Bilim adamı da insandır ve her insan gibi bilim adamı da hata yapar, yapabilir. Dalgındırlar, hata yaparlar; unutkandırlar, hata yaparlar, bir yanlış formül uygularlar; inat ederler ve hata yapabilirler.
Bu hataların bir bölümü dışa yansımıştır, bir bölümü de bilim adamı ile kısıtlı çevresi arasında kalmış, dışarıya pek sızmamıştır.
nAristo (İÖ 384-322):Aşağı yukarı 1800 yıldır fizik ve biyoloji bilim dallarında Aristo'nun dedikleri bir 'son söz' kabul ediliyordu. Ama yine de öğretilerinde uçan cisimlerin, yani okların ya da atılan taşların atmosfer tarafından hareket ettirildiğini söylerdi. Zekânın ve duyguların merkezi beyin değil, kalptir... derdi Aristo. Ayrıca, ağır cisimlerin hafiflerden daha hızlı düştüğüne inanırdı.Bu hatalarına ek olarak canlı yaratıkların, ataları olmaksızın, kendiliğinden yaratılabileceğini de düşünüyordu; çürüyen etteki kurtçuklar ya da çamur içindeki böcekçikler gibi. Edmund Whittaker (1873-1956) adındaki seçkin bir matematikçi "Aristo'nun doğa felsefesi baştan aşağı değersiz ve yanıltıcıdır" demişti.
n Leonardo da Vinci (1452-1519): Da Vinci, 'her şey'di, biliyorsunuz. Sanatçı olmanın yanı sıra, gözlem ve düşünce alanında da parlak bir öncüydü. Özel defterlerinde ağır bir cismin nasıl dünyaya doğru düştüğünü tanımlamaya çalışmış, hızının sürekli arttığını yazmıştı. Ne var ki, sonradan bu tanımına 'yanlış' bir söz eklemiş, hızın düşme mesafesi ile doğru orantılı olarak arttığını öne sürmüştü.
Bu, hata idi; çünkü gerçekte düşmekle geçen süre ile orantılı olarak artıyordu.
n Galileo Galilei (1564-1642): Galilei, sonuçta atılan, fırlatılan ya da düşürülen cisimlerin hareketle ilgili sorunlarını çözmesine karşın, 1604 yılında bir arkadaşına yazdığı mektupta DaVinci'nin hatasını tekrarlıyor ve şöyle diyordu:
"... doğal hareket halindeki cismin hızı, harekete başladığı yerin uzaklığı ile doğru orantılı olarak artar." Yaklaşık 30 yıl sonra, 1633 yılında, olaym gerçeğini anlayacak ve 'ebedi' ününe kavuşacaktır.
n Johann WoIfgang von Goethe (1749-1832): Alman edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük temsilcisi olan Goethe, yaşadığı dönemde edebiyatçı olmak yerine bilimsel çalışmaları nedeniyle yarınlara kalacağına inanıyordu.
Işık ve renk ile ilgili gereğinden çok uzun yapıtı Farbenlehre (1810), Goethe'nin zamanında olsun, günümüzde olsun bilinen bilimsel bulgu ve yorumların tersine gitmektedir. Goethe aynı zamanda Neptünizm denilen jeoloji kuramını da destekliyordu. Bu kurama göre, dünyanın kayaları, bir zamanlar yeryüzünün büyük bir bölümünü kaplayan denizlere 'yerleştirilmiş'ti. Karşıt kurama bu yüzden hep burun kıvırmıştır. Karşıt kuram, Vulkanizm'di. Bu kuramda da kaya oluşumunda dünyanın merkez ısısının rol oynadığı savunul-maktaydı.
Goethe'nin Neptünizm'i, jeolojinin kabule değer görülmemiş bir 'garabet'i olarak kaldı, Vulkanizm zafer kazandı.
n Doktor Dionysius Lardner (1793-1859): Doktor Lardner, İrlandalıydı, yanı sıra Londra Üniversitesi'nde doğa felsefesi ve gökbilim okutuyordu.
1830'larda bir 'uyarı'da bulundu; hiçbir buharlı gemi, kesinlikle Atlantik'i aşamazdı, çünkü kendi taşıyabileceğinden çok daha fazla kömüre gerek duyardı. Durum böyle iken, 1838'de Great V/estern gemisi bu yolculuğun hakkından geldi ve Doktor Lardner'in hatasını yüzüne vuruverdi.
n WilliamThomson (1824-1907): Onu Lort Kelvin diye de tanırlardı, anlı şanlı bir bilim adamıydı. Termodinamik ve uygulamalı elektrik konularına çok büyük katkılarda bulunmuştur. Ama 1897'de, dünyada canlıların ortaya çıkışının 20 milyon yıldan daha eski olamayacağını söylemişti. Oysa, jeolojik kanıtlar çok gerilere gitmektedir.Ayrıca, doğru konuşmak gerekirse, Thomson, radyoaktivitenin gerçekleriyle etkilerinden de habersizdi. Hayatının sonlarına doğru bunlara dikkati çekildiğinde, Thomson hiçbirini kabule yanaşmadı, reddetti. Üstelik, bugün yaygın olarak kabul gören, ışığın çok hızlı elektromanyetik titreşimlere eşit olduğu ve yine ışığın kendisini emen cisimlere basınç yaptığı kuramını da onaylamıyordu. Kçlvin, bütün bunlar için "Garip ve zekice fakat tümü kesinlikle tutarlı değil" demişti.
n Simon Newcomb (1835-1909): Hayatının ikinci yarısında Amerikalı gökbilimciler arasında çok saygın bir yere sahipti. Gök cisimlerinin hareketi ile ilgili hesaplarının üstüne yoktu.Gel gelelim yüzyılın sonunda yazdığı birkaç makalede havadan ağır olan makinelerin 'asla' uçamayacağını savunmaya başladı. Wright Kardeşler'in ilk kısa uçullarından sonra bile uçaklıran 'pratik' olmayacağı ve tümüyle mümkün olmasa bile en azından önem kazanamayacağı görüşünde inatla direniyordu.
Hatasız kul olmaz hele bilimadamı hiç olmaz
Bilim adamı da insandır ve her insan gibi bilim adamı da hata yapar, yapabilir. Dalgındırlar, hata yaparlar; unutkandırlar, hata yaparlar, bir yanlış formül uygularlar; inat ederler ve hata yapabilirler.Bu hataların bir bölümü dışa...