Hata yapan seçimin yapıldığı salondan başı yerde çıkar...

 30 yılı aşan meslek yaşamımızda çok seçim gördük.Bu seçimlerin birçoğunda, seçilmesine garanti gözüyle bakılan favori isimler vardı.Ve biz bu seçilmesi garanti görülen favori isimlerin seçimi kaybedip, salondan başı...

 


30 yılı aşan meslek yaşamımızda çok seçim gördük.


Bu seçimlerin birçoğunda, seçilmesine garanti gözüyle bakılan favori isimler vardı.


Ve biz bu seçilmesi garanti görülen favori isimlerin seçimi kaybedip, salondan başı önde ayrılışına da tanık olduk.


Bizim dahi “Kesin seçilir” dediğimiz isimlerdi bunlar.


Şehirde tanınırlıkları tavan yapmış isimlerdi.


Kamuoyunda karşılıkları da vardı.


Hatta “sevilen isimlerdi” bile diyebiliriz bazılarına.


Güçlüydüler. çevreleri ve paraları vardı.


Güzel konuşuyorlar, önemli projeler sunuyorlar ve güven dahi telkin edebiliyorlardı.


İsimleri şehrin cadde ve sokaklarında adeta dolaşıyordu.


Bir sürü insan onun seçilmesi için işi gücü bırakıp, çalışıyordu.


Seçim kazanacaklarına öylesine inanmışlardı ki zaten şehirde aksine bir seçenek ağızlara dahi alınmıyordu.


Birçoğu, seçim yapılmadan seçimi kazanmışçasına, seçim sonrası oturacağı koltukta yapacağı uygulamalara odaklanmıştı bile.


Böylesine rahat ve avantajlı bir şekilde girdiler seçime.


Kaybettiler tabii ki…


Hem kendileri, hem de “kesin seçilir” diyenleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattılar.


Yukarıda da söylediğimiz gibi, “garanti” diye girdikleri seçimin yapıldı salondan, üzerinden adeta tren geçmiş gibi bir vaziyette ayrıldılar.


Pekii neydi kaybetmelerinin nedeni?


Herkesin hemfikir olduğu “kesin kazanır” düşüncesine rağmen neden kaybetmişlerdi?


Rakiplerinden kat be kat avantajlı girdikleri seçim nasıl olmuştu da ellerinden gitmişti?


Kazanmasına garanti gözü ile bakılırken nasıl olmuştu da zoru başarıp, seçimi kazanamamışlardı bu kişiler?


Hemen söyleyelim…


Seçim gününe kadar olan süreç içinde yapmamaları gereken bir şeyi yapmıştı hemen hepsi.


üyelerin ya da seçmenin antipati duyacağı bir sözü söylemişti örneğin.


İnsanların sıtkını sıyıracak bir davranış sergilemişlerdi örneğin seçime birkaç gün kala.


Söyledikleri ile yaptıklarının örtüşmeyeceği bir harekette bulunmuşlardı tam da seçim kapıya dayandığı anlarda.


Kısacası…


Bir sözleri, bir davranışları, bir hareketleri, kesin kazanacakları seçimde ağır bir yenilgi yaşatmıştı kendilerine…


Onca emek, harcanılan onca para ve yapılan onca fedakarlık, işte o seçim süreci içinde söylenilen tek bir söz, tek bir davranış ve tek bir hareket ile yok olup gitti.


Bu yazıyı, özellikle Sanayi ve Ticaret Odası seçimleri öncesinde, her iki Oda başkanlığı için aday olan isimler için yazma gereği duyduk.


Zira…


Bu iki seçimin de hata yapanın kaybedeceği bir seçim olacağını düşünüyoruz.


Seçilmesine garanti göçü ile bakılan adayın seçimi kaybetmesinin, yapacağı bir hataya, seçimde zayıf görülen ve seçilme şansı olmayan adayın seçimi kazanmasının da, yine karşısındaki güçlü adayın yapacağı bir hataya endeksli olabileceğini tahmin ediyoruz…


Ne diyelim…


Her iki Oda’mızda da adaylara hatasız bir seçim süreci dileğiyle…


.....


İşte budur!


 


Muş Endüstri Meslek Lisesi…


Okul yönetimi, velilerle de konuşup bir karar almış.
Okul binasının çatısını güneş enerji panelleri ile kaplamayı kararlaştırmış.
Kısa süre içinde bunu yapmış.


çatıyı kaplayan güneş enerji panellerinin ürettiği elektrik ile okulun tüm elektrik ihtiyaçları bedavaya gelmiş.
Bunun yanı sıra, fazladan üretilen elektriği satarak ayda 6-7 bin lira gelir elde etmeye başlamış okul.


İşte İyi ve mantıklı iş diye buna denir…


Okullara ihtiyacı olan parayı dahi göndermeyip, okul müdürlerini dilenciye çeviren Milli Eğitim bakanlığına da, bu tür projeler üretmeyip, okulun giderleri için tek kaynak olan velileri zorlayan okul müdürlerine de örnek olsun…


 


.....


Eskiden maçlar böyle olurdu. (biraz da nostalji)



1.İyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.
2. Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.
3. Maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi.
4. Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi.
5. üç korner bir penaltıydı.
6. Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.
7. `Frikiklerde açıl biraz` denince `Burası Ali Sami Yen mi` şeklinde cevap verilirdi.
8. Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi.
9. Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe `Açılsana 3 kere sektirdim` derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.
10. Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes `İşe işe!` diye bağırırdı.
11. Penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. Eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı.
12. Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı.
13. Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı.
14. Ama genelde topun sahibi olmasada, Takımdaki en büyük kişi liderliği üstlenirdi...
15. Klişe laflar vardı: `At bakayim abinin kıllı göğsüne!`
16. Elin avantajı olmazdı.
17. Bel üstü gol sayılmazdı.
18. Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.
19. Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.
20. Maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak Algida Max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.
21. Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı.
22. Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.
23. Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı.
24. Gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. Golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı.
25. Varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü.
26. Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.
27. Penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. Ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "Merak etme olm, teknik vuracam."
28. Sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. Kalecilik sırası "Sonum bir Allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı.
29. Dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık veya 21 aylık gibi oyunlarda). Bu durumlarda ilk sektirmek isteyen "Birim bir Allah, kırmızı bayrak, yeşil kitap" derdi.
30. Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.
31. Eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "Adamın devam ediyor." derdi.
32. Milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. önce maçlar yapılır... Centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu.
33. Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.
34. Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.
35. Skor ne olursa olsun akşam saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi.
36. Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.
37. El kasti değilse (bunu da o zamanlar nasıl ayırıyorsak hiç anlamış değilim) o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değil ki oğlum, gol olmaz." denirdi...
38. Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vücut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.
39. Kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat gene de gol sayılmazdı. Karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi.
40. Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.


 


 

Haberleri