HERKES SAĞDUYULU OLMAK ZORUNDA

Son günler, özellikle de DTP’ nin kapatılmasından sonra, etnik kin ve nefret hızlı bir şekilde artıyor, olaylar iç ve dış mihraklar tarafından, sürekli körükleniyor. Oysa Türkler ve Kürtler asırlardır, birlikte yaşamış,...

Son günler, özellikle de DTP' nin kapatılmasından sonra, etnik kin ve nefret hızlı bir şekilde artıyor, olaylar iç ve dış mihraklar tarafından, sürekli körükleniyor. Oysa Türkler ve Kürtler asırlardır, birlikte yaşamış, kız alıp, vererek de akraba olmuşlardır.
Bugün ülkemizde, terör denen bela varsa, bu aklıselim, ne Türk, ne de Kürdün eseridir. Ayrıca bugün Türkiye'deki terör denen olgu, sadece bir kısım, bir avuç kandırılmış, dağa çıkarılmış insandan ibaret değildir. Arkasında, uluslararası güçler var. Beynelmilel güçler var. Türk insanı, siyasi iktidar da onların kimler olduğunu biliyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti, dağa çıkmış bir avuç eşkıya ile değil, onun arkasındaki uluslararası, yani yedi düvelle karşı kavga veriyor. Bu senaryo/senaryoların, Türk halkı tarafından çok iyi bilinmesi lazımdır.
Öte yandan terör denen beladan, en çok halkımız, özellikle de doğu ve Güneydoğu'daki insanlarımız mağdur oldu. Terör olayı sebebiyle, bölgede yatırımlar durdu. Büyük mal ve can kaybı oldu. Türkiye'nin, PKK ile mücadeledeki hesaplanabilir kaybı, asgari 300 milyar dolardır. GAP projesinin toplam maliyeti 32 milyar dolar. Türkiye bu terör belasıyla karşı karşıya olmasaydı, Türkiye 10 tane GAP projesini, şimdiye kadar çoktan bitirmiş olurdu. 5 milyon insan, iş bulabilirdi. Türkiye ve Güneydoğu' da refah düzeyi gelişmiş ülkelerin seviyesinde olurdu.
Öte yandan Türkiye ' de, pek çok unsur yer almıştır. Çerkezler, Lazlar, Türkmenler, Gürcüler, Yörükler, Boşnaklar, Arnavutlar, Makedonlar, Kürtler, Bunların hepsi Türkiye Cumhuriyetine oluşturmuşlardır. Hepsi de birinci sınıf vatandaştır. Devlet, hiçbirini diğerinden yeğ tutmamıştır. Herkese de eşit davranmıştır. En önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan bu yana, ortak bir kültür ve orta değerler yaratmak için çalışmışlardır.
Elbette Türkiye' de yaşayan vatandaşlarımızı, hepsinin, sorunu vardır. Bu sorunları bahane ederek, teröre zemin yaratmak veya terör örgütü PKK'yı siyasallaştırmak, hiç kimseye yarar getirmez. Bilakis, insanlarımız arasında, kin ve nefreti artırır.
Sonuç ise "KAOS" ve "KARGAŞADIR"
Ülkemizde, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de ''aktif'' durumda olan 12 terör örgütü bulunuyor. Bunlar, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP/C), MKP (Maoist Komünist Partisi), TKP/ML - KONFERANS, Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) adlı yasa dışı sol örgütler, PKK/KONGRA-GEL (Kürdistan Halk Kongresi-KHK), Kürdistan Devrim Partisi (PŞK), Kürdistan Demokrat Partisi/Bakur (PDK/Bakur)adlı bölücü örgütler ile Hizbullah, Hilafet Devleti (HD), İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA/C), Tevhid-Selam (Kudüs Ordusu) ve El Kaide Terör Örgütü Türkiye Yapılanması adlı örgütlerdir.
Bu örgütlerin, büyük çoğunluğunun arkasında ABD ve AB var. Oysa 16 Mayıs 2005 tarihinde Varşova'da imzalanan ve yeterli sayıda Devlet tarafından imzalanarak 2006 yılında yürürlüğe giren bu sözleşmeye, Türkiye, henüz taraf olmadı. Ancak Avrupa Birliği, "terörü önleyerek, terörle mücadelenin güçlendirilmesi" ana fikrini işlerken, "hukuk devleti ilkesi", "demokratik değerler", "insan hakları ve temel özgürlükler" ve "savaş hukuku" da denilen, "uluslararası insancıl hukuk" (international humanitarian law) ilkelerinden fedakârlık edilmemesi gerektiğini de, vurguladı. ABD ve AB' nin terörle mücadele şekli ise ortada.
Sözleşmenin temel amaçlarından biri de, terör eyleminin, "haklı" gösterilmesini önlemektir. Bu nedenle, politik, felsefi, idelojik, etnik, dini veya herhangi başka bir gerekçe göstererek, işlenmiş olan bir terör suçunun, "haklı nedenlere dayandığının" ifade edilmesi, yasaklanmıştı. Oysa aynı Avrupa Birliği, uyum yasalarının vasıtası ile, Türkiye'deki terörle ilgili yaslarda değişiklik yapılmasını isteyerek, güvenlik güçlerinin elini kolunun bağladı.
Aslında bu senaryolar, yıllar önce başladı. Eylül 1980 öncesinde "senaryo" Sünni-Alevi çatışmaları üzerine kuruluydu. Bu senaryoya uygun olarak Maraş, Malatya, Sivas'ta çatışmalar yaşandı. Maraş'taki gerçek bir katliamdı.
Bu kez senaryo, Türk-Kürt çatışmaları üzerine kuruldu. Çatışmaların boyutları büyüdükçe, TSK üzerine senaryolar üretildi. Özellikle de medyada bazı kişi/kişiler, olayları körüklediği gibi "olağanüstü hal", hatta "sıkıyönetim"den bahsederek, TSK' nın, kamuoyu nazarında güven kaybetmesine, diğer kesimler de olayları körükleyerek, Türkiye' yi KAOS ortamına sürükleyip, dış ve iç şer odaklarının senaryolarına çanak tutmak istiyor.
Türk halkı, özellikle de Kürtler, artık gerçekleri görmelidir. Asırlardır kız alıp, vererek akraba olmuş, Türklerle, Kürtlerin akrabalığı ve kardeşliği bozularak, Türkiye bir iç savaşa sürüklenmek isteniyor. Sağduyu olmak ve kardeşliğe de sahip çıkmak, sorunlarımızı da birlikte çözmek zorundayız. Aksi halde, fatura büyük olur. Son pişmanlıkta fayda vermez.

Haberleri