ülkede üretim neredeyse durma noktasına gelmiş.
Döviz almış başını gidiyor.
üretmeden tüketme ile ülkenin resmen geleceği tüketiliyor.
ülke dış borç bulmakta zorlanıyor.
Gelir adaletsizliği adeta dibe vurmuş.
Borçlar, alınan başka borçlarla kapatılıyor.
İğneden ipliğe her şey sürekli zamlanıyor.
İnşaat gibi lokomotif sektörlerde büyük bir kriz yaşanıyor.
ücretler son derece yetersiz.
Elektrik, Su ve Akaryakıt fiyatları neredeyse haftada bir zam görür hale geldi.
İşsizlik çığ gibi büyüyor.
Tarım ve ticaret zor günler yaşıyor.
Maaşlarla ay sonu bir türlü gelmiyor.
Büyüme kötü, stoklar kötü, faizler kötü, borçlar kötü, kısaca gidişat kötü.
Nereye baksanız, nereden tutsanız, ekonomide iç karartıcı günleri yaşıyoruz.
Binmişiz bir alamete ama nereye gittiğimizi bilen pek yok…
Umudu olan da çok yok.
Ekonomide böylesine yaşanan iç karartıcı tablo karşısında insan ufak da olsa iyi bir haber duymak istiyor…
Şöyle tüm karamsarlığı içinden atıp umutlanacağı, “Yok yok düzelecek bu iş!” diyebileceği pozitif bir haber…
Maalesef o da yok…
O zaman biz anlatalım ülkenin bu günkü halini anlatan pozitif bir bahçıvan hikayesini...
Seyahate giden ev sahibi telefon açmış, bahçıvanla konuşuyor:
- Nasıl, her şey yolunda mı?
- Yolunda... Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- Nee! Köpeğim mi öldü?
- Maalesef havuza düştü?
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
- Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- Neee?! Evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
- Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
- Haklısınız da... Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
- Var efendim... Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif...
Umarım, özellikle ülke ekonomisinde pozitif haberler alacağınız günleriniz, günlerimiz olur dileğiyle…
.....
Kavgada bile bir
araya gelemezler…
Her ne kadar sayısı tam olarak bilinmese de Eskişehir'de yaşayan Emirdağlıların sayısı azımsanmayacak kadar fazla.
Seçimlerde organize olmayı başarabilseler hemen her dönem Meclise kolaylıkla hemşerilerini yollayabilecek sayıda çoğunlukları var.
Hem de istedikleri her partiden.
Ancak…
Eskişehir'de yaşayan Emirdağlılar hiçbir dönem yapamadı bu işi.
Mihalıççıklılar ile Sivrihisarlıların yaptığını hiçbir dönem gerçekleştiremedi.
Emirdağlı olup da, Emirdağlı hemşerilerinin oylarına güvenip aday olanlar zaman zaman çıktı ama.
Sonuç hepsi için resmen hüsran oldu.
Bazıları, akrabalarının bile oyunu alamadı.
Bazıları ise öyle az oy aldı ki, aldığı oyun parti oyu mu yoksa Emirdağlıların oyu mu olduğu bir türlü anlaşılamadı.
Kısacası...
Belçika'da, Danimarka'da hatta Almanya'da, Milletvekili, Belediye başkanı ve meclis üyesi olan Emirdağlılar, Eskişehir'de bırakın seçilmeyi, listenin seçilebilecek yerlerinde bile olamadı.
İşte bu yüzden;
-"Emirdağlılar kavgada bile bir araya gelmez" sözü oturdu zihinlere.
Geçtiğimiz günlerde yapılan, daha doğrusu yapılamayıp ertelenen Vakıf kongresi de açıkça gösterdi ki, bu söz varlığını hala sürdürüyor…
.....
Hazır “Ekonomi” demişken…
Ekonomi de, içine daldığınızda karmaşık ve anlaşılmaz olabiliyor.
Makro’su var, Mikro’su var…
Osu var busu var…
Bu işin uzmanlarından birine “Yahu şu işi bizim anlayabileceğimiz şekilde birkaç cümle ile bi anlatsana?” diye sorduk…
özetle ve basitçe şunları söyledi…
Bak arkadaş!
TüKETEREK
BüYüRSENİZ
-Tasarruf düşer
-Faiz ve enflasyon artar
-ithalat patlar
-İhracat azalır
-Cari açık yükselir
-İşsizlik artar
üRETEREK
BüYüRSENİZ
-Tasarruf artar
-Faiz ve enflasyon düşer
-ithalat azalır
-İhracat artar
-Cari açık düşer
-İşsizlik azalır
Bu kadar basitmiş anlayacağınız…
Demek ki iyi bir ekonomiye sahip olmak için 3 şey çok önemliymiş…
üretim-üretim-üretim…
.....
Niçin İl başkanı olmak isterler?
Siyasette pek çok kişi İl başkanı olmak için uğraş verir…
çünkü il başkanlığı görevi son derece önemli bir makamdır…
Partinin şehirdeki en önemli ve en etkili ismidir.
Sadece bu da değil İl başkanlığı makamını önemli kılan…
Zira İl başkanlığı, siyasetten az çok anlayan herkes için milletvekili ve Belediye Başkanı olabilmenin mükemmel bir basamağıdır.
O yüzden pek çok kişi, partisinin il başkanı olmak ister.
Her İl başkanı olan da seçim süreci yaklaştığında görevinden istifa ederek ya milletvekili ya da belediye başkan aday adayı olur.
Her ne kadar İl başkanlığı görevi, gerek milletvekilliği ve gerekse belediye başkanlığı için önemli bir basamak olsa da içlerinden vekil ya da başkan olabilen çok azdır…
İl başkanlığı yapmış biri olarak diğer aday adaylarından daha şanslı konumda olmalarına rağmen, içlerinden milletvekili ya da Belediye başkanı olabilenleri çok azdır…
Eskişehir’e baktığımızda, il başkanlığı görevinden istifa edip belediye başkanı olabilmiş tek bir isim dahi yoktur.
İl başkanlığından istifa ederek milletvekili olabilen ise sadece 2 kişiyle sınırlıdır.
MHP il başkanlığı görevinden ayrılarak aday olan Beytullah Esil ile AK parti il başkanlığı görevinden ayrılarak aday olan Salih Koca’nın dışında, istifa edip aday olan diğer tüm il başkanları istifa ettikleriyle kalmış, vekil olamazken İl başkanlığından da olmuşlardır.
Buna rağmen, Milletvekili ya da Belediye Başkanı olma yolunda önemli bir makam olan il başkanlığı için partilerde müthiş bir mücadele yaşanır.
Tıpkı şu günlerde AK Parti ve CHP’de yaşandığı gibi…
.....
Biraz da
gülmek lazım
Bir İngiliz turist, Mısır'daki Tutankamun heykelini ziyaret ederken, orada bulunan müze tercümanı gence sorar: - Bu heykelin yaşı kaçtır? Memur cevap verir: - Dört bin bir sene, altı ay, on gün... Turist çok şaşırır ve hemen sorar: - Bu kadar ince bir hesabı buralarda hangi teknikle bulabiliyorsunuz? Tercüman kendinden emin bir eda ile cevap verir: - Teknik falan değil, ben burada işe başladığımda bunun dört bin senelik olduğunu söylemişlerdi. Bense bir sene, altı ay, on gündür çalışıyorum. Sonuç ortada.