Bugün, 30 Ağustos Zafer Bayramı. Yurdun dört bir tarafında, coşku ile kutlanacak, Türk ordusunun, Türk toplumu için ne ifade ettiği, tarihi süreç içinde bir kez daha anımsanacaktır. Aslında Türk Ordusu, hakkında, her Türk, çok şey söylenebilir. Ancak Türk Ordusu'nu, en güzel Büyük Önder Atatürk, ifade etmiştir.
Nitekim Atatürk "Ordu, Türk Ordusu... İşte bütün Milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad! Ordumuz Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. " demiştir.
Elbette demokrasilerde, halk iradesi önemidir. Ancak Türk milleti, halk iradesine inandığı kadar, Türk silahlı Kuvvetlerine de inanmakta ve güvenmektedir. Çünkü Türk toplumunu, Orta Asya' dan bugüne kadar, iki unsur taşımıştır; biri "KÖYLÜ" diğeri ise "ASKER" dir. Bu durumu çok iyi bilen Atatürk, köylüyü milletin efendisi yapmış, Ordu hakkında ise " Türkiye Cumhuriyeti, yalnız iki şeye güvenir. Biri millet kararı, diğeri en acıklı ve güç şartlar içinde, dünyanın takdirlerine hakkıyla layık olma niteliği kazanan, ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir". Diyerek, Türk insanının duygularına da, tercüman olmuştur. Nitekim son yıllarda, yapılan tüm anketlerde, Türk halkı, özellikle de gençler, Atatürk gibi, en çok Türk Ordusu'na güvendiklerini, bir kez daha göstermiştir.
Yine Atatürk'ün,"Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam, bir askere rast gelmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi temiz kalbinle, düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için, gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi, nefsime en aziz bir borç bilirim" sözleri karşısında başka ne denebilir ki?
Türk halkı da, asırlardır aynı duygular için de oldu. Türk Ordusu, tarih boyunca Türk milletinin güvenine layık bir icraat sergiledi. Verilen her görevi de, tereddütsüz yaptı. ve yapıyor. Ancak son yıllarda, bazı politikacılar, ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, dış ve iç şer odakları, çeşitli senaryolarla veya Avrupa Birliğine uyum gerekçesi ile Türk Ordusu'nu etkisiz hale getirmek istiyorlar. Bu hedeflerini gerçekleştirmek için de, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, siyasi otoritenin emrine verme gayret ve çabaları var. Bugün söylem şeklinde olan bu istekler, gelecek de AB'ye, tam üyelik şartı olarak da, mutlaka gündeme getirilecektir.
Oysa Atatürk, " Bir ordunun cevheri ne olursa olsun, siyasete karışırsa, birlikte hareket ve savaşma kabiliyetini kaybeder. Ve vatanın müdafaa gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun, karışmadan önceki disiplini ve savaşma kabiliyetini, yeniden kazanabilmesi için çok zaman ister. " diyerek, TSK' nın, siyaset dışı kalması gerektiğini söylemiştir. Türk Milleti de yılarladır, Atatürk'ün bu vasiyetine uyarak, Türk Silahlı Kuvvetleri, kışlaya da siyaseti sokmamıştır. Bu güne kadar da, Cumhuriyetimizin, temel politikası ve ilkelerden biri olmuştur. Oysa her iktidar, okula, kışlaya, camiye siyaseti sokmak yasaktır demiştir ama bu vaat lafta kaldı. Asker kendi turum ve çabası ile siyaseti kışlaya sokmadı ama siyaset camiye ve okula girdi. Durum ise ortadadır.
Ayrıca Türk halkı, politikacıya hiçbir dönem içten inanmadı. Son yıllardaki hatalar ise, güveni daha da azalttı. Siyasetin, girdiği kurum/kuruluşların durumu ise ortada. Halkımız, dara düştüğü zamanlarda ise, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden yardım bekledi, Bugüne kadar her istediği yardımını da gördü. Bugünde, aynı duygular içinde. Ancak güven ve beklenti, yeterli değildir. Türk halkı da, Türk Ordusu gibi, rejime, vatana, devlete ve milli değerlerimize sahip çıkmalı, dış ve iç şer odaklarla, özellikle de terörle mücadelede, elini de taşın altına koymalıdır. TSK' yı etkisiz hale getirmek isteyen siyasilere, karşı da tavır almalı, türbinden sahaya inerek rejime, cumhuriyetin temel ilkelerine, ülke bütünlüğüne ve TSK 'ya sahip çıkmalı, üzerine düşen görevleri de eksiksiz yerine getirmelidir. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde sorunların çözümü seçmenin elindedir. Bu her Türk için bir görev ve ödev olduğu kadar, bir haktır da.
Elbette her kurumda olduğu gibi, TSK içinde de münferit olaylar olabilir. Bu doğaldır. Bunları büyütmek, bütün kurumu sorumlu tutmak, özellikle de TSK' yı etkisiz hale getirmek için kullanmak, TSK ve ülkemize yapılacak en büyük kötülüktür.
Zafer Bayramı arifesinde, gündemde getirilen, "GÜÇLÜ ORDU, GÜÇLÜ TÜRKİYE" sloganı, aslında çok şey ifade ediyor. Çünkü ülkemizin bütünlüğü, bağımsızlığı, Türkiye Cumhuriyeti' nin korunması, güçlü ordu ile mümkündür. Güçlü ordu, halkımız ve dostlarımıza, güven verirken, düşmanlarımıza karşı da caydırıcı olacaktır.
Halkımızın ve TSK' nın, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Kutluyor, Atatürk'ü ve şehitlerimizi, bir kez daha şükranla anıyoruz. Ruhları şad olsun...
GÜÇLÜ ORDU GÜÇLÜ TÜRKİYE
Bugün, 30 Ağustos Zafer Bayramı. Yurdun dört bir tarafında, coşku ile kutlanacak, Türk ordusunun, Türk toplumu için ne ifade ettiği, tarihi süreç içinde bir kez daha anımsanacaktır. Aslında Türk Ordusu, hakkında, her Türk,...