HALKA PARAN KADAR SAĞLIK DENEMEZ

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’ nin, 5510 Sayılı Kanunun gelen sağlık sigortası hükümlerinin ve bu hükümlerde yapılması düşünülen değişikliklerine yönelik değerlendirmesi ile ilgili, e-mail’ ni okurken, Türkiye’...

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi' nin, 5510 Sayılı Kanunun gelen sağlık sigortası hükümlerinin ve bu hükümlerde yapılması düşünülen değişikliklerine yönelik değerlendirmesi ile ilgili, e-mail' ni okurken, Türkiye' deki sağlık sektörü ile ilgili gelişmeleri ve son yıllardaki tartışmaları, bir kez daha hatırladık.
Şu bir gerçek ki devleti yönetenler, özellikle de siyasi iktidar, halka, " PARAN KADAR SAĞLIK" diyemediği gibi, Sağlık sektöründeki sorunları da çözmek zorundadır. Bu aynı zamanda siyasi iktidarların, asli görevidir. Ancak AKP 'nin, son yıllarda sağlık hizmetlerine yönelik almış olduğu kararlar, toplumun büyük bir kesimi tarafında, tartışma konusu yapılıyor. İktidarın, sağlık sektöründeki icraatı ve IMF' nin direktifleri, halkımız tarafında kaygı ile izleniyor.
Tüm dünyada, sağlık hizmetlerine insanlar, özellikle de yoksullar, eşit bir şekilde ulaşabilirken, Türkiye'de sağlık giderlerinin kısılması,"paran kadar sağlık " politikalarının benimsenesi, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Siyasi iktidarlar bilmelidir ki Türkiye'de sağlık hizmetlerinin odak noktası, tedavi edici hekimlik değil, koruyucu hekimliktir. Ayrıca tüm dünyada, sağlık, genel bakımın, sadece bir parçası olarak algılanıyor ve beslenme, eğitim, barınma ve temiz içme ve kullanma suyu gibi öğelerin, sağlığın minimum ön şartları olarak kabul görüyor.
Maalesef yıllardır, Türkiye'de sağlık hizmetlerine, politik ve ideolojik yaklaşım, siyasi iradenin, arzu ettiği şekilde oldu. Bilimsel veriler ve ülke ihtiyaçları, sürekli göz ardı edildi. Dünyada sağlık literatüründeki gelişim ve değişimlere ise itibar edilmedi. Sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetle ise, arka planda tutuldu. Türk insanı, kendi sağlığı ile ilgili kararlarda aktif rol alamadı. Siyasi iradenin isteklerine, razı olmak zorunda bırakıldı. Hülasa siyasi irade, sağlık sektöründe işine geldiği ve siyasi çıkarına göre hareket etti. Bunun sonucunda da, toplum olarak, tedavi edici ve ileri teknoloji gerektiren tedavi yöntemleri tercih ettik. Sağlık sistemindeki yanlışlıklardan dolayı da, bu hizmetlere kolayca ulaşıldı. Sonuçta da hasta insanımız ve sağlık kurum/kuruluşlarını güç durumda bırakıldı.
Öte yandan siyasi irade, Temel Sağlık Hizmetleri, temiz içme ve kullanma suyu eğitim ve benzer hizmetlerde bulunan, tıp mesleği dışındaki mesleklerle işbirliğine açık olmamıştır. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak kaynaklar, koruyucu hekimlikten çok tedavi edici hekimliğe, kırsal alandan çok, kentsel alana yoğunlaşmış, bu durumdan en çok faydalanan, grup ise, sosyal, politik ve ekonomik gücü elinde bulunduran elit olmuştur.
Ayrıca kırsal kesime yönelen ve sağlık sektöründeki, yanlışlıkları ortadan kaldırmak için uğraş veren yöneticilerde, bilerek veya bilmeyerek, bazı kesimlerden eleştiri aldı. Nitekim sağlık müdürleri, taşraya gönderdiği hekimlerden dolayı tepki ve eleştiri aldı. Oysa bu hekimlerimizin ilçelere gönderilmesi, halkımızın sağlığı açısında bir zorunluluktur.
Bugün Sivrihisar'da, devlet hastanesi olmasına rağmen, bazı alanlarda uzman doktor yoktur. Hastalar, ciddi maddi ve manevi fedakârlık yaparak, Eskişehir, Polatlı ve Ankara' ya gitmek zorunda kalmaktadır.
Ülkemizde ve Eskişehir'de, sağlık problemlerinin altında yatan temel neden, genelde tüm kaynakların dengesiz dağılımıdır. Bu durum düzeltilmeden, yani toplumdaki genel eşitsizlik öğeleri yok edilmeden, sağlık alanında hiçbir gelişmenin, olumlu sonuç vermesi de mümkün değildir. Diğer bir gerçekte, her alanda olduğu gibi, sağlık sektöründe de icraata yıllardır, "politik" ve "elit" güçler egemendir. Yasalar, yönetmelikler, hatta yöneticilerin ilkeleri vardır. Ancak, bunları uygulamak ve tavizsiz gündemde tutmak veya sağlık sektöründe işleri, hakkaniyet ve eşitlik içinde yürütmekte de çok zordur. Görevini, mevzuata uygun ve hakkaniyet ve eşitlik içinde yürüten yöneticiler, "politik" ve "elit" güçleri karşısında bulur. Bu güçler karşısında, fazlada bir seçeneği de yoktur. Ya isteklerini yaparak görevde kalacak, ya da doğru bildiklerinde taviz vermeyerek, görevden alınmayı göze alacaktır.
Ayrıca ülkemizde sağlık sektöründe, ortaya atılan kaynak kıtlığı, finansman eksikliği gibi, sorunların aslında buzdağının üzerinde gözüken sorunlar. Sağlık sektöründe, sosyal adalet, eşitlik, hakkaniyet, toplum katılımı gibi, ilkelere önem veren ve bunu kâğıt üzerinde bırakmayıp, uygulamaya geçiren, bir görüşün egemen olması durumunda, Ülkemizde, sağlık statüsünün yükseltilmesi konusunda, ciddi ve önemli adımlar atılmış olacaktır. Aksi halde sağlık sektöründeki sorunlara, her geçen gün bir yenisi eklenecektir.

Haberleri