HAYRETTİN KARACA VE TOPRAK

1.Ulusal Ali Numan Kıraç Tarım Kongresi’nde, şahsıma layık görülen basın ödülünü veren, Sayın Hayretti KARACAN’ ın, elini öpme şerefine nail olduk. Çünkü O, yıllarca, her türlü gelişme ve üretimin etkili çevresel...

1.Ulusal Ali Numan Kıraç Tarım Kongresi'nde, şahsıma layık görülen basın ödülünü veren, Sayın Hayretti KARACAN' ın, elini öpme şerefine nail olduk. Çünkü O, yıllarca, her türlü gelişme ve üretimin etkili çevresel koruma ile birlikte olacağına inandı ve halkı da inandırmak için de yıllarca mücadele etti. Erozyon ile ciddi mücadele verdi. Özelikle de atalarımızın ve torunlarımızın emaneti olan toprakların korunması için, her platformu kullandı ve hiçbir fedakârlıktan da kaçınmadı. Bu alandaki çalışmaları ile de örnek oldu.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Onursal Başkanı Hayrettin Karaca ile TEMA Vakfı Eskişehir Temsilcisi Halil Güngör, Vali Mehmet Kılıçlar'ı ziyarette, "Gerçekleştirmeyi düşündüğümüz 70'e yakın projemiz daha var. Yeni nesilden çok umutluyum. Bilinçli ve toprağı çok seven gençlerimiz var. Onlar, Türkiye'nin erozyonla mücadelesinde çok büyük katkılar sağlayacaklar ve ülkemizin toprağını güçlü kılacaklardır" sözlerinde katılmamak mümkün mü?
Ayrıca 1,Ali Numan Tarım Kongre ve Fuarında, TEMA Şeref Başkanı Hayrettin Karaca, milli ekonominin temelinin ziraat olduğunu, toprağın gücü kaybolduğunda hiçbir teknolojinin işe yaramayacağını söyleyerek, bir gerçeği kamuoyu ile paylaştı.
Oysa çevreyi ve tarım alanlarını korumakla görevli kurum/kuruluşlar ve kişi/kişiler aynı özeni göstermedi. Halbuki Anayasa'nın 44. maddesinde, 'Toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek'; 45 inci maddesi de, '...tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek'; Devlet'in görevleri arasında gösterilmiştir. Bu nedenle de, tarım alanlarını yok etmek, Anayasal suçtur.
Ayrıca ülkemizde, ne sanıldığı kadar tarım toprağı, ne de sulanabilecek tarım alanı bulunmaktadır. Kullanabilir tarım alanlarımızın, sınırlarına dayanmış bulunuyoruz. Bundan böyle de yeni tarım alanları bulmamız veya mevcut tarım alanlarının sınırlarını büyütmemiz mümkün olmadığına göre, mevcut tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerekiyor. DSİ tarafında işletmeye açılmış, 2. 072.571 hektar sulama alanının 179.737 hektarlık kısmı, imarlı veya imarsız yapılaşmalarla, tarım dışı bırakılmıştır. Hâlbuki bu topraklar, 1. sınıf tarım toprağı vasfındadır. Sulama ve drenaj tesisleri yapılmış, kısmen yılda iki gün ürün alınan topraklardır. Bu şekilde yok olan tartım alanları, Bursa, Eskişehir, Manisa, Tokat, Bolu ve Mersin sulama alanlarına eşit alanlardır.
Şu bir gerçek ki, devlet kuruluşları, valilikler ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını yok ediyorlar. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya, yapılan tesislerin temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar...
Ülkemizde, bir yandan ovaların sulaması için baraj ve sulama kanalları inşa edilirken, diğer yandan sulaması öngörülen, tarım alanları, üzerine konut ve sanayi tesisi inşaatına izin veriliyor. Belediyeler ise, yapılmış olan sulama tesislerinin yol geçişlerine mani oldukları gerekçesi ile kaldırılmalarını talep edebiliyorlar. Tesisleri yıkılıp kaldırılması için de milyarlarca lira harcamak durumda kalıyorlar.
Ayrıca Dünya Bankası Başkanı Zoellick, gıda fiyatlarının son 3 yılda, ikiye katlanmasının yoksul ülkelerde geliri düşük 100 milyon insanı açlık tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını söyledi. The Food and Agricultural Organization (FAO) araştırmasına göre ise bu yıl 36 ülkede toplam tam 1.1 milyar kişi gıda yardımına muhtaç olacak.
Tablo, tam bir felakettir. Önümüzdeki yıllarda dünyada, en büyük tehlike, açlık ve susuzluktur. Dünya' da, açlık ve susuzlukla ilgili tedbir alınmaz ise, bu iki unsurla ilgili savaşlarda, kaçınılmaz olacaktır.
Dünyada tablo bu iken, Türkiye ve Eskişehir' de geliyorum diyen tehlike karşısında, ciddi hiçbir önlem alınmıyor. Günlük gelişmelere göre toplantılar yapılıyor ve hamasi nutuklar atılıyor. Hâlbuki Tarım alanlarının korunması hususunda, acil önlemlerin alınarak hayata geçirilmesi şarttır. O nedenle de Eskişehir'de tarımsal araziler, mutlak tarımsal sit alanı olarak belirlenmeli, arazi veya toprak koruma meclisleri oluşturulmalı, alan veya arazi kullanımında ÇED yönetmeliği hükümleri mutlaka uygulanmalıdır.
Eskişehir'de, yanlış kentleşme sonucu, ülkemizin en verimli ovasını yok edildi. Hiç olmazsa elde kalan tarım alanları, mutlaka korumalı ve tarım ürünlerinin sanayinin motoru olması için de projeler üreterek hayata geçirmelidir. Özellikle de Organik tarım, teşvik edilmeli, bu alanda her türlü destek de verilmelidir.
Türkiye ve Eskişehir'de, tarım alanlarını yok etmek, ülkeye ve torunlarımıza ihanet olup, onları ölüme mahkûm etmektir. Hala bu gerçeği ve geliyorum diyen, felaketi anlamayan yöneticiler ve Kişi/kişiler varsa, ne denebilir ki?

Haberleri