Ülke ekonomisinde büyük bir kriz var.
Oluşumu yeni değil… Yıllar öncesine dayanıyor.
Önce krizin varlığı kabul edilmedi. ‘’Her şey yolunda’’ falan denildi.
Sonrasında krizin varlığı kabul edilip ‘’ekonomi yakında düzlüğe çıkacak’’ ve benzeri türden sözler söylendi.
Sayısı anımsanmayacak kadar çok ‘’ekonomik paket’’ hazırlandı.
Ancak krizin gerçek nedenleri görmezden gelindiği için hazırlanan paketler bir işe yaramadı.
Doğal olarak kriz çözülmediği gibi büyük boyutlara ulaştı.
‘’Geçici’’ olması gereken ekonomik kriz derinleşerek kalıcı hale geldi.
Etkilemediği toplum kesimi yok.
Küçük bir azınlık dışında tüm toplum kesimleri şu veya bu boyutta da olsa krizden etkilendi.
Toplumun hangi kesime bakılırsa bakılsın karşılaşılan tablo kap kara…
Çoğu meslek grubu ayakta kalmakta zorlanıyor.
Varlığını sürdüremeyenlerin sayısı da oldukça fazla…
Bir zamanlar ‘’tuzu kuru’’ olarak tanımlanan meslek gruplarının artık ‘’tuzu kuru’’ falan değil…
Büyük sıkıntı içerisindeler.
Eczacılar Odası Başkanı Mustafa Çelik, sıkça açıklama yaparak eczacıların içinde bulunduğu sıkıntıları dile getirdi.
Son yaptığı bir açıklama var.
2025 yılında eczacıların başına gelecekleri ortaya koydu.
‘’Gerekli önlemler alınmazsa 2025 yılı eczanelerin ışığının karardığı, halkın sağlık kapısının kapandığı bir yıl olacaktır.’’
O da Başkanı Mustafa Çelik böyle diyor.
Boşuna da demiyor.
Çoktan imzalanması gereken İlaç Temin Protokolü hala imzalanmış değil…
“Yeni bir protokol imzalanamamıştır. Buna rağmen, eczanelerimizde ilaç eczacılık hizmetleri halen büyük bir özveriyle sürdürülmektedir. Eczanelerimizin ilaç ve eczacılık hizmetlerini sağlıklı bir şekilde sürdürebileceği, günün ekonomik koşullarına uygun bir protokolün ivedilikle hayata geçmesini hem kendimiz hem de hastalarımız adına talep ediyoruz. 30 bini aşkın eczanemizin ayakta kalması, hastalarımıza hizmet sunumuna devam edebilmesi, ancak gerçekçi koşullarda ve tam bir mutabakatla imzalanacak protokole bağlıdır.’’
Protokolün 4 aydır imzalanmaması büyük sorun…
Ne yazık ki tek sorun da değil…
Hasta katılım paylarında yüzde 542’ye varan inanılmaz artışlar yapıldı.
‘’Bundan eczacılara ne’’ demeyin…
Katılım payı tahsilatı eczacıların üzerine yıkılmış durumda…
Eczacılara tahsildarlık yaptırılıyor.
Bu da büyük sorun yaratıyor.
‘’Muayene ücretlerinin tahsilatı, hiçbir ilgisi olmamasına rağmen eczanelerimize yaptırılmakta, vatandaşlarımızla meslektaşlarımız karşı karşıya getirmektedir.’’
Dahası da var.
Oda Başkanı Mustafa Çelik ortaya koyuyor…
‘’…Ülkemizde ilaç fiyatlandırma politikalarını belirleyen ilaç fiyat kararnamesinde ilaçta uygulanan sabit EURO kuru ve güncel EURO kur arasında oluşan farkın giderek artması büyük sorun yaratıyor. Artan kur farkı dünyanın çeşitli yerlerinde yeni geliştirilen ilaçların yüzde 87’sinin Türkiye’de ruhsat almamasına ve halkımızın yeni geliştirilen bu ilaçlardan istifade edememesine, yeni tedavi yaklaşımlarına ulaşamamasına neden olmaktadır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi son yıllarda çok uluslu ilaç şirketleri kur farkının giderek artmasından dolayı birçok ilacını maalesef ülkemizden bir bir geri çekmektedir. Tüm bunlar dışında, Eczacılar ilaca yapılan zam sonrası ilaç fiyat kararnamesinde eczacıya yönelik iyileştirme yapılmaması ve enflasyonun her kesimi etkilediği bir ortamda artan maliyetler karşısında ayakta kalmaya çalışmaktadır.’’
Sorunlar saymakla bitirilemeyecek kadar çok.
Aralarında çözüleni yok.
Böyle giderse olacaklar belli…
Oda Başkanı Çelik olacağı söylüyor…
‘’Gerek Bölge Eczacı Odalarımız gerek de Türk Eczacıları Birliği yöneticilerimiz yaşadığımız bu zorlukları konunun yetkililerine, siyasi partilerin değerli temsilcilerine defalarca aktardık. Ancak ne yazık ki ne hastalarımız ne de meslektaşlarımız adına kalıcı ve gerçekçi bir çözüme henüz ulaşamadık. Bugün sessiz kalırsak, hastalarımız ilaçlarına erişimde çok daha büyük sorunlar yaşayacak. Bugün sessiz kalırsak, eczanelerimiz birer birer kapanacak.
İlaç ve sağlık hizmetlerinde bilginin, emeğin ve güvenin ilk adresi olan eczanelerimizin bu şartlarda ayakta kalması mümkün değildir.
Acil önlemler alınmazsa eczane iflaslarının başlaması an meselesidir. Bu talebimiz sadece meslek grubumuz adına yapılan bir çağrı değildir! Bilinmelidir ki, ülkemizde halk sağlığı sisteminin etkinliği ve ayakta kalması da ancak bu şekilde mümkündür. Biz eczacılar, halkımızın sağlık kapısını açık tutmak için buradayız ve mücadelemize devam edeceğiz. Haklı taleplerimizin karşılanması için gerekli adımlar atılsın, sağlık kapınız açık kalsın.’’
Olacak olanlar böyle…
Önlem alınmaz ise eczaneler kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak.
Kapanma tehlikesi ile karşı karşıya olan şu veya bu işyeri değil eczane…
‘’Halkın sağılık kapısı’’ olarak tanımlanabilir.
Halkın sağlık hizmetlerine ulaşması zaten çok zor…
Bir de eczanelerin kapandığında olacakları düşünün…
Düşünmek bile insanı ürkütüyor.