HARAP OLAN OKUL BİNALARI

                                                  Geçen hafta, merkez uludere mahallesi’ ne gitmiştik. Yıllar önce boş ve sağlam olarak gördüğüm okul binası, harap haldeydi. Aynı tabloyu, birçok...

                                   


               Geçen hafta, merkez uludere mahallesi’ ne gitmiştik. Yıllar önce boş ve sağlam olarak gördüğüm okul binası, harap haldeydi. Aynı tabloyu, birçok okul binasında ve Kaymaz’ da göre yaptığım okul binası ve lojmanlarında da gördüm.


            Yıllardır da köşemizde, taşımalı öğretim dolayısıyla, köylerde kendi kaderine terk edilen, okul binaları’nın, korunması için de gayret ve çaba gösterdik. Ziyarette bulunduğumuz illerde, ulaşabildiğimiz ilgililere, hatta TBMM’deki milletvekillerine, Eskişehir’de görev alan Valilere, ulaşabildiğimiz kaymakamlara ve Milli Eğitim Müdürlerine de durum ilettik.


            Köşelerimizde de sürekli yer vererek, atıl kalan okul binalarına, sahip çıkılmasını ve korunmasını istedik.  ülkemizde, birkaç il hariç, çözüm getirilemediği gibi, okul binalarının büyük çoğunluğu da harap olduğunu da sürekli gündeme getirdik.


            Eskişehir’de, taşımalı öğretim dolayısıyla atıl kalan, Okul Binaları ile ilgili olarak Haziran-2004 yılına  kadar, okul binalarına çözüm getirileceği sözünü de almıştık. Ancak çözüm getirilmedi. Yalnız bir  kısmının da muhtarlara devredildiğini öğrenmiştik.


           Ancak hala devredilmeyen okullar var. Devredilmeyen okulların da, bir an önce muhtarların sorumluluğuna verilmesi ve daha sonrada takibi gerekir. çünkü verilenler de, verilmeyenler de, harap oluyor.                                                                 


             Aslında 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun, 48. maddesine göre, kamu idareleri, taşınır malların yönetimi, kaydı, korunması ve kullanımından sorumlu bulunmaktadır. Ayrıca yasaya göre de kamu idareleri, verilen zararların sorumlularına, zararın ödettirilmesini sağlamakla da yükümlüdür. Ancak harap olan okul binalar ile ilgli, hiçbir makam, bu görevini söylediği halde yerine getirmiyor.
          Ayrıca okul bina ve öğretmen lojmanlarının, geçici olarak tahsisi yapılan, kamu kurum ve kuruluşları tarafından, bakım ve onarımlarının yapılması şartıyla tahsis edilmelidir. Veya satılarak, parası eğitime harcanmalıdır.
           Aslında eğitim-öğretim yapılmayan okullar için, çözüm de getirildi.
           Nitekim Tebliğle Dergisi’nde yayınlanan, Aralık 1994/2420 Sayılı Taşımalı öğretim Yönergesi’ nın,19. maddesi gereği, Söz konusu uygulama kapsamına alınan ve boş bulunan okul, bina ve tesisleri ile öğretmen lojmanları, Bakanlığın muvafakati alınarak yapılacak işlemler bellidir.
          Okul binalarının, öncelikle halk eğitim hizmetlerinde ve diğer millî eğitim hizmetlerinde kullanılması, sonra sağlık, nüfus plânlaması, köy kütüphanesi, PTT gibi hizmetlere,  öğretmen lojmanları ise öncelikle öğretmenlere ve milli eğitim personeline, bunun dışında, diğer kamu görevlilerine, geçici olarak tahsis edilecekti.
          Okul bina ve  öğretmen lojmanlarının geçici olarak tahsisinden, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 76, maddesi gereğince, elde edilen gelirlerin, ilköğretimde kullanılacak ve okul bina ve tesisleri ile öğretmen lojmanlarının, geçici olarak tahsisi yapılan, kamu kurum ve kuruluşları tarafından, bakım ve onarımlarının yapılması şartıyla tahsis edilecekti.
           Yönergenin, 20. maddesi gereği, boş kalan okul binası, tesisleri ile araç-gereç ve öğretmen lojmanları, köy muhtarına, bakım ve korunması yapılmak üzere, teslim edilecek. öğrencisi taşınan okuldaki defter, dosya, kayıtlar ve her türlü resmî evrak merkez okulda muhafaza edilecekti.  Ancak bu alanda, köy muhtarlarınca gerekli ilgi gösterilmedi.


             Vatandaşın, alın teri vergilerle yapılan okul binaları, niçin böyle oluyor diye düşünüüyor,  samanlıktan bozma bir derslikte, öğretmenlik yaptığım günleri hatırladıkça da, daha da çok üzülüyor, adeta isyan ediyorum


              Taşımalı öğretim yapılan köylerdeki okul binaları,  Yönerge gereği, okul binalarının köy konağı, okuma odası, sağlık ocağı, pratik el sanatları, tarım, okuma-yazma kursları v.b gibi, yaygın eğitim faaliyetlerinde kullanılması ve değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Bunların hiçbiri olmuyorsa, satılıp hazineye gelir kaydedilmelidir.


            Millet malının, çar-çur edildiğini, binaların harap olduğunu gördükçe de Hz. ömer’ in millet malı karşısındaki şu davranışını da okuyucularımız ve özellikle de ilgili kurum/kuruluş yöneticileri ile paylaşmak isterim.         


             Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti ömer halife iken onu makamında ziyaret eder. Selâm verip müsait bir yere oturur.  Ancak Hz. ömer, kendisiyle hiç meşgul olmaz. Selâmını bile almaz.  


              Hazreti ömer, işini bitirdikten sonra, yanan mumu söndürür. Aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: “Ve aleyküm selâm” deyip selâmını alır.  Ve konuşmaya başlar.      


               Abdurrahman bin Avf Hazretleri,  Hz. ömer Hazretlerine, niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sorar. Hazreti ömer: “Ya Abdurrahman, evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken, şahsî işlerimle meşgul olsaydım, Allah indinde mes'ul olurdum. Sizinle devlet işi konuşmıyacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım. Ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım”, deyince Abdurrahman bin Avf Hazretlerinin gözleri yaşarmıştı. Ellerini kaldırarak şöyle dua etti:


           -Ya Rabbi! Hattab oğlu ömer'i, bizim başımızdan eksik etme. 


          


 


 


 


 


 

Haberleri