İBRAHİM CEYLAN'I SİNİR KÜPÜNE DÖNDÜREN KAYIT GELİŞMELERİ!

Okullar bu pazartesi itibari ile açılıyor.Kuşkusuz okulların açılması demek, eğitim ve öğretimin hemen başlaması anlamına gelmiyor.Belki de iki hafta daha kayıt tartışmaları, okullardaki eksiklikler, kadro sorunları vs sürüp...

Okullar bu pazartesi itibari ile açılıyor.
Kuşkusuz okulların açılması demek, eğitim ve öğretimin hemen başlaması anlamına gelmiyor.
Belki de iki hafta daha kayıt tartışmaları, okullardaki eksiklikler, kadro sorunları vs sürüp gidecek.
Zaten eğitim sendikaları da bir haftadır, bu konularla ilgili açıklamalarına devam ediyorlar.
Yeni öğretim yılının sorunlarla başlayacağından devamlı bahsediyorlar...
***
'Binlerce kişinin bir araya geldiği eğitim ve öğretim çatısı altında da illa ki sorunlar olacaktır!' diye düşünenlerdeniz...
Sorunsuz bir maarif elbette olamaz.
Ancak, sorunların hemen çözümü, eğitim ve öğretimin sağlıklı olarak noktalanmasıdır önemli olan!
Eskişehir eğitimi de her yıl bunu başarıyor.
Bu yüzden, fiziki ve diğer sorunlar ile ilgili sorunlar, tedirginlik yaratmıyor bizde.
Bizi asıl düşündüren kayıt döneminde yaşanan onca gelişmeler oluyor...
***
Çünkü meseleyi neresinden tutsanız, ayrı bir yazı konusu olarak karşınıza çıkıyor.
Bu noktada öncelikle şunu söyleyelim.
Yasalar bir çocuğun eğitim göreceği kurumun, ikamet ettiği semtte bulunan okul olacağını açıkça söylüyor.
Bu yüzden;
Eskişehir'den örnek verecek olursak;
Tunalı'da ikamet eden bir çocuğun, şehir merkezindeki bir okulda eğitim görmesi gibi bir şey söz konusu olamaz.
İşte ne çıkıyorsa bu noktadan çıkıyor.
Çünkü;
Çocuklarının eğitim göreceği okulu kendisi seçmek isteyen veliler, 'kayıt parası' tuzağına kendi elleri ile düşüyorlar.
Ya çocuklarını okutmak istedikleri okul idaresinin talep ettiği parayı vermek zorunda kalıyorlar;
Ya da o okulun bulunduğu mahallenin muhtarından bazı belgeleri temin ederek, okula kayıt ettirme yoluna giriyorlar.
***
Şimdi birinci şıkka göz atalım...
Okul müdürlerine kesin talimat var!
Kayıt için gelen bir çocuk, o okulunun bölgesinde ikamet etmiyorsa, o çocuk asla okula kayıt ettirilemez.
Ancak pek çok veli, özellikle şehirde eğitim kalitesi olarak ün yapmış okullara giderek, ricalarda bulunup, belki de araya hatırlı kişileri sokup, çocuğunu 'yasal olmamasına' karşın kayıt ettirmeye çalışıyor.
Bu durumda ricacı olan taraf öğrenci velisi olunca, okul idaresinin taleplerini de severek yerine getirebiliyor.
Bu yüzden bazı okul idarelerinin birkaç bin liraya kadar velilerden para talep ettiği dilden dile yayılıyor.
Böyle olunca da kayıt parası gibi bir şikâyette aslında söz konusu olmuyor.
Şikâyet ancak, okul ile öğrenci velisi arasında yapılan pazarlıkta anlaşılmadığında ortaya çıkıyor.
Garip bir durum değil mi?
Şimdi ikinci şıkka bakalım...
Okul idaresinin taleplerini yerine getiremeyecek elbette pek çok öğrenci velisi var.
Ve bu veliler çocuklarını diledikleri okula kayıt ettirmek için bir başka metoda başvuruyor.
O yolda muhtarlık binalarından geçiyor.
Nasıl mı?
Öğrenci velisi çocuğunu kayıt ettirmek istediği okulun bulunduğu mahallenin muhtarının kapısını çalıyor.
O mahallede bulunan bir ikamete çocuğunu misafir olarak kaydettiriyor.
Bunun karşılığında aldığı belge ile okul müdürlüğüne gidiyor.
Çocuğunun, okulun bulunduğu mahallede ikamet ettiğini belge ile ispatlayarak kayıt işleminin yapılmasını talep ediyor.
Böyle olunca işler daha da karışıyor.
Çünkü birincisi, o çocuğun kendi mahallesinde misafir olarak kalmadığını bile bile, belge düzenleyen muhtar, öncelikle suç işlemiş oluyor.
İkincisi bu belgeyi düzenleterek çocuğunu okula kayıt ettirmek isteyen veli de ayrıca suç işliyor.
Ve okul idareleri de çocuğun okulun bulunduğu semtte kalmadığını bildiklerinden, iki arada bir derede kalıyor...
Çoğu zaman "E madem, belge ile geldiniz, birkaç bir şey atında kaydını yapalım" durumları da böylelikle ister istemez ortaya çıkıveriyor...
İşte alın size bir kayıt parası sendromu daha!
***
Tüm bunları dün Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan ile uzun uzadıya konuştuk.
Ceylan öylesine hararetli ki, tarif bile edilmez!
Çünkü bu tür şikâyetlerle karşılaşmaktan, sinir hastası olacak duruma gelmiş.
Her gelen benzer konularla Ceylan'ın kapısını çalıyor.
Kendisi de ne yapacağını şaşırmış durumda!
Çünkü, en başta da değimiz gibi, konunun neresinden tutarsanız yasal olmayan bir şey elinizde kalıyor...
***
İbrahim Ceylan bu yüzden açık ve net mesajlar veriyor.
"Okulun bulunduğu mahallede oturan çocuğun kaydı için para isteyen okul idarecisinin gözünün yaşına bakmam, gereken neyse yaparım, soruşturmayı açarım" diyor...
Asıl önemli uyarı ise veliye...
Hani biraz önce bahsettiğimiz o meşhur okullarda, sınıfların artık 45'er kişiye ulaştığını söylüyor Ceylan ve ekliyor;
"En iyi okul evinize en iyi yakın okuldur. Çünkü artık hiçbir okul arasında ne kadro olarak, ne teknolojik olarak nede fiziki olarak hiçbir fark yok!"
***
Ceylan'ın tüm bu mesajların ardından, hala yukarıda anlattığımız onca işe girmeye kalanlar var ise, bize de daha fazla diyecek bir şey de kalmıyor...
Çünkü kaliteli eğitim demek bilinçli veli, iyi yetiştirilmiş bir çocuk ve o çocuğun öğretmeni ile kurduğu diyalogdan başka bir şey değildir.
Yoksa o çocuğun şehir merkezinde okuması ile 71 Evler'de eğitim görmesi arasında ne fark olabilir ki?
Örneğin bu yıl, SBS'de Sivrihisar'ın küçük bir okulundan birinciler çıktığına şahit olmadık mı?
Bu durumun en güzel ispatı da bu olamaz mı?
Ne dersiniz?

Haberleri