuda tek satır yazı yazmadık.
Ciddi bulmadığımız için yazmaya da gerek duymadık.
Son birkaç gündür gelen tepkiler ve “Sen niye bu topa girmiyorsun?” sorularının artması üzerine “Hadi yazalım o zaman!” dedik kendi kendimize…
Tek bir şey söyleyeceğiz: tanımıyoruz ama bu organizasyonu düzenleyene HELAL OLSUN!
Yaptığı son derece büyük bir iş!
Sen kalk başka şehirden gel. Eskişehir’in ismini kullanarak “Eskişehir Başarı ödülleri” diye bir organizasyon düzele.
Eskişehir’in herhangi bir sorunu için, hayatta koltuğundan kalkıp gelmeyecek adamları n koşa koşa gelmesini sağla.
Bir de onların çok kıymetli paralarını! reklam ve yemek parası adı altında almayı başar…
Ciddi söylüyorum az iş değil bu!
Dahası.
Bana göre asıl başarı ödülünü hak eden tek kişi o!
Emin olun, bu yaptığını geleneksel hale getirip, ayda bir yapmaya kalksa, 24’ncü Başarı ödül Törenini stadyumda yapar…
-“Gelin Eskişehir’in trafik sorununu masaya yatıralım” dediğinizde hiçbirini bulamayacağınız milletvekilinden öğretim üyesine, belediye başkanından iş adamlarına kadar hepsini ya jüri üyesi olarak ya da tribünde töreni izlerken görürsünüz…
O yüzden bu organizasyonu düzenleyen arkadaşı canı gönülden kutluyorum!
Eskişehir’in koca bir maden, Eskişehirlilerin de elinde tuzlukla dolaşıp durduğunu iyi keşfetmiş!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Dönene selam vermek…
Bektaşi halkla hiç ilgilenmez hatta kimseye selam vermez, devamlı içermiş.
Yine ayyaş ayyaş dolaşırken bir bilge ile karşılaşır.
Bilge ona uzunca nasihat eder, insanlara selam vermenin ne kadar önemli olduğunu anlatır.
O günden sonra Bektaşi keçi görür selam verir, ağacı görür ona selam verir, havada uçan kargaya selam verirmiş.
Yoldan geçmekte olan değirmenciyi görür ona da selam verir ve “beni değirmenine götür un nasıl olur merak ediyorum” der.
Değirmenci kabul eder ve değirmene giderler.
Bektaşi değirmenin kapısına selam verir ve incelemeye başlar ve incelediği değirmenin her parçasına selam verir.
Dönmekte olan değirmen taşı dikkatini çeker ve selam vererek incelemeye başlar; bu arada ceketi, un öğütmek için dönen taşların arasına sıkışır. Ceketini çeker lakin gücü yetmez ve yere düşer. Ezilip ölmekten canını zor kurtaran Bektaşi:
-“Bundan sonra dönenlere selam verenin taa...” diye basar küfrü…
Siyasetin eski tadı tuzu yok.
Sağ-Sol diye bir kavram neredeyse kalmadı.
Sağcı olarak bildiğiniz çoğu insanı Sol’da, Solcu olarak tanıdığınız insanları sağ partilerde görmek artık kimseyi hiç de şaşırtmıyor.
Ancak…
Şöyle de bir durum var…
Parti ve fikir değiştirenler, terk ettikleri fikirleri ve partilerinde “hain” olurken, değiştirdikleri fikir ve gittikleri partilerinde ise çok da baş üzerinde tutulmuyorlar.
Hatta.
Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilme gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlar ki, bu durum da karizmalarını bir hayli etkiliyor.
Yukarıdaki fıkra misali…
Dönene selam vermeye yemin edenlerin hışmına uğruyorlar.
..................................
BİRAZ DA GüLMEK LAZIM...
Uçak fabrikasında hummalı bir şekilde yeni bir tasarım yapılmaktadır ve her şey mükemmel. İlk test uçuşu yapılır fakat uçağın kanatları gövdeyle bağlantı yerinden kopar. Tüm ekip enkazın başındayken, birisi: — Kanatla gövdenin birleştiği yerlere delik delin!
Yeniden hesaplamalar, iki yıllık çalışma, test uçuşu. Ancak sonuç ne yazık ki aynıdır. Kanatlar yok. Fabrikada enkazın başında toplananlardan ayrı acayip adamdan aynı öneri:
— Delik delin kardeşim!.
üçüncü denemenin de sonuçları aynı olunca proje sorumluları çaresiz acayip adamın dediğini uygularlar. Sonuç tam bir başarı. İnanılmaz bir sağlamlık. Bunun üzerine acayip adamı fabrika içinde bulurlar ve proje müdürünün önüne getirirler:
— Biz bu kadar profesör ve mühendis, bilim adamı çözemedik, sen çözdün bu sorunu; kimsin sen?
Adamcağız sıkılarak:
— Tuvalet temizleyicisiyim, şey.. Kahrolası tuvalet kağıtları hiç bir zaman delikli yerlerinden kopmazlar da…