HER AĞAÇ BİR CANDIR
Allah’ın, insana şah damarından daha yakın olduğunu ifade etmesi, yaratmış olduklarından biri olan Enerjisi ile vücudumuzda olduğunu vurgulamaktadır (Kahf-16: And olsun ki, insanı Biz yarattık, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiğini...
Allah'ın, insana şah damarından daha yakın olduğunu ifade etmesi, yaratmış olduklarından biri olan Enerjisi ile vücudumuzda olduğunu vurgulamaktadır (Kahf-16: And olsun ki, insanı Biz yarattık, nefsinin onu ne ile vesveselendirdiğini biliriz ve Biz ona şah damarından daha yakınız.). Ayrıca (Bakara-245: Hepiniz O'na döndürüleceksiniz) ayeti ile de insanların Allah'tan gelmiş oldukları, ondan kaynaklandıkları vurgulanmaktadır.
Allah, bu saf enerjisi ile canlı ve cansız her şeyin içindedir ve her şeyi kuşatmıştır ve nerede olursak olalım bizimle ve her şey ile beraberdir ve bütün yarattıkları ile de karşılıklı bir iletişim süreci içindedir (Bakara-224: ...Allah her şeyi duyar, her şeyi bilir. Fussilet-54: Uyan! Onlar Rablerinin karşısına çıkacaklarından şüphe içindedirler; uyan ki, O her şeyi kuşatmıştır. Hadid-4: Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni bilir ve her nerede olsanız sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür). Dolayısıyla Allah, bir başkası, öteki veya bir yerde oturup bizi gözetleyen değil, hep birlikteyiz, her şey canlıdır ve birlikte bir yaşamız, başı ve sonu olmayan canlı bir okyanusuz.
Mevlana da, Allah'ın içimizde oluşuna Mesnevi'sinde değinmiştir (Sonunda biz bildik ve anladık ki, biz şu görünen tenden ibaret değiliz. Biz bu tenin ötesinde Allah'la beraberiz). Yine Mevlana'ya göre (Filozoflar Allah için kanıt ararlar, oysa kâmil insan için kanıt insanın bizzat kendisidir) diyerek, Allah'ın göstergesinin nerede aranması gerektiğini belirtmiştir. Ve Mevlana (Başımı koyduğum her yerde secde ettiğim O'dur) sözleri ile de Allah'ın her yerde ve her şeyde olduğunu vurgulamıştır.
Sufilerden Beyazıd-ı Bistami (Ölümü 875) her şeyde olan bu Allah Kaynaklı özelliği (Hırkamda, varlığımda Allah'tan başka bir şey yok. Yerde, gökte nice arayıp durursun?) diyerek açıklamaya çalışmıştır
Kur'an'da göklerde ve yerde olan canlı ve cansız her şeyin Allah'a döneceği vurgulanmaktadır (Meryem-93: Göklerde ve yerde bulunup Rahman'a kul olarak gelmeyecek hiçbir kimse yoktur.).
Mevlana da (Allah, yarattığı evrende görünüş (tecelli) alanına çıkar. Evrende var olmak, Allah'ın bir görünüşüdür) diyerek Kur'an'daki mesaja değinmektedir
Canlılar dediğimizin dışında, cansız dediğimiz dünya ve tüm maddelerin de Allah'ı tespih etmekte, anmakta oldukları belirtildiğine göre, yaratılmış her şey, canlı demektir (Araf-44: Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar O'nu tespih ederler/anarlar/dua ederler. O'nu övgüyle tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ama siz onların tespihlerini anlamazsınız). Dolayısıyla da Dünya da canlı olmakta ve bu gerçeği Hud-44 ile Fussilet-11 nci ayetler açıkça belirtmektedir (Hud-44. Ve nihayet: "Ey yer suyunu yut, ey gök sen de suyunu tut" şeklinde yer ve göğe emir verildi. Verilen bu emir üzerine su çekildi ve gemi Cudi Dağı'nın üzerine oturdu. Fussilet-11. Sonra henüz duman halindeki göğe yönelerek hem göğe ve hem de yere, "Her ikiniz de is¬teyerek veya istemeyerek gelin" deyince onlar da, Allah'ın vereceği görevleri yapmak üzere "İsteyerek gel¬dik" diye cevap verdiler). Hatta Zilzal-5 nci ayete baktığımızda, Dünya'nın kocaman bir kayıt ve yayın cihazı olduğunu da söyleyebiliriz (Zilzal-5. Çünkü Rabbin, yerküresine her şeyi kaydetmesi ve olacaklara şahitlik yapması için görev vermiştir /vahyetmiştir).
Kur'an'daki bu açıklamalar ışığında diyebiliriz ki, biz beşerler gibi, canlı ve cansız diye tanımlamakta olduğumuz bütün yaratılmışlar mahşer günü, Dünya'daki görevlerinden hesaba çekileceklerdir. Bu görüşümü Meryem-40 ncı ayet desteklemektedir (Meryem-40. Şüpheniz olmasın ki, saati gelince, yer ve üzerindekilerin hepsi yok olacak ve dünyanın tek varisleri Biz olacağız ve her şey hesap vermek üzere huzurumuza geri gelecektir).
Hepsi de birer canlı olan bütün bu yaratılmışlar içinde bitkilerin ve özellikle ağaçların ayrı bir yeri vardır. Çünkü bizzat Allah, Hz. Musa ve Hz. Muhammed'e Peygamberliklerini birer ağacı aracı kullanarak bildirmiş ve görevlerini hatırlatmıştır (Taha-11. Musa ışığın yanına varınca, "Ya Musa!" diye onu çağıran bir ses duydu. Ve (ağaçtan gelen) aynı ses devam ederek. Necm-13. Yemin olsun ki! Muhammed O'nu, daha önce de görmüştü, 14. Sidre ağacının yanında).
Bitkilerin ve özellikle ağaçların Dünya için önemi, kendilerinin dışındaki bütün canlıların temel canlılık ve yaşam kaynakları olan Oksijeni üretmeleri, yine bu varlıklar için ölüm demek olan Karbondioksidi ise ortamdan çekip almaları ve Dünya'yı yaşanır bir ortam yapmalarıdır.
Ağaçlar arasında Kur'an'da tek bir ağaç cinsine bereketlilik ayrıcalığı tanınmış, o da zeytin ağacıdır (Nur-35......Yakıtı ise batıyı da doğuyu da kaplayan gölgesiz ve zeytinyağı üreten bereketli bir ağacın yağı gibidir.....).
Allah'ın Kur'an aracılığı ile bu kadar önem verdiği bilgisi olan Atatürk de, Kurtuluş savaşından hemen sonra ağaçlandırma seferberliğini başlatmış ve ilk iş olarak da Orman Çiftliği işine girişmiştir. Atatürk'ün 2 defa ağladığı görülmüştür. Birincisi 31 Ağustos 1922 sabahı, Kızıltaş deresindeki savaş alanını dolaşırken binlerce şehidi görünce, ikinci ağlayışı ise, Çankaya'dan Meclise giderken, bozkırda tek ağaç olan söğüt ağacının, geçecek bir yol nedeniyle kesildiğini görünce olmuştur. Gözyaşları tek bir iğde ağacı için mi? Bence hayır! Çünkü o ağaç, çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve bu vatan topraklarının havasının, meyvesinin, odununun bir askeridir. Çünkü Atatürk'e göre tertemiz olan bu toprakları ağaçlarla cennete çevirmek, bu vatan topraklarını düşman çizmelerinden kurtarmaktan çok daha önemlidir.
İkinci ağaç olayı, Yalova'da bir çınar ağacının kesilmemesi için, bir binayı, altına koydurduğu ray sistemi ile 5 metre kadar kaydırtması olmuştur.
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi NÖVAK Vakfının "SON DAVET KUR'AN (Kısa tefsirli tercümesi)" ve "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL" kitaplarında bulabilirsiniz.
NOT-2: 17 Aralık Çarşamba günü saat 10-11.30 da Batıkent Hedef Belde Evinde, saat 17-30-19.00 da ise Özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "KUR'AN SOHBETLERİ"ne inşallah devam edeceğim.