"Gel Dosya Gidelim Gönül"

Yunus Emre, anlamı ve önemi konusunda yeterince duyarlı ve gayretli olamadığımız değerlerimizden biri olarak var olmaya devam ediyor. Bu eksiklik ve zafiyet kentteki kurum ve kuruluşlarımızın pek çoğuna yansımış desek yanlış...

Yunus Emre, anlamı ve önemi konusunda yeterince duyarlı ve gayretli olamadığımız değerlerimizden biri olarak var olmaya devam ediyor. Bu eksiklik ve zafiyet kentteki kurum ve kuruluşlarımızın pek çoğuna yansımış desek yanlış olmaz. Bir başka ülkede olsa adına enstitüler, kütüphaneler, müzeler, STK’lar kurulacak bir görkeme sahip olan Yunus Emre için ancak yıldan yıla yetersiz anma törenleri ile yetiniyoruz.

Zaman zaman içimizde bir kıvılcım yakan ve asla haksızlık etmememiz gereken değerli çalışmalar da oluyor. Bugüne kadar yayınlanmış Yunus Emre çalışmalarına önemli katkılar yapan çok yeni bir kitap Dorlion Yayınları arasında yer aldı. Rıdvan Aras ve Çağhan Sarı’nın hazırladığı, “Gel Dosta Gidelim Gönül” ismini taşıyan kitabın sağlam ve ayrıntılı bir bilimsel çalışmaya dayandığı daha ilk bakışta anlaşılıyor. Kitaba dayalı olarak yapılacak bir etkinlik ise 4 Haziran 2022 Cumartesi günü 13.30’da Eskişehir Büyükşehir Taşbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Her iki yazar, çalışmaları ve kitap konusunda söyleşi ve imza etkinliğinde olacaklar. Okunmayı hak eden kitap kadar bu etkinliğin de izlenmeye değer olduğu düşüncesindeyim.

Anadolu’nun pek çok değeri gibi Yunus Emre de bir yandan sevgiden bir yandan da bencil ve yandaş sahiplenme duygusundan ötürü manipülasyona uğruyor. Aras ve Çağhan, bu duruma Yunus türbeleri, makamları açısından ayrıntılı şekilde değiniyorlar.

Ancak bizler bir sevgi idolü olan Yunus Emre’nin temsil ettiği sevgi fikrini içimizde daha fazla taşımak istiyoruz. Ama bunu gerçekten yapabiliyor muyuz? Sevgi anlayışını içimize sindirip bunu başka ortamlara taşımakta ne denli başarılıyız! Yoksa Yunus Emre’nin söylemi, üstümüzde bir yama gibi mi duruyor! Bu sorulara cevap vermenin kolay olmadığını bilmekle birlikte, yaşamın aynasında “sevginin üstümüzde nasıl durduğu” sorularını dürüstlükle cevaplamak zorundayız. Yokluk ile yerinmeden ama yoksulluğu aşmak için mücadele vererek; varlık ile sevinmeden ama sosyal dayanışmanın gereklerini özveriyle yerine getirerek; Yunus gibi bir sevgi insanı olmak hiç kolay değil. “Sevgi, bir bilgelik özelliğidir” diye düşünüyorum.

Sevgiyi, sadece doğal ve doğaçlama duygulara bağlamak yeterli midir? Sanmam. Bilmeyen, sevmeyi de bilmez. Sevgi, bilgi ile donanırsa daha yüksek nitelik ve değer kazanır. Kara cahil sevginin devamında, muhtemelen kara cahil öfke, kin, nefret ve intikam vardır. Günlük yaşamımızdaki olaylar, her gün medyada izlediğimiz güncel gelişmeler bu tezi doğrulamıyor mu? Bilen ve anlayan kişi, değeri ve anlamı görür; sevginin farkına varır. Bu nedenle sevgiyi, yaşamın kendisinden ayırıp farklı bir biçimde yaşamak mümkün değildir. Yunus’u pek çok insandan ayıran özellik, sevgiyi ve bilgiyi yaşamıyla hamur etmesidir. “Sevgi, yaşamın kendisi olmalıdır” diye düşünüyorum.

Yunus Emre’nin dillendirdiği sevgi mesajlarını doğrulayan başka sevgi ustaları da var. Bunlar arasında Yunus’un çağdaşı Mevlâna’nın özel bir yeri var. Sevgiyi anlatırken şöyle diyor Mevlâna: “Sevgiden acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar, altın olur; sevgi yüzünden tortular durulur, arınır; sevgiden dertler şifa bulur; sevgi yüzünden, padişah kul kesilir.”

Sevgi, Mevlâna’nın dediği gibi olsa da, yaşamın bir kestirme yolu değildir. Sevgiye ermek, birikim ve emek ister. Sevgi, gişeden mutluluğa alınabilecek bir bilet değildir. Sevgiye ulaşabilmek için önce saygı ve hoşgörü istasyonlarından geçmek gerekir. Saygı ve hoşgörü birikimine sahip olmak ise çocukluktan başlayarak öğrenilmesi gereken değerlerdir. Yunus’ta gözlediğimiz sevgi ana fikrinin, saygı ve hoşgörüden oluşan verimli bir kültür toprağı üzerine yeşerdiğini izleyebilirsiniz.

Yunus’un mistik havasını, bir yaşamsal pasifizm olarak algılayanlar olabilir. Bu yanılsama, onun işaret ettiği değerleri gözden kaçırmak anlamına gelir. Yunus, yukarıda sözünü ettiğim gibi, öncelikle bilginin ve buna bağlı soyutlanmış (ama içselleştirilmiş) sevginin değerini ve önemini vurgular. Yaşadığı yıllarda Anadolu’nun ağır koşullarına rağmen var olmayı, bilgiye ulaşmayı ve sevgiyi paylaşmayı denemiş ve dile getirmiştir. Böyle baktığımda “Koşullar ağır da olsa; sevgi, mücadeledir” diye düşünüyorum.

Yunus Emre’nin anlattığı sevginin farklılığı şuradadır. Gerçek sevgi, “iyilik gördüm” diye artmaz; çıkarları ve beklentileri yoktur. Gerçek sevgi, “zarar gördüm” diye azalmaz; bunu kendine açıklar ve gerekli dersleri çıkarır. İşte bu nedenle “Sevgi, iyi zamanlarda ve zor zamanlarda yaşamdan dersler çıkarmaktır” diye düşünüyorum.

Benim Yunus’tan aldığım derslerden birisi şudur: “İnsan; kırgınlılığa, öfkeye ve intikam duygusuna sarılmamalı. Bu sarılganlık, insanın yaşam sevinci ve enerjisini tüketirken, kişiyi sevginin huzurlu dünyasından da uzaklaştırır. Sevgisiz bir dünyayı ise hayal bile etmemeli.”

Haberleri