HAKLAR SÖZDE DEĞİL ÖZDE SAVUNULMALI

Geçen hafta, Türk Eğitim Sen Eskişehir Şubesini ziyarette, sendikal faaliyetleri bir kez daha hatırladık. Sendikalar, ülkemizde çalışanların, hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için örgütlenmeleri, çalışanlar...

Geçen hafta, Türk Eğitim Sen Eskişehir Şubesini ziyarette, sendikal faaliyetleri bir kez daha hatırladık. Sendikalar, ülkemizde çalışanların, hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için örgütlenmeleri, çalışanlar açısından olduğu kadar, ülkemizde, demokrasinin yerleşmesi için de önemli bir gelişmedir.
Ayrıca sendikalar, yalnızca ücretlerin, ya da parasal sosyal hakların belirlenmesi amacıyla toplu sözleşmeler bağıtlayan örgütler değildir. Toplumsal ve siyasal yaşamında, bir parçası olduklarından, demokrasiyi geliştirir ve işçilerin haklarını güvencede tutarlar.
Sendikalar, daha da güçlenmeleri için bağımsız ve özerk çalışmak zorunda oldukları gibi, dil, din, inanç, ırk, etnik ya da ulusal farklılık ve düşünce, ayrımı da gözetmezler. Ancak Türkiye' deki sendikalar, bu ilkler gözetilerek kurulsa ve yasal güvenceleri de olsa siyasi iktidarlar ve bazen de sendikalar bildiği okur. Son aylarda, yapılan grevlerin sonuçlarında, bu net bir şekilde görüldü. Nitekim Demiryolu çalışanlarının, eylemi nedeniyle önceki eylemde, 16 ve son eylemde de 30 memurun daha açığa alınması sonucu, açığa alınan memur sayısı, 46'ya ulaşmıştı. Tekel işçilerine, reva görülen tablo ise ortadadır.
Öte yandan ülkemizde, mevcut sendikalar, çözümü kendi bünyeleri dışında aradılar, kendi icraatlarını da sorgulamadılar. Ayrıca sendikal hareketin nicel ve nitel anlamda demokratik bir işleyişe kavuşmaması için, yeterli gayret ve çabayı göstermediler. Örgüt içi demokrasinin yetersizliği, çalışanların haklarından ziyade, bazı sendikaların, ideolojik ve siyasi, ağırlıklı görüntü vermeleri, kamuoyundan itibar kaybettirdiği gibi, sendikalara güveni azaltmış, büyük ölçüde ölçüde üye kayıpları ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde, "Sarı sendikacılık", anlayışının, kamu sendikalarını, teslim alamamış olmasına karşın, devlet güdümlü veya siyasi ağırlıklı sendikalar, kamu emekçileri hareketini olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle de makam-mevki, peşinde insanların, sendikalarda örgütlenerek sabote edilmesi toplu görüşmelerde, sendikalar arasında birlik ve berberlik olmayışı, güdümlü sendikaların öne çıkarılması da sendikal faaliyetlere zarar vermiştir. .
Ülkemizde, sendikal faaliyetlerin arzu edilen seviyeye getirilmesi için, öncelikli görev sendikalara ve çalışanlara düşmektedir. Sendikalarda, görev alanlar ve üyeler sendikal işleyişin demokratik yanını, örgütsel disiplin içinde geliştirmek, hiçbir siyasal yapını izdüşümü ve siyasal hareketin uzantısı olmayan; örgütsel bağımsızlık ilkesini sözde değil, özde göstermek zorundadırlar.
Sendikalar, demokratik çoğulculuk, katılımcılık, paylaşımcılık, açıklık ilkelerine içtenlikle sahip çıkmalıdır. Demokratik ilke ve kuralları eksiksiz uygulamalı delege sistemi"ne itibar edilmemeli "doğrudan katılım ve nispi temsil" anlayışını temel alan bir yönetim anlayışı sendikaların icraatına hakim kılınmalıdır. Örgütlenmek, demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurudur. İnsanlar ancak bir araya gelerek sorunları konuşabilir, çözümler ve üretebilir. Sendikalar ise bu alanda en önemli örgütlerdir.
Türk Eğitim Sen' i ziyarette, öğretmen sendikalarının geçmişi ve bugününü bir kez daha hatırladık. Ancak hak almada, işçi sınıfı sendikal hareketi ve kamu emekçileri sendikal hareketinin eylem birliği yetmez. Kamuoyu da sendikal hareketleri teşvik etmeli destekte vermelidir.
TÜRK EĞİTİM SEN, bugüne kadar, Türk milliyetçiliği odaklı çalışmış, Ancak hiçbir dil, din, inanç, ırk, etnik ayrımcılığa bünyesinde yer vermedi. Ülke menfaatlerini, hep ön planda tutarak, yasaların sendikaya tanıdığı haklar çerçevesinde, üyelerinin haklarını aramıştır. Siyasi ve ideolojik bir şartlanma içinde olmamıştır. Bunu, Türk Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Şükrü ERKOCA ile yaptığımız sohbette bir kez daha tanık olduk
TÜRK EĞİTİM SEN, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla, Türkiye genelinde 3 bin 65 öğretmenle yaptığı anket çalışmaları ile öğretmenlerin sosyo-ekonomik durumlarını, mesleki sorunlarını tespit etti. Tespitlerine göre de öğretmenler, gerek maddi ve özlük, gerekse sosyal açıdan hak ettikleri konumda değiller.
Ancak Son yıllardaki, sendikal hareketler değerlendirildiğinde, Türk Eğitim Sen ve diğer sendikaların işi hayli güçtür. Çünkü Ekonominin, üretimin ve ticaretin küreselleştiği, rekabetin hız kazandığı ve dünya politikasının, buna göre şekillendiği bir süreçte emeğin haklarının korumak hayli zordur. Ancak umutsuzda, olmamak gerekir. Her türlüğe olumsuz gelişmelere rağmen, sürdürülebilir politika ve programlar geliştirerek, katılımcı, demokratik sendikal yapılar oluşturularak çalışanlar ile kurum/kuruluşların çıkarlarını, dengeleyerek, pekâlâ sendikal faaliyetler, istenen seviyeye getirilebilir. Ayrıca sendikalar, çalışanların haklarını, sözde değil özde savundukları nispette güçlenirler.

Haberleri