HEKİM OLMAK...

Hekimlik zordur, bürokrasiye, her türlü imkânsızlık ve engele rağmen, görevinizi en iyi şekilde yapmak zorundasınız. Çünkü karşıdaki kişinin, bir şekilde hayatı size bağlıdır. Ayrıca bu durum, doktorlarda manevi açıdan...

Hekimlik zordur, bürokrasiye, her türlü imkânsızlık ve engele rağmen, görevinizi en iyi şekilde yapmak zorundasınız. Çünkü karşıdaki kişinin, bir şekilde hayatı size bağlıdır. Ayrıca bu durum, doktorlarda manevi açıdan tahmin bile edilmeyecek, bir baskı yaratır, bazen de hasta yakınlarının, tehdit ve şiddetine maruz kalır.
Hekim, hastaya uzaktan bakamaz, tiksinemez, gözle muayene edemez. Enfarktüs geçirmiş acile gelen hastaya, nasılsın diye soramaz. O da, hasta gibi ölümle yaşam arasındadır. Tek bir düşüncesi vardır. Sahip olduğu imkân ve bilgileri kullanarak hastayı tekrar hayata döndürmektir. O nedenle de, Devlette, özel sektörde ve üniversitede çalışan hekimlere, saygı duymak, onlara inanmak ve güvenmek gerekir. Hekimlerden de bu güvene layık olması beklenir.
İnsanlarla uğraşan öğretmen ve doktor, güler yüzlü olmak zorundadır. Çünkü güler yüzlü olmak, hastalar için %50 tedavi demektir. Ayrıca bu iki meslek ticarete dökülmemeli. Ancak hakkıyla parasını alan, maddiyatı ön planda tutmayan, üniversitede kalıp akademik kariyer yapanlara da saygı duymak gerekir.
Her meslekte olduğu gibi, doktorluk mesleğinde de hatta yapanlar olacaktır. Ancak bu hataları, tüm doktorlara mal etmekte de etik değildir. Özellikle de birkaç doktorun yaptığı hataya bakıp da mesleğe, önyargılı yaklaşmak veya yargısız infaz yapmakta yanlıştır. Çünkü doktorluk mesleği, insan yaşamı için olmazsa, olmaz konumda olan unsurlardan biridir.
Hekimlik, meslek olmaktan ziyade yaşam biçimidir. Gerektiğin de az eğlenmek, daha az uyumak ve daha çok çalışmak, en önemlisi de yaşanılan yoğun stres tahammül etmek gerekir. Çünkü tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen, insanları, tekrar yaşama döndürmenin kutsal ve faydalı bir iş olduğunu bilirler.
Ayrıca hekim olmak kolay değildir. Çünkü "HEKİMLİK", kutsal, ahlaklı, onurlu ve itibarlı bir meslektir. Her doktor, bilgisini ve tıp teknolojisini, her türlü imkânsızlığa ve engele rağmen, hastalara gerçek anlamda yardımcı olabilmek için kullanır, yeni bilgilere ve tıp teknolojisine ayak uydurabilmek için de kendini sürekli geliştirmek zorundadır. Hata yapma gibi bir lüksü de yoktur. Bu bilinçte çalışan doktorlara, insanımız çok şey borçludur. Bu doktorlarımız da biri de ESOGÜ Tıp Fakültesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Ayşegül Harmancı ÖZAKYOL' dur.
Sayın ÖZAKYOL' u, yıllar önce tanımıştık. Hareketli, donanımlı, hazırlıklı ve bilinçli tavırları ile dikkat çekmişti. Aradan geçen yıllar için de yaşadıklarını ve yaşananları sorguladı. Tıp alandaki gelişmeleri ve teknolojisini yakından takip etti. Özellikle de bir tıp adamında olması gereken bilgi, deneyim, önsezi, işini takip etme ve işin başında olma, ekibini ve özellikle de hastalarını motive edebilme gibi özellikleri yanı sıra, birlikte çalıştığı kişilerin uzmanlık konularına, yakınlığı ve yatkınlığı, özelliklede hastalara ve hasta yakınlarına, hoşgörülü tavrı ile de dikkat çekti.
Sayın Prof. Dr ÖZAKYOL, hastaların biyo-psiko- sosyal yönden sağlıklarını en iyi şekilde değerlendiriyor, tanı teşhis ve tedavi de gerekli özeni de gösteriyor. Ayrıca kendisi kadın hastalar için büyük bir avantajdır. Çünkü Kadın doktora giden kadın hastalarda, tedavi yöntemlerinin, daha başarılı olduğu belirlendi. Ancak erkek hastalar için, kadın veya erkek doktor fark etmiyor
Elbette çağımızda, böyle bir ayrımcılığı kabul etmek mümkün değildir ama bu da bir gerçektir. Nitekim İsveç'te, Karolinska Enstitüsü'nde, yapılan araştırmaya göre, kadın doktora giden kadın hastalarda tedavi, daha iyi sonuç veriyor. Stockholm Karolinska Enstitüsü'nde, yarısı kadın olan 6 bin 500 hasta, 3 yıl boyunca sürdürülen çalışma sonucunda, kadın doktora giden, kadın hastalarda, tedavi yöntemleri daha başarılı olduğu tespit edildi.
Türkiye' de, kadın hekimlerimizin sayısı hızla arttığı gibi, başarılı performans da sergiliyorlar. Nitekim bugüne kadar yapılan araştırmalarda çıkan sonuç, "DAVRANIŞ" ,"MOTİVASYON", "İŞE BAĞLILIK" ve astların tepkileri açısından kadın ve erkekler arasında, fark olmadığı tespit edildi. Buna rağmen de ülkemizde, üst düzey kadın yönetici sayısı çok az. Ayrıca bugün Türk kadını, başarılı olmak için erkeklerin kurallarına göre oynamak, ya da erkek gibi kadın olmak gerekmediğini de çok iyi biliyorlar.
Aslında bu durum, yadırgamamalıdır. Çünkü Türk kadının, Batılı ve Doğulu hemcinslerinden hiçbir farkı yok. Kadınlar, iş yaşamının her kademesinde aktif olarak çalışıyorlar. Pek çoğu da Sayın Prof. Dr. ÖZAKYOL gibi, başarılı kariyer çizgisine sahiptir.
Sayın Prof. Dr Ayşegül Harmancı ÖZAKYOL' u, kutluyoruz.

Haberleri