Türkiye' de, büyük bir senaryo örtülü olarak gündemde. Araç ise " ifade ve düşünce özgürlüğü" "Demokrasi", "İnsan hakları" gibi evrensel kavramladır. İşin en ilginç yanı ise ülkemizin bağımsızlığı ve ülke bütünlüğünden sorumlu, yasama ve yürütme organı, son yıllarda ise yargı bu işin için alet edildi.
Değişen dünya dengeleri içerisinde, Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya ekseninde, kilit ülke durumuna gelmiş ve jeostratejik önemi de artmıştır.
Yine Ortadoğu ile birlikte, Kafkasya ve Orta Asya'nın zengin enerji kaynaklarının, Batı tarafından kontrol altında tutulup, kullanılması hayati önem kazanmıştır.
Bu nedenlerle de hedef açık ve nettir. Batı, bu bölgelerdeki çıkarlarından dolayı da, bu coğrafya da güçlü bir Türkiye ve TSK istemiyor. Onun içinde yıllardır etnik, ideolojik ve mezhepsel, kökene dayalı terör örgütlerine sürekli destek verdiler. Bunların hayata geçmesi içinde evrensel değerleri kalkan yaptılar.
AB' in isteği ve yürütmenin, teklifi ile yasama, eyleme dönüşmeyen, "fikir ve ifade özgürlüğünü" suç saymayan yasayı kabul etti. Bundan sonra da Türkiye' de "İFADE VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ, İHANET ÖZGÜRLÜĞÜNE DÖNÜŞTÜ." Gelinen tablo ise ortadadır.
Teke Tek Programına katılan, taşeron Sevan Nişanyan adlı bir kendini bilmez, dünyanın 'Deha' diye önünde eğildiği Atatürk için, 'Cahil' dedi. Program süresince Atatürk'ü ve Milli Kurtuluş Mücadelesi'ni değersizleştirmeye gayret etti. Atatürk'ü 'Az kitap okumuş, dil bilmez, yurtdışına çıkmamış kültürsüz', Milli Mücadele'yi de 'Yunan savaşı' diye küçümsemeye kalkışan Nişanyan, Hırant Dink'in ise 'Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük adam' olduğunu zırvaladı.
Ya! Ergenekon savcısının tavrına ne demeli?
Bir sanığın evinde, 'Atatürk'ün Bursa Nutku' bulunması üzerine savcı inceleme başlattı. Neden ise Atatürk' ün şu sözleri " Türk genci, devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. ...Bunları güçsüz düşürecek en küçük bir davranış duydu mu, Bu ülkenin polisi vardır, ordusu vardır' demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Bu sözlerin, bir evde bulunması, ne ölçüde suç oluyor, takdir kamuoyunundur. Daha kötüsü, "çok gizli devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle, hiç açıklanmayan raporlar bile, Ergenekon Savcısı tarafından, internet üzerinden herkesin ulaşabilecek şekilde davanın dosyasına koymakta bir sakınca görülmedi. Bu belge ile de Fransa ve Hollanda, Ergenekon davası nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi topraklarında, bombalı eylemler düzenlediğini resmen öğrenmiş oldu. Böylece de Türkiye, "terörist ülke" durumuna düşürüldü.
Oysa dünyada, hiçbir ülkenin yargısı, kendi ülkesinin, başka bir ülkede yapmış olduğu bir eylemi kamuoyu ile paylaşmaz. Bu hususlarda yapılan araştırmalar ve yargılamalar da çok gizli yapılır. Çünkü derin devlet, devletin, kendi kendisini koruma refleksidir. Derin devlet, zaten devletin bir uzvu, unsurudur. Derin devletin görevi, devletin bekasını sağlamaktır. Onu "derin"e iten, meşruiyetini şüpheli hale düşüren sebep, demokratik devlet işleyişinden koparak, kendi başına çare üretmeye kalkışmasıdır.
Hâlbuki dünyadaki tüm ülkelerde, "derin devlet" kavramı vardır. Ülke çıkarlarını korumak ve kollamak içinde, örtülü olarak sürekli gündemdedir. Ülkemizdeki pek çok siyasi cinayet ve bombalama olayları, dış kaynaklıdır. Ancak ülkemizde ise siyasi iradenin, hataları veya toplum tarafından kabul görülmeyen olaylar, dış ve iç şer odakların senaryoları, sürekli 'DERİN DEVLETE ' mal edildi.
Şu bir gerçek ki ülkemizde, planlı ve programlı bir şekilde bir senaryo gündemdedir. Hedeflere ulaşmak için de evrensel değerler kullanılarak, önce alt yapı hazırlanıyor, daha sonrada eylemler başlıyor. Yabancı yarımlar gelemeden önce," Uluslararası tahkim " kabul edildi. Dış ve iç şer odakları, taşeronları rahat konuşsun diye de "ifade ve düşünce özgürlüğü" ile alt yapı oluşturuldu. 301' de yapılan değişiklikle de Türk Milletine ve devletin kurumlarına hakaretin önün açıldı. Sonuç ise ortadır.
Türk halkı, siyasi otorite, muhalefet, özellikle de YASAMA ORGANI", artık gerçekleri görmelidir. Çünkü ifade özgürlüğü, kabak dadı vermeye başladı...
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KABAK TADI VERİYOR
Türkiye de, büyük bir senaryo örtülü olarak gündemde. Araç ise " ifade ve düşünce özgürlüğü" "Demokrasi", "İnsan hakları" gibi evrensel kavramladır. İşin en ilginç yanı ise ülkemizin bağımsızlığı ve ülke bütünlüğünden...