12 Eylül ihtilalı sonrasında mevcut Belediye başkanları görevlerinden alındı, yerlerine subaylar geçirildi.
İşte bu süreçte İstanbul'da oldukça yüksek rütbeli bir Paşa ünlü bir işyerinden baklava alıyor.
Aldığı baklavanın fiyatı fazla geliyor kendisine.
Hemen İstanbul belediye başkanlığı koltuğunda bulunan, kendisinden de alt rütbeli subayı arayıp:
- "Bu ne rezalet! Bu esnafı hiç kontrol etmiyor musunuz? Bu fiyata baklava satılır mı?" diye çekiyor fırçasını.
Darbe'nin belediye başkanı yediği fırça ile önce ceza yazıyor söz konusu ünlü iş yerine.
Ardından da "Baklava bundan sonra bu fiyata satılacak" talimatı veriyor.
İşyerinin sahiplerini alıyor bir telaş.
Verilen fiyat ile baklava yapıp satılması mümkün değil.
Çünkü tespit edilen fiyat, üretilen baklavanın maliyetinin bile altında.
Ya kapatacak, ya da başka bir çare bulunacak.
Sonunda, ünlü iş yerinin sahipleri olan iki kardeş bir fikir geliştiriyor.
Baklavada fıstık yerine fiyatı daha ucuz olan fındık kullanmaya karar veriyorlar.
Sonra da, baklavanın üzerine süt döküyorlar.
5 kiloluk yani tarif baklava tepsisi üzerine dökülen 1 kilo süt ile birlikte 6 kilo oluyor.
Böylece...
Daha ucuz maliyetle yeni bir baklava türü çıkıyor ortaya.
Bu yeni baklava ürününe de "Sütlü Nuriye" ismi veriliyor.
Ünlü iş yeri bu yeni ve ucuz baklava ile kapanmaktan kurtuluyor.
Çünkü, yeni baklava "Sütlü Nuriye" çok beğeniliyor ve çok tüketiliyor.
Sütlü Nuriye bu gün de aynı isimle anılıyor ama hikâyeyi bilenler ve eskiler bu yeni baklava türü olan "Sütlü Nuriye" ye "İhtilal tatlısı" ismini takıyor.
Sipariş verirken söz konusu tatlıyı "İhtilal tatlısı" olarak istiyor.
Ne tesadüf ve gariptir ki...
12 Eylül ihtilalı sonrasında, ihtilalın baskısı ile bu yeni tatlıyı bulmak durumunda kalan o ünlü iş yeri sahipleri olan iki kardeş, aradan geçen 36 yıl sonra, yani 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Fetö terör örgütü ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınıyor.
12 Eylül darbesinin zor durumda bıraktığı, bu zorluktan kurtulmak için "İhtilal tatlısı" icat etmek durumunda kalan ünlü baklavacılar, başka bir darbe girişiminde bulunan bir terör örgütü ile ilişkilendiriliyor.
.....
Ruhsar Demirel'in danışman atanan oğlu...
Üniversiteden yeni mezun olan 22 yaşındaki Orhun Demirel, MHP genel başkanın talimatıyla TBMM Meclis Grubu'na danışman yapıldı.
Ancak...
Demirel'in, genel başkan yardımcısı Ruhsar Demirel'in oğlu olduğunun ortaya çıkması camiayı ayağa kaldırdı.
Eskişehir'deki MHP'liler dün gün boyu sosyal medya üzerinden bu konuyu tartıştılar.
Büyük bir eleştiri vardı Ruhsar Demirel'in oğlunun danışman olarak atanmasına...
Eleştirinin bir boyutu "Artık görevler yavaş yavaş anne-baba'dan çocuklara geçmeye başlıyor" şeklindeyken, bir boyutunda da "Keşke bir şehit çocuğu o danışmanlığa atansaydı" şeklindeydi.
Ruhsar Demirel, Eskişehir MHP içinde zaten çok tartışılan bir isimdi.
Oğlunun meclise danışman olarak atanması,Ruhsar Demirel'in tartışılmasını daha da arttırdı.
Görünüşe bakılırsa...
Ruhsar Demirel bundan sonra da MHP içinde bir hayli tartışılmaya devam edilecek.
.....
Önce Adalet lazım...
Alman Kralı II. Frederick, 1750 yılında Berlin'in banliyösü Potsdam'dan geçerken orayı çok beğeniyor.
"Burada bana bir saray yapın" diyor.
Ertesi gün adamları gidip bakıyorlar, Kral'ın beğendiği yerde bir değirmen var.
Kapıyı çalıyorlar, kapıyı yaşlı bir değirmenci açıyor.
Kralın adamları: "Bizi Kral gönderdi. Burayı satın alacak. Fiyatı ne..."
Değirmenci şaşkın, "Satmıyorum ki?"
Kralın adamları daha da şaşkın:
"Aptallaşma Kral istiyor. Karşı gelinir mi?"
Değirmenci: "Kral'a söyleyin, burası benim satmıyorum..."
Adamları dönüp Kral'a söylüyorlar:
"Efendimiz saray yapacağınız yerde bir değirmen var sahibi deli. Satmıyor."
Kral, kükrüyor:
"Çağırın şu değirmenciyi buraya..."
Değirmenci geliyor, Kral bağırıyor,
"Yanlış anladın herhalde değirmenci. Orayı ben istiyorum..."
Değirmenci, "Yanlış anlamadım, satmıyorum!"
Kral köpürüyor, "Paranı al Almanya'nın istediğin yerine değirmen yap..."
Değirmenci yanıt veriyor: "Burası dedemden babama babamdan da bana kaldı. Ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum! Sen sarayını başka yere yap..."
II. Frederick ayağa kalkıyor;
"Değirmenci, unutma ben Kralım!"
Değirmenci bakıyor ve güven dolu gözlerle diyor ki;
"Asıl sen şunu unutma, Berlin'de hakimler var!"
Bu söz üzerine kral değirmeni satın almaktan vazgeçip, onun yanındaki arsaya sarayını inşa ediyor.
Değirmenci ile komşu oluyor.
Çok anlatılır bu hikâye.
Bizim de, özellikle yaşadığımız şu süreçte, belki de en çok ihtiyacımız olan şey şüphesiz ADALET olmalı.
Adalet, adam ayırmamalı.
Zengin-fakir, genç-yaşlı, kadın-erkek, güçlü-güçsüz ayrımı yapmamalı.
Adalet, haklıyı haksızı hassas bir biçimde ayırabilmeli.
Haklıya haklı, haksıza haksız diyebilmeli.
Adaleti temin ile görevliler verecekleri kararlarda "Hükümet ne der" düşüncesi ve endişesi içinde olmamalı.
Emniyet, Askeriye, Eğitim, Sağlık şüphesiz hepsinin çok büyük önemi var ama...
Öncelik Adalet olmalı.
Çünkü...
Bu yaşadığımız süreçten bu ülkeyi tamamen arınarak çıkartacak tek olgu ADALET olgusudur.
İhtilal tatlısı!
12 Eylül ihtilalı sonrasında mevcut Belediye başkanları görevlerinden alındı, yerlerine subaylar geçirildi.İşte bu süreçte İstanbul’da oldukça yüksek rütbeli bir Paşa ünlü bir işyerinden baklava alıyor.Aldığı baklavanın...