HAKİMİYET, MİLLETİNDİR!

AKP iktidarının, gerçek demokrasiden yana bir güç olduğuna dair kuşkuların hem yurt içinde, hem de yurt dışında artıyor olması, icraatı ile ilgili eleştiriler, gündemden düşmüyor. Yasama, yürütme ve yargının tartışılır...

AKP iktidarının, gerçek demokrasiden yana bir güç olduğuna dair kuşkuların hem yurt içinde, hem de yurt dışında artıyor olması, icraatı ile ilgili eleştiriler, gündemden düşmüyor. Yasama, yürütme ve yargının tartışılır hale gelmesi ise kaygıları daha da artırdı.
Nitekim Kılıçdaroğlu, "Başbakan samimi değil. Bugüne kadar hiç uzlaşmadı. Uzlaştığımız pek çok konu var. Pek çok yasa çıktı. Başbakanın bunlardan haberi yok. Çünkü kendisinde uzlaşma kültürü yok. Onun istediği tepeden inme anlayışla teklifi getiririm. Parlamentonun gündemine koyarım. Benim çoğunluğum var. Ben yasalaştırırım. Bu postmodern diktatör anlayışıdır." ifadesi muhalefetin de, kaygılı olduğunu gösterdi.
Berlin merkezli Alman Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Michael Konken:
" Türkiye, kitapların yazılmasına izin verilmiyor ve Başbakan Erdoğan adeta bir diktatör gibi davranarak gazetecilerin hapsedilmesini istiyor." sözleri ile karşısında, AKP kurmayları ne düşünür bilinmez ama bu tespitler, ülkeye zarar veriyor.
Oysa Cumhuriyet, demokrasinin yönetim şeklidir. Bir toplumda, idare demokratik değilse, o toplumda, Cumhuriyetten söz etmek mümkün değildir. Ayrıca Cumhuriyetle idare edilen toplumlarda, hâkimiyet halkın elindedir.
Hak ve hürriyetine, tam sahip bulunmayan toplumlarda, halkın egemenliğinden ve halkın kendi kedini yönetmesinden bahsedilemez. Gerçek Cumhuriyet idaresinde, her ne sebepten olursa olsun, kişi/kişilerin temel hak ve hürriyetleri kısıtlanamaz.
Hülasa Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir.
Nitekim Büyük Önder Atatürk, "hâkimiyet Bilâ kaydüşart, milletindir. Ve arzu ve İrade hakiki milliyi tatbik eder ve ancak bu sayede millet mukadderatına sahip olur"
Yine Atatürk, "Cumhuriyetin dahili siyaseti, vatandaşın yaşayışını hiçbir nüfuz ve tasallutun tesirinde bırakmaksızın temin etmektir" demiştir.
Cumhuriyetin, özellikle de demokrasinin temel ilkelerinin tam anlamda uygulandığını söylemek, zordur. Hele halkın yönetime katılması, istenen seviye değildir. Ülkemizde genellikle yönetime, "POLİTİK" ve "ELİT" güçler hâkimdir. Ülkemizde, politik yapıdaki uygulama, toplumun ve devletin ekonomik ve sosyal yönetimini de tayin eder.
Son yıllarda bazı kesimler, ikinci Cumhuriyet safsatası ile gündeme geldiler. Hatta Cumhuriyetin bazı temel ilkelerinin de kaldırılması ve bazı alanlarda, reform yapılması gerektiğini de hep söylediler.
Elbette insanların, bilgi ve kabiliyeti, akıl ve iradesiyle ilerleyen uygarlık tekamülünün, tabii tekamülden çok gerisinde kalması olayı, tabii bir sonuç oluyor. Bundan dolayı da, insanların bildikleri ve yapabildikleri her şey eksiktir. Bugün için yeterli ve uygun olan, yarın için yetersiz ve uygun değildir. Ancak Cumhuriyet, halkın kendi kendisini yönetmesidir. Bu ilkesinden asla taviz verilemez.
Yine çağdaş ve ideal Cumhuriyet veya demokrasilerde, ülkenin temel kararları, "ORTAK AKIL " olarak adlandırdığımız, kavram ekseninde, halkla mutabakat, işbirliği ve uyum içerisinde alınır. Halka rağmen de icraat yapılamaz.
Partiler, Cumhuriyetimizin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ancak ülkemizdeki partilerde, parti içi demokrasi ve ekip çalışması, yok denecek kadar azdır. Genellikle de partilerde liderler söz sahibidir. Oysa çağımızda, lider, programı ve ekibi ile liderdir.
Aslında ülkemizde yönetim, oligarşilerde olduğu gibi, halktan gelen yönetici bir grubun elindedir. Halkın rızası olsa bile, bu rıza tam değildir. Türk toplumu, mevcut milletvekillerini seçmek ve yöneticileri de kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Halkın, seçme ve seçilme özgürlüğü, yok denecek kadar azdır. Mevcut seçim sistemi, antidemokratiktir.
Bugünkü Cumhuriyet idaresinde, insanımız Atatürk'ün miras bıraktığı, hak ve hürriyetlerine, tam sahip değillerdir. Cumhuriyetin, ilkeleri de, her geçen yıl erozyona uğratılıyor. Hatta Cumhuriyet karşıtı akımlar, sürekli artıyor.
Cumhuriyet ve demokrasimizi, bu yapıdan ve tehlikelerden kurtarmak, insanımıza seçme ve seçilme özgürlüğünü tanımak ve halkı da yönetime hakim kılmak zorundayız. Bu Türk insanı için, bir göreve ve ödev olduğu kadar, bir haktır da.
Ayrıca Atatürk' ün miras olarak bıraktığı, Cumhuriyet ve demokrasimiz, bir şahsa bağlı dikta yönetimi veya bir sınıfın egemen olduğu, cumhuriyet değildir. Miras bırakılan Cumhuriyet, İnsanların maddi ve manevi, bütün hak ve hürriyetine sahip bulundukları ve halkın egemenliği bizzat elinde tuttuğu, tam demokratik yönetim şeklidir. Tam olarak hayata geçmesi ise, tabii kanunlara ve insanların var oluş sebeplerine, uygun düşünce ve kurallara bağlı olarak, toplumun temel düzenini, kurmak ve tabii tekâmülü izleyen, doğru bir uygarlık tekâmülü yolunu, seçmekle mümkün olabilir.

Haberleri