Gezi Parkı ile ilgili eylemlerden sonra, Başbakan Sayın ERDOĞAN " altını çiziyorum, faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu faiz lobisi, şu anda borsada spekülasyonlara girmek üzere, bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir defa çok iyi bilmeleri lazım, bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz.' sözleri ile eylemlerin arkasında, faiz lobisinin olduğunu ima etti.
Başbakan Sayın ERDOĞAN' ın, eylemleri faiz lobisinin başlattığı ve destek verdiği hususunda, ellerinde belge var mı bilinmez. Ancak çok partili ve AKP döneminde, ekonominin kaderi, tamamen dış kaynak girişlerine, yani uluslararası finans kapitale teslim edilmiştir. Başbakan Sayın ERDOĞAN' ın, "faiz lobisi" söylemi gerçeği yansıtmıyor.
Ekonomi uzmanlarına göre, 2012'de Türkiye'ye 41 milyar dolar sıcak para girmiştir. Bir yıl içinde, yabancı rantiyelerin borsadan kazançları, dolar cinsinden, yüzde 60'ı, hazine bonoları üzerinden, yüzde 20'yi aşmıştır. 2013'ün ilk dört ayında Türkiye'ye giren sıcak para, 25 milyar doların üzerindedir ve cari açık düzeyini dahi aşmıştır. Bu para girişi durursa, cari açığın finansmanı imkânsızlaşır ve ekonomi krize sürüklenir.
Hülasa AK Parti iktidarında da devletin faiz politikasında bir değişiklik olmadı.
Şu bir gerçek ki ülkemizdeki iktidarlar, geçmişindeki olay ve gelişmelerden ne"İbret" ne de "ders" aldı. Nitekim Osmanlı Devleti dönemindeki yanlış borçlanma stratejileri, tekrar gündemde. Ülkemizde, bir yandan YTL faizlerinin yüksek olması, öte yandan döviz kurunun gerilemesi, sıcak paranın spekülatif nitelikte gelir elde etmesine neden oldu. Bu yanlış para politikaları ve stratejileri, Devleti faiz batağına sürükledi.
Oysa "FAİZ" , İslam dinine göre haramdır. Kur'an-ı Kerim, ticaretin helal, faizin haram kılmasının, toplum ve insan açısından büyük yararı vardır. Çünkü ticaret, üretken olup, emeğe ve sermayeye orantılı bir pay verir. İşgücünü, istihdam eder. Paranın akışını hızlandırır, faiz de üretkenlik yoktur. Tek taraflı çıkar sağlayan, bir olanak olup, kişiyi tüketici duruma getirir.
Geçmiş yıllarda, faizle para verenlere, "Tefeci" denirdi. Hatta bu insanlar, yargı tarafından cezalandırılırdı. Toplum, bu insanlar hakkında iyi düşünmez, toplumdan soyutlardı. Çok partili dönemde ise devlet, faize öncülük etti ve Fakir-fukaranın hakkı da, birilerine peşkeş çektiler.
BBP Genel Başkanı Sayın DESTİCİ, "Gezi Parkı olaylarında Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın faiz lobisinden yakındığını belirtikten sonra, "2012'de Borsa'ya 1000 TL koyanlar bugün 1630 TL sahibi olmuş. Devlet tahvili alanlar, yüzde 22 kazanmış. Faiz lobisi dünya üzerinde belki en fazla parayı Türkiye'de kazanıyor. IMF'ye borç ödenince sanki Türkiye'nin bütün dış borcu ödenmiş gibi bir görüntü sunulmaya çalışılıyor. Oysa Türkiye'nin IMF'ye 22 Milyar dolar borcu var iken, 2001, 2002 yılları arasında hem devletin hem işverenin toplam borcu 130 milyar dolar... Devletin, dış borcu 336 milyar dolar. 130 milyar dolardan, 336 milyar dolara gelmiş. Bunun 103 milyar doları devletin kendi borcu. Geriye kalan 226 milyar dolar iş adamları ve belediyelerin borçları. Yarın bunlar ödenmediği zaman bu borçlar devlete ve 75 milyonun borcu olacak." dedi.
Öte yandan "Faiz haram" olduğunu gerekçe gösterip, yatırım gerekçesi ile para toplayıp, vatandaşı dolandıranlar, bir başka felaketti. Her iki kesimde, toplumumuza ve insanımıza zarar vermekte, ne yazık ki devletin, faiz politikası ve yeşil sermayenin etik ve ahlaki olmayan icraatı, pek çok vatandaş mağdur edildi.
Gezi parkındaki, olayları, çok iyi analiz etmek, gerçek nedenleri tespit ederek, çözüme ulaştırmak şarttır. "EYLEMLERİ", faiz lobisi, göstericilerin taşkınlıkları ve polisin güç aşırı güç kullanmasıyla, eşdeğer tutmak, gerçekleri örtmekten başka bir şey değildir.
Ayrıca Taksim Meydanı ile Tahrir Meydanı arasında, paralellik kurarak, gelişmeleri, Türk Baharı olarak adlandırmak da yanlıştır. Yabancı basının, İstanbul'daki yaşananlar ile Ortadoğu'da yaşananlar arasında, benzerlik kurması ve gelişmeleri, Türk Baharı olarak adlandırması, gerçekleri saptırmaktan başka bir şey değildir.
Hiç şüphesiz Gezi Parkı eylemlerinde, polisin aşırı güç kullanması ve iktidarın kişilere yönelik uygulamaları yanında, Başbakan Sayın ERDOĞAN' ın" tutumu ve söylemleri de etkili oldu. Nitekim İstanbul Bilgi Üniversitesi, üç bin eylemcinin katıldığı, Gezi Parkı araştırması yaptı. Online anketin sonuçlarına göre, direnişin asıl nedeni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, otoriter tavırları olarak tespit edildi.
Gezi Parkı eylemlerinin nedenleri, ne olursa olsun, "İKİDAR ve MUHALEFET olayları körükleyici, kutuplaşmayı ve zıtlaşmayı artırıcı söylem ve icraattan uzak durmalıdır. Ancak ülkemizde, siyasiler, oluşan gerginlikleri azaltmak veya ortadan kaldırmaları gerekirken, daha da körüklerler veya yeni gerginliklerin çıkmasına da vesile olurlar. Siyasetteki, bunca hercümercin, bir tek anlamı var. Türkiye'de, siyasiler, özellikle de liderler, DEĞİŞEMEMENİN" krizini yaşıyorlar.
FAİZ VE GEZİ PARKI
Gezi Parkı ile ilgili eylemlerden sonra, Başbakan Sayın ERDOĞAN " altını çiziyorum, faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu faiz lobisi, şu anda borsada spekülasyonlara girmek üzere, bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir defa...