ABD Kara Kuvvetleri’nin, dergisi Military Review’un, son sayısında, Mustafa Kemal Atatürk’ün, Çanakkale Savaşı’ndaki askeri liderliğini, öven bir makale yayınlandı.
Binbaşı Eric Venditti imzalı, ‘GELİBOLU KAYASI MUSTAFA KEMAL’İN LİDERLİĞİ’ başlıklı yazıda, müttefik kuvvetler, Gelibolu’ya, çıkarma yaptığında, şansın ‘parlak zeka’ ve ‘kuvvetli irade’ye sahip, yetenekli bir komutanla, Türklerden, yana olduğu belirtildi.
Yabancı güçler, Arı Burnu’na çıkarma yaptığında, Mustafa Kemal’in, yedi kilometre ötedeki Bigalı köyünde olduğuna işaret edilen yazıda, övgü dolu şu sözler yer aldı:
Derğide,” Doğru zamanda, doğru enstrümanlarla, doğru yerdeydi. Ancak bu tek başına zaferi garanti etmiyordu, lidere ve nasıl liderlik ettiğine bağlıydı. Operasyon sürecinde, bir komutanın altı eyleminden beşini, büyük etkiyle tatbik etti, askerlerini motive etti, düşmanı durdurdu.”ifadeleri yer aldı.
Gelibolu Savaşı’nın ve taktiklerin, ayrıntılı bir şekilde aktarıldığı makalede, Mustafa Kemal’in, askeri liderliğinden yüzyılı aşkın bir süre sonra çıkarılacak çok dersler olduğu belirtildi.
Bugün, Atatürk, ABD Kara Kuvvetleri’nin dergisi Military Review böyle değerlendirirken, ülkemizde, Antalya, Afyon, Konya, Bursa, Sakarya, Antakya, Kayseri, Rize Giresun ve Eskişehir Atatürk statlarından, Atatürk’ ün, ismi silindi.
Oysa Atatürk’ ün, isim tesileren kaldırılsa da Mustafa Kemal Atatürk’ün, değeri zamanla azalmıyor; bilakis, kendi çağını aşan, siyasî vizyonu, günümüz politikasına, ışık tutmaya devam ediyor. Az zamanda, çok ve büyük işler başaran Atatürk, hakkında, da dünyada, yüzlerce makale ve onlarca kitap yazıldı.
Ayrıca bugün Atatürk’ün, değeri, Corona Virüs sağlgını nedeniyle, 27 Mayıs 1928 yılında, Cumhuriyet’in büyük yokluklar içinde kurduğu, Bozkırın ortasında kurulan, “REFİK SAYDAM HIFZISIHHA ENSTİTÜSÜ ile bir kez daha hatırlandı..
Ayrıca yıllardır Atatürk’ ün, fikir ve düşüncelerini, kişisel çıkarlarının önünde engel gibi gören kişi/kişiler ve bazı kesimler, Atatürk’ ü, İslamiyet karşı gibi gösterdiler.
Oysa Atatürk, yaşamı boyunca tebliğ edilen İslamiyet’i savummuş, dini erozyona uğratacak, gelişmelere de sürekli karşı çıkmıştır. Siyasetin ve devlet işlerinin dini düşüncelerden uzak utulmasına da özen göstermiş ve gösterilmesini de sürekli önermiştir.
Hülasa, dini çıkarları için kullananların durumunu ve bugün, siyaseti etki alanına giren bugün toplumda yaşananları, gördükçe de Atatürk’ ün, ne kadar haklı olduğu da ortada.
Çünkü Atatürk, Dini siyasete alet etmek veya sömürmek isteyenler kadar, din düşmanlığı ile toplumda, kin ve nefret duygusunu yaymak isteyenlere de karşı çıkmıştır.
Öte yandan yıllarca, bu kesimler Atatürk’ ün, İslam dini ile ilgili düşüncelerini sürekli kamuoyunda uzak tuttular. Nitekim Türk halkı, Atatürk’ün Hz. Muhammed’ in mezarını yıktırmadığını yıllar son öğrendi.
AKP Eski Milletvekili Prof Dr. Nevzat Yalçıntaş, katıldığı bir TV programında
"...Vahabilik’te mezar ziyareti günah sayıldığı için Suudiler bütün mezarları yıkmaya başlamışlar. Sıra Hz. Muhammed’in mezarına gelmiş. Ülkedekiler, Mustafa Kemal Atatürk’ten yardım istemişler. Atatürk bu olayı duyunca, tüm manevi duyguları kabarmış ve Suudi Kralı’na Hz. Muhammed’in değil mezarına, türbesinin bir taşına dahi dokunulursa bedelinin çok ağır olacağını bildiren nota niteliğinde bir yazı göndermiştir. Bu vesika Dışişleri arşivlerinde mevcut ama yıllardır açıklanmıyor. Oysa Türk halkının Büyük Kurtarıcısı’ nı her yönüyle tanıma hakkı var." diyerek bir gerçeği kamuoyu ile paylaştı
Ayrıca ATATÜRK.“ , “Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilime ve mantığa uygun olması lazımdır.”, “Hz. Muhammed, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür.”, “Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır “demiştir.
Yine Atatürk, dinin siyaset ve ticaret aracı yapılmasına şiddetle karşı olup, “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının, emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz. Biz, sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Mürtecilere asla fırsat vermeyeceğiz.” demişti.
Atatürk hakkında, kim ne düşünürse düşünsün. Türk ulusu, bugünkü bağımsızlığını ve sahip olduğu, ekonomik, kültürel, sosyal gelişmişliğini, çağdaşlaşmayı, O’ na borçludur. Onun yolu, refah, mutluluk, barış ve huzurdur. Atatürk ve Atatürkçülüğe karşı çıkmak ise, Türk milletinin, felaketi olur.
Türk Milletinin, tek kurtuluş yolu, Atatürk’ ün yoludur. Milli birlik ve berberliğimizi ve ülke bütünlüğünü sağlayacak, akla, mantığa, insanlığa, ahlâka, Müslümanlığa, en uygun dünya görüşü, Atatürkçülüktür. Türk milletinin, geleceği ve istikbali onda gizlidir.
Atatürk, ilim ve bilimi, Türk Milletinin varlığı için, zorunlu görmüş ve “ Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol göstericisi ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. “ demiştir.
Türk toplumu olarak, Atatürk’ü, yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik. Yıllarca da insanımıza, resim ve heykel olarak tanıttık. Onun icraatını, fikir ve düşüncelerini, insanımıza aktaramadığımız gibi, yeteri kadar hayata da geçiremedik
Oysa Atatürk, nerde ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına da karar vermiştir. O nedenle de Atatürk devrimlerini, titizlikle korumak, ödün vermemek, yaygılaştırılması ve kökleşmesi için de, gayret ve caba göstermek zorundayız.
Çünkü onun devrimlerine, fikir ve düşüncelerine, dünden daha çok, bugün ve gelecekte de muhtacız.