GEÇMİŞTEN BUGÜNE GARİP TEMİZLİK ADETLERİ

Kastilya Kraliçesi İsabella dinine bağlı bir insandı. Papa tarafından, eşi kral Fernando’yla birlikte kendisine "Katolik Hükümdarlar" unvanı verildi. İsabella’nın diğer kraliçelerden, sözgelimi bugünün İngiltere Kraliçesi’nden...

Kastilya Kraliçesi İsabella dinine bağlı bir insandı. Papa tarafından, eşi kral Fernando'yla birlikte kendisine "Katolik Hükümdarlar" unvanı verildi. İsabella'nın diğer kraliçelerden, sözgelimi bugünün İngiltere Kraliçesi'nden bir farkı vardı: Kirli oluşu.
Bilinçli olarak banyo yapmaktan kaçınan Kraliçe İsabella 50 yıldan uzun süren hayatında topu topu iki kez banyo yapmıştı ve bu davranışıyla övünürdü. Kraliçenin bir kez evlenmeden önce, bir de doğum yaptığında yıkanmasından anlaşılacağı üzere, bu iki banyo arasında epeyce bir zaman geçmişti.
Kraliçe İsabella'nın banyo yapmaktan uzak durmasıyla övünmesinin nedeni diğer insanlardan farklı bir şey yapmasından değildi.
Aksine banyo yapmaması diğer insanlar gibi davrandığını gösteriyordu. O zamanlar Avrupa'da yıkanmama adeti geçerliydi. Bu da dinsel nedenlere dayanıyordu.
Din adamları halkı temizlik konusunda, daha doğrusu kirli olmaları yönünde uyarıyorlardı. Altıncı yüzyılda Aziz Benedict, öyle her istenildiği zaman banyo yapılamayacağını, bazı durumlarda yapılabileceğini, bunun da izine bağlı olduğunu söyleyerek, insanların yıkanmasına sıcak bakmadığını belirtiyordu.
Aziz Francis ise bu konuda daha da ileri gidiyor ve "Dindarlığın işaretlerinden biri yıkanmamış vücuttur" diyordu. Aslında ta Hititler'den, Romalılar'dan beri temizlik aracı olarak sabun biliniyordu. Buna karşılık bedensel temizliğe karşı böyle bir anlayış olunca ne kadar bol su ve sabun olursa olsun bir işe yaramazdı. Çünkü insanlar yıkanmıyor, temizlik kültürün bir parçası olarak görülmüyordu.
Bertrand Russel'ın belirttiğine göre, o dönemlerde pislik övülen bir şey haline gelmişti. St. Paul için, bedenin ve giysilerin temiz olması ruhun pisliğiydi.
Bit ise "Tanrının incisi" olarak görülüyordu. Yine Russel tarafından aktarıldığına göre, Silvia adında ünlü bir bakire 60 yaşma geldiği halde, dinsel ilkelerden hareketle parmaklarından başka yerini yıkamıyordu. Üstelik hastaydı ve hastalığı dapislikten, yıkanmamasından doğmuştu. St. Euphraxis 130 rahibenin bulunduğu bir manastıra gitmiş ve yıkanmaktan söz edildiğinde rahibeler tir tir titremişti. Geçmişi düşünen Papaz Alexander üzüntüyle: "Babalarımız yüzlerini hiç yıkamazlardı, bizse hamamlara gidiyoruz" diyerek yakınıyordu.
Temizlik konusunda Ortaçağda Batı ile İslam kültürü arasında büyük bir farklılık olduğu görülüyor. Bedensel temizlik Müs-lümanlığın emrettiği temel davranışlardandır. İbadet etmek için veya bunun dışında da temiz olmak emredilir.
İspanya'da İslam egemenliğinin kurulmasıyla birlikte yapılan ilk işlerden biri büyük, geniş ve halka açık hamamlar yapıl-masıydı. O zamanlarda Batı'da pislik ve tiksindirici atıklar içinde yaşamak Tanrının hoşuna gitmede bir vesile, bir işaret olarak kabul ediliyor, yıkanmak, çamaşır değiştirmek, dünyevi yaşama önem vermek, dünyaya dönük çaba olarak değerlendiriliyordu. Bu nedenle günah olarak kabul ediliyordu. Kirlilik sadece halk-tan insanlar için değil ruhban sınıfı için de geçerliydi.
Ortaçağ boyunca rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanıyor. Tebenna'nın melekler kuralı yıkanmayı kafir işi olarak niteleyerek yasaklıyordu. Müslümanlar için, 'Temizlik İmandandır' sözünden de anlaşılacağı üzere, dinin öngördüğü bir zorunluluktur. Müslüman egemenliği döneminde İspanya'da başkent Kurtuba'da 990 adet halka açık hamam yapılmıştı. Yeniden kurulan Hıristiyan egemenliği banyo yapmayı dinsizlere özgü bir adet saydığından halka açık bütün hamamların yıkılması kararı alınmıştı.

Haberleri