Günümüzde iç siyasetin en önemli özelliği, siyaset kavramının ve bağlamının ideolojik içeriğinin boşalmış olmasıdır. Dolayısıyla iç siyasetin artık bir bilim veya disiplin olarak içeriği yok olmuş gibi görünüyor. Geriye ise sadece seçme ve seçilme kalıyor. Ne seçen ne de seçilen, gerçek siyaset bakış açısından ne yaptığını bilmiyor. Seçilen için durum biraz daha olağan… Çünkü onun siyasetle elde edeceği beklentileri var.
Bir işletmede giderleri ifade eden maliyet merkezleri, kazançları ifade eden gelir (kâr) merkezleri olur. İçi boşalan ve içeriksizleşen siyaset de buna benziyor. Seçim öncesi ‘siyaset’ seçilen için maliyet merkezi olurken seçildikten sonra ise siyaset ‘beklenti merkezi’ haline geliyor. Bunun siyasi pazarlamasının adı ise ‘hizmet etmek’ oluyor.
Anayasa, –temsilde adalet ilkesini gözettiğinden olmalı– ilkokul mezunu olan (bir anlamda okuma yazma bilen) herkesi milletvekili olmasına olanak tanıyor. Suç işlemiş olmak ve yaşla ilgili birkaç kısıtlama dışında vekil olmak isteyenin önünü açıyor.
Yerele geldiğimizde; her seçim döneminde farklı milletvekili adayı tanımlamaları yapılıyor. Hemşehri olmasını isteyenler var. Kadın hakları savunucuları, toplumsal cinsiyet bağlamında temsilde adalet istiyorlar. Yerelin alacağı hizmeti sağlamada başarılı olmak için gerekli becerileri öne sürenler de var.
Şimdiye kadar gördüğümüz milletvekili örneklerini de göz önünde bulundurarak bir vekilde bulunması gereken özelliklere göz atalım. Bugünün dünyasında bir şehri ve orada yaşayanları yeterli ölçüde temsil etmek için kişinin iyi veya yeterli eğitimli, sorunlar ve çözümler açısından deneyimli ve kültürel olarak birikimli olması gerekir. Dolayısıyla okur-yazar olmak, günümüz dünyasında bir halkı temsil etmek için yeterli olamaz. Okul sonrasında bir kitabın kapağını açmamış, kendini geliştirmek için parmağını bile kıpırdatmamış bir vekilden ne ülkeye ne de şehre hayır gelir.
Her seçim döneminde kampanyaları elden geldiğince izlemeye çalışıyorum. Adayların bir bölümü, oy alabilmek için zoraki bir sevimlilik içine girmiş görünüyorlar. Bundan öncekilerde olduğu gibi seçildikleri takdirde eski duyarsız ve iletişimsiz hallerine geri döneceklerine dair işaretleri şimdiden veriyorlar. Hâlbuki bir vekilin öncelikle kişiler, gruplar ve kuruluşlarla gerçek anlamda iyi ilişkiler kurma özelliğine sahip olması gerekir. Daha seçim kampanyasında açık, saydam ve girişimci bir iletişim yönünde işaret vermeyen adayların sonrasını düşünmek bile istemiyorum. Bildiğiniz gibi; önce verilen cep telefon numaraları kapattırılıyor; ikametgâh, büyük kentlerden birine taşınıyor ve bir sonraki seçime kadar seçmenler akla bile gelmiyor.
Artık siyaset, küreselleşmenin etkilerinin yaşandığı alanlardan biridir. Uygulanan politikalar ne olursa olsun, dış ilişkiler eskiye oranla yüksek önem kazanmıştır. Bu nedenle bir vekilin mutlaka ve en az bir yabancı dil bilmesi gerekir. Yabancı dil temelli olarak yapılan toplantı ve görüşmelerde bir çevirmene bağlı kalarak siyaset yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla yabancı dil bilgisi olmayan veya yok sayılabilecek düzeyde olan bir vekilin başarılı bir Meclis yaşamı geçirmesini hayal etmemek gerekir.
İnsanların diplomaları, yaşamsal başarılarının tek göstergesi değildir. Her birey, kendi yaşamında üstün başarılara imza atmış olabilir. Ama siyaset, bir sosyal iştir. Bu nedenle milletvekili adaylarının, geçmiş yaşamlarında sosyal başarıları olması önemli bir ehliyet göstergesidir. Ama bir noktada yanılmamak gerekir. Ülkemizde makam sahibi olmak, her zaman başarılı bir geçmişle eşdeğer değildir. Bir kuruluşun başkanı olmak, o kuruluşta başkan olmayı hak ettirecek işler yapıldığını da göstermez. Bilindiği gibi; üst düzey makamların ele geçirilmesinin başkaca yolları vardır.
Siyasetin vazgeçilmez unsurlarından biri, ahlâk (özellikle siyasal ahlâk) olmak zorundadır. Siyasetçinin –bu bağlamda vekil adayının– temel yaşam ilkelerinden biri ahlâk olmadığı sürece, siyasal rant kavgasının dışında kalması beklenemez. Ahlâklı siyasetçi yalan söylemez. Ahlâklı siyasetçi sözünde durur. Ahlâklı siyasetçi boş vaatlerde bulunmaz. Ahlâklı siyasetçi olduğundan farklı görünmeye çalışmaz. Ahlâklı siyasetçi, çevresinde seçkin insani özellikleri ile bilinir ve tanınır. Ahlâklı siyasetçi, genel başkan veya parti hegemonyası altına da girmez. İnandığı, doğru bildiği yolu izler.
Ne yazık ki, milletvekilini tanımlayan bu özellikleri yasalarda görmüyoruz. Oraya yazsak da gelişmeler beklediğimiz gibi olmuyor. Muhtemelen kabahatin çoğu bizde…