Her biri öyle hatırlanacak, öyle anılacak...

Demirel’in, adayları önseçim ile belirlenmesine önem veren bir siyasetçiydi.Seçim zamanı, kendisinden listeye girmek için yardım isteyen akrabası dahi olsa "Git memleketine seçil de gel kardeşim" dediğine çok kişi şahit olmuştur.***Yine...

Demirel’in, adayları önseçim ile belirlenmesine önem veren bir siyasetçiydi.
Seçim zamanı, kendisinden listeye girmek için yardım isteyen akrabası dahi olsa "Git memleketine seçil de gel kardeşim" dediğine çok kişi şahit olmuştur.

***

Yine bir seçim öncesi yaşanıyor anlatacağımız olay.
İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe Süleyman Demirel’in yakın siyaset arkadaşları.
Her ikisi de Aydınlı.
Aydın’da parti, adayların önseçim ile belirlenmesine karar vermiş..
Ancak…
Hem İsmet Sezgin hem de Nahit Menteşe önseçimden korkuyor.
İstiyorlar ki Demirel olaya müdahale etsin, önseçim riskine girmeden listeye yerleşsinler.
Bunu sürekli ima da ediyorlar Demirel’e.
Süleyman Demirel duymazlıktan geliyor bu isteği.
Bunun üzerine İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe çaresiz Aydın’da yapılan önseçime giriyorlar.
Biraz da gücenmiş şekilde ayrılıyorlar Demirel’in yanından.
Aydın’da partinin önseçimi yapılıyor…
Partinin tüm üyeleri oy kullanıyor önseçimde.
Sezgin ve Menteşe’den biri ilk sıraya, diğeri ikinci sıraya yerleşiyor.
Hemen ardından yapılan seçimlerde de her ikisi Aydın’dan milletvekili seçiliyor…

***

Milletvekili seçilen İsmet Sezgin ile Nahit Menteşe, sonrasında Demirel’i ziyaret ediyor Güniz Sokak’ta…
Demirel ağırlıyor yeniden milletvekili olan Sezgin ve Menteşe’yi.
Tebrik edip, kutladıktan sonra da kapıya kadar uğurluyor.
Gönderdikten sonra odada bulunanlara dönüp;
-"Dikkat ettiniz mi her ikisinin de boyu uzamış" diyor Demirel.
Odada bulunanlar anlamıyorlar ne demek istediğini…
-"Aman efendim bu yaştan sonra insanın boyu mu uzar?" diye soruyorlar hayretle.
Demirel;
-"Uzar tabii. Hem de öyle bir uzar ki!" diye cevap veriyor…
Odada bulunanlar;
-"Bir insanın boyu bir-iki ayda nasıl uzar ki?" diye sorunca Demirel;
-"önseçimden çıkıp Milletvekili olunca insan daha da bir dikleşir. Boyu olabildiğince uzar. Dev gibi olur adeta. Bunu ilk bakışta hemen fark edersiniz. Birilerinin himayesi ile seçildiğinde ise, boyu kısalır. Adeta cüce kalır. Sesi dahi çıkmaz. O yüzden gardaşım dev gibi olmak istiyorsan, parti üyelerinin, yani halkın onayını alıp, önseçimden çıkacaksın. öyle milletvekili olacaksın ki isminin önündeki Millet tanımını gücünle taşıyabilesin" diyor.
İşte o zaman anlıyor odada bulunanlar, İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe’nin niçin dimdik yürüdüğünü ve  boyunun uzadığını…
***

Bizzat yaşanmış olan bu olayın ardından şimdi gelelim bu güne…
Yeni bir seçim yapıldı.
600 tane milletvekilimiz oldu.
Bu 600 milletvekilinin hepsi, Demirel’in tabiriyle, birilerinin himayesiyle seçilmiş bildiğiniz cüce!
Zira partilinin onayı ve oylarıyla milletvekili olmadı hiçbiri.
Birilerinin sayesinde ve himayesinde vekil oldu hepsi…
Bu yüzden hiçbiri, hiçbir zaman o uzayan boyuyla dimdik yürüyemeyecek…
Vatandaşın biri diğerine işaret ederek gösterirken, kimin himayesiyle  milletvekili olabildiğini de mutlaka söyleyecek…
Hiçbiri, şehrinin ve partinin gerçek milletvekili olduğunu kabullenmeyecek…
Yapılan her sohbette her biri için:
-Genel başkan sayesinde, Belediye başkanı sayesinde, mevkisi sayesinde, parası sayesinde milletvekili oldu” denilecek…
öyle hatırlanacak, öyle anılacak…


.....


 


Bakalım bu defa ne olacak?


AKP Parti 2002 yılında yapılan genel seçimlerde tek başına iktidara geliyor…
Eskişehir’de de 1’nci parti oluyor.
4’ncü vekili kıl payı kaçıran AK Parti’ye bu seçim sonuçları büyük moral oluşturuyor…
Mahalli seçimlerin Eskişehir’de kuşkusuz favori partisi oluyor AK parti…
Ancak…
2 yıl sonra, yani 2004 yılında yapılan mahalli seçimlerde Büyükşehir belediyesini kaybediyor…
Odunpazarı ve Tepebaşı belediyelerini kazanmakla avunuyor.
HHH
AK Parti 2007 yılında yapılan genel seçimlerde tek başına iktidara geliyor.
Eskişehir’de de 1’nci parti oluyor.
3 milletvekili çıkartan AK parti’ye bu seçim sonuçları büyük moral oluşturuyor.
Mahal seçimlerin kuşkusuz favori partisi haline geliyor AK Parti.
Ancak…
2 yıl sonra, yani 2009 yılında yapılan mahalli seçimlerde Büyükşehir ile birlikte Tepebaşı ilçesini de kaybediyor.
Sadece Odunpazarı belediyesini kazanmakla avunuyor.
HHH
AK Parti 2011 yılında yapılan genel seçimlerde tek başına iktidara geliyor.
Eskişehir’de 1’nci parti oluyor.
3 milletvekili çıkartan AK parti’ye bu seçim sonuçları büyük moral oluşturuyor.
Mahalli seçimlerin Eskişehir’de kuşkusuz favori partisi oluyor AK parti…
Ancak…
2 yıl sonra, yani 2014 yılında yapılan mahalli seçimlerde Büyükşehir ve Tepebaşı ile birlikte bu kez Odunpazarı’nı da kaybediyor.
Süreç içinde avunacağı hiçbir şey kalmıyor zira AK Parti, merkezde bulunan tüm belediyeleri kaybetmiş oluyor.
HHH
Sonuç olarak…
AK Parti Eskişehir’de, genel seçimlerin tamamında (sadece 7 Haziran seçimleri hariç) birinci parti oldu.
Her genel seçim sonrasında, 2 yıl sonrasında yapılacak olan mahalli seçimlere favori ve moralli girdi.
Ama her defasında Büyükşehir belediyesini alamadığı gibi, her seçimde bir büyük ilçeyi kaybetti.
24 Haziran genel seçimlerinde de kural değişemedi Eskişehir’de.
AK parti bu seçimde de Eskişehir’de 1’nci oldu.
Şimdi önümüzde mahalli seçimler var…
Bakalım bu defa ne olacak?
AK parti’nin genel seçimi kazanıp, mahalli seçimleri kaybettiği gelenek devam mı edecek?
Yoksa…
AK parti Eskişehir’de şeytanın bacağını mı kıracak?
Hep birlikte göreceğiz…


.....


 


Bilmeyenin bileni yönettiği siyaset…


İster rakı masası olsun, isterse kahvehane sohbeti…
İster aile meclisi olsun isterse cami avlusu hiç fark etmiyor…
3-5 insan bir araya geldiklerinde bilim falan konuşmuyor…
Sinemaymış, tiyatroymuş, sanatmış falan da konuşmuyor…
Yaptıkları mesleklerle ilgili sohbetler falan da yapmıyor inanın mısınız?
İşlerin iyi ya da kötü olduğunu birkaç cümleyle geçiştiriyorlar sadece…
Belki biraz spor ve özellikle de futbol konuşuyorlar kendi aralarında…
Biraz da çevre dedikodusu…
Ancak…
3-5 insan biraya geldiklerinde genellikle sohbetlerinin büyük bir kısmı siyaset oluyor…
Her parti ile ilgili o kadar atıp tutuluyor ki inanamazsınız!
Partilerin ve genel başkanların tavrı o kadar eleştiriliyor ki, aklınız şaşar…
Herkes o kadar iyi biliyor ki siyaseti, kulaklarınıza inanamazsınız…
Ama gelin görün ki, aynı insanlar siyasete aktif olarak girmeyi kafadan ret ediyorlar…
-“siyaset benim işim değil”, “Ne işim var siyasette?” diyorlar…
Zamanlarının büyük bir çoğunluğunu siyaset konuşarak harcayanlar, “aynı zamanı aktif siyasetin içinde olayım da harcayayım” demiyor bir türlü.
Siyaseti, siyaset yapanlardan daha çok bildiğini düşünenler ve bunu alenen söyleyenler, hiçbir engel olmamasına rağmen siyasetin içinde olmayı kesinlikle istemiyor.
Bu yüzden, bilenlerin dışarıda kaldığı, bilmeyenlerin de içinde olduğu bir alan haline geldi Türk siyaseti.
Dışarıdakiler biliyor ama içine girmeyip, hem içinde olanları eleştiriyor, hem de onların kendisini yönetmesine razı geliyor.
İçerdekiler ise bilmiyor ama meydan onlara kaldığı için siyaseti daha iyi bilenleri yönetiyor…
İşte bu yüzden ne siyaset seviyeli hale geliyor bu ülkede ne de siyaset yapanların profili yükseliyor…

Haberleri