Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi, bize göre sırtına kalmıştı Vali Kadir Koçdemir'in.
Neredeyse bütün mesaisini alıyordu bu iş.
Şu son bir aylık dönem içinde yurtiçi ve yurtdışı seyahatleri adeta birbirini izledi.
Salı gecesi Es TV de konuk etmiştik Vali Kadir Koçdemir'i...
Neredeyse tüm mesaisini Türk Dünyası Kültür Başkenti için harcadığını hatırlatıp;
-"Diğer işleri vakit bulabiliyor musunuz? Gerçekten bu proje için yoğun bir koşturma içindesiniz" diye sormuştuk.
-"Mesai merhumumuz yok. Bir şekilde her görev yetişiyoruz" dedi önce.
Ardından da...
Başından beri adeta alışkanlık haline getirdiği bir durumu anlatmaya başladı.
Vali Kadir Koçdemir, her hafta Çarşamba günleri Ankara'ya gidiyormuş.
Eskişehir'in Ankara'da halledilecek bir haftalık meselesini Ankara'ya taşıyor, ilgili Bakanlıklarla bu meselelerin halli için girişimde bulunuyormuş.
-"Yarın da gideceğim. Hangi konular için gideceğimi söylemeyeyim ama, geldiğimde önemli haberlerle geleceğimi şimdiden söyleyebilirim" dedi.
Gazetecilik refleksiyle ne için gittiğini öğrenmek istedik tabii.
Merak da etmedik değil.
Ama...
Israrın bir anlamı olmayacağını düşünerek, "Nasıl olsa geldiğinde öğreniriz" diye içimizden geçirdik.
Biz Ankara dönüşü Vali Kadir Koçdemir'den sevindirici haberler beklerken, kaza haberi geldi.
Ankara dönüşü makam otomobilinin bir kamyona arkadan çarptığını ve yaralandığını üzüntüyle öğrendik.
Yazıyı kaleme aldığımız saatlerde, şoförü ve koruma polisi gibi Vali Koçdemir'in de yoğun bakım servisinde tedavi altında olduğu açıklandı.
Ne diyelim...
Üçüne de Allah şifa versin...
.......
Merak ediliyordu
ya ne yapacakları...
Yaşanan sıkıntı sonrasında ESKİ Genel müdürü Garip Yıldırım'ın ne yapacağı merakla bekleniyordu.
Zira...
-"Beni kimse görevden alamaz. İstifa edeceksem de ben ederim. Böyle de bir niyetim yok. Şu an izindeyim, iznim bittiğinde kararımı vereceğim" diyordu.
Bunun üzerine...
Büyükşehir belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in ne yapacağı merakla beklenmeye başlandı.
Önceki gün Büyükerşen imzası ile ESKİ deki tüm daire başkanlarına gönderilmiş resmi yazı.
Garip Yıldırım'ın emeklilik dilekçensin işleme konulduğu, kendisinin kurumla hiçbir tasarruf yetkisinin kalmadığı belirtilmiş.
Anlaşılan o ki...
Emeklilik dilekçesi Garip Yıldırım tarafından verilmediğine göre...
Önceden alınan dilekçe işleme konulmuş.
Dilekçenin işleme konulmasıyla birlikte meseleye bir anlamda son nokta da konulmuş.
Böylece...
Hem Garip Yıldırım'ın hem de Büyükerşen'in ne yapacağı ile ilgili merak da, ortadan kalkmış
.......
Keşke böyle bir söylem olmasaydı...
-"Eskişehirspor'un 20 yıl önce At arabası bile yoktu. Bugün 20 tane otomobili var"
Bu doğru bir tespit bile olsa, söyleme tarzı bu şekilde olmamalı.
Eskişehirspor'a bugüne kadar başkanlık eden herkes, üzerine düşeni yaptı.
Belki kulübe otomobil almadı ama, cebinden para koydu, kapı kapı para dilendi.
Bırakın dışarıdan başkanlık yapanların verdiklerini.
Sezai Aksoy'undan Selami Vardar'ına ve Aydın Arat'ına kadar tüm kulüp başkanlığı yapan Belediye Başkanları bu kulüp için Belediye imkânlarını seferber etti.
Hele Kemal Unakıtan'ın yaptıkları hiç mi hatırlanmıyor?
O nedenle...
-"Eskişehirspor'un 20 yıl önce At arabası bile yoktu. Bugün 20 tane otomobili var" demek, bugüne kadar bu kulübün öyle ya da böyle başkanlığını yapmış insanlara haksızlıktır.
Konuyu böyle bir söylemle anlatıp, bu tür bir haksızlıkta bulunursanız birileri de çıkıp;
-"Cebinden mi aldın?" diye sorar.
Çünkü...
Haksızlık yaptığın eski başkanların büyük bir bölümü, araba almıyordu ama gerektiğinde cebinden harcıyordu.
Olayı böyle tarif etme yerine...
-"Eskişehirspor'a kurulduğundan bu güne kadar başkanlık ve yöneticilik yapmış herkesin büyük emeği var. Ama o dönemlerde imkânsızlıklar vardı. Şimdi ise gördüğünüz gibi imkânlar daha fazla. Nereden nereye gelmişiz" denilse bir nebze...
Ama bu denilmiyor.
Bunu deme yerine...
-"Eskişehirspor'un 20 yıl önce At arabası bile yoktu. Bugün 20 tane otomobili var" deniliyor.
Doğrusu böyle bir söylem, hiç mi hiç yakışmıyor...
.........
Biraz da gülmek lazım
Genç adam, İstanbul'dan Ankara'ya otobüsle giderken, verilen molada hemen tuvalete koşturdu. Boş bir kabin bulup kendini oraya attı. Tam kabine girmişti ki, yan kabinden bir ses, "Merhaba" dedi. Adam şaşkın şaşkın, "Merhaba" diye cevap verdi. Ses devam etti: "Nasılsın?"
İlk defa başına böyle bir sey geliyordu... yine de şaşkın şaşkın cevap verdi: "Sağ ol, iyiyim. Sen nasılsın?" Ses sordu: "Ne yapıyorsun?" Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Başka bir şey söylemesi gerektiğini düşündü ve: "Ben," dedi, "İstanbul'dan gelip, Ankara'ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun?" Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi. "Hayatım, telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir geri zekali var. Sana sorduğum sorulara cevap verip duruyor. Ben seni daha sonra ararım."
Güzel haberlerini beklerken, kaza haberi geldi...
Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi, bize göre sırtına kalmıştı Vali Kadir Koçdemirin.Neredeyse bütün mesaisini alıyordu bu iş.Şu son bir aylık dönem içinde yurtiçi ve yurtdışı seyahatleri adeta birbirini izledi.Salı...