İktidar partisi bu şehri iyi okuyamıyor...

Eskişehir’de iktidar partisinin, şehri iyi okuyabildiği söylenemez.İki dönem üst üste mahalli seçimlerde başarısız olması da bunun en somut örneği.İktidar partisi olmanın getirdiği büyük bir güç var.Bu güç, aslına bakarsanız...

Eskişehir'de iktidar partisinin, şehri iyi okuyabildiği söylenemez.
İki dönem üst üste mahalli seçimlerde başarısız olması da bunun en somut örneği.
İktidar partisi olmanın getirdiği büyük bir güç var.
Bu güç, aslına bakarsanız şehirde her olayı dizayn edebilecek bir kudreti de beraberinde getiriyor.
Ancak...
Eskişehir'de iktidar partisinin şehri iyi okuyamamasından kaynaklanan bir zaafı var.
İşte bu zaaf, iktidar partisinin taraf olduğu her seçimde kaybedenle birlikte anılmasına yol açıyor.
Çok değil, şöyle birkaç ay öncesinden bugüne geçen süreci bir hatırlayın.
Ziraat Odası'nda taraf oldu Ak Partinin Eskişehir'deki aktörleri.
Kaybedenle birlikte kaybettiler.
Ticaret Odası'nda, uzun süre mevcut başkanın karşısına parti kurucularından bir ismi çıkartmak için uğraş verdiler.
İkna edemediler ama, bu yöndeki çabaları fark edildiği için kaybetmiş gibi algılandılar.
Gelelim sanayi Odasına...
Ciddi olarak seçimlere müdahil oldular.
Telefonla üyeleri aradılar.
Sonuçta, Sanayi Odası seçimlerinde kaybedenle bir kez daha kaybettiler.
Ve Eskişehirspor...
Tam kadro mevcut başkan Halil Ünal'a destek verdiler.
Listelerinde yer aldılar, her organizasyonunda bizzat bulundular.
Sonuç olarak...
Eskişehirspor kongresinde de, kaybedenle birlikte bir kez daha kaybettiler.
Kısacası...
Şu 5-6 aylık sürece baktığınızda, iktidar partisinin taraf olup da, kazananla birlikte kazandığı bir tek seçim yok.
Bu da açıkça gösteriyor ki, iktidar partisi Eskişehir'de, şehri iyi okuyamıyor.
Tarafını, kazanandan yana değil de, hep kaybedenden yana kullanıyor.
Üstelik bu durum, her seçim sonrası alışkanlık halini alıyor.
Eğer Eskişehir'deki iktidar partisi şehri iyi okuyamama alışkanlığını böyle devam ettirirse...
Bundan sonra seçimi olan Oda, dernek ve sivil toplum örgütleri korkarız "Aman iktidar partisi bizi desteklemesin. Yoksa kafadan kaybedeceğiz" diye endişe duymaya başlayacak.
.......

Her gün bir fidan dikilseydi, yarım ormanlık olmuştu
Eskişehir 2013 Türk dünyası Kültür Başkenti ilan edildi.
Bugün Haziran ayının 24'ü.
Neredeyse Temmuz ayına gelindi.
Yani...
Aradan 6 koca ay geçti.
Türk dünyası Kültür Başkenti projesinin başladığı Ocak ayından itibaren bugüne kadar geçen süreyi şöyle bir sayarsanız, aradan 180 gün geçmiş.
Bu 180 günde yapılan ve hatırda kalan tek şey var, o da Atatürk Stadyumunda ki açılış töreni.
Ne ondan öncesi var, ne de ondan sonrası.
Dolayısıyla...
Geçen 180 günde hiçbir şey yapılmadı.
Ocak 1'den itibaren her gün bir fidan dikilseydi, bu gün 180 fidan dikilmiş olunurdu.
Her gün bir küçük etkinlik düzenlenseydi, 180 etkinlikte binlerce kişiye hitap edilirdi.
Her gün bir yarışma yapılmış olsaydı, ortaya binlerce eser çıkardı.
Her gün bir tuğla konulsaydı, kalıcı eserin yarısı tamamlanırdı.
Her gün bir spor müsabakası düzenlenseydi, 180 müsabaka ile rekor kırılırdı.
Sonuç olarak...
180 günde sadece bir açılış töreni yapılabildi.
Geriye sadece 180 gün kaldı.
Demek o ki, bundan sonra geçen her gün, arayı kapatmak için günde iki kez yapılmak durumunda.
.......

Eskişehirspor'da kongre ile ortaya çıkanlar...
-Demek ki, kulübe ait aracın, yöneticinin eşi tarafından kullanılması küçük bir olay değilmiş...
-Demek ki, Otel faturaları abartılacak kadar büyük bir olay değil, aksine büyük bir olaymış.
-Demek ki, karşılıksız çek olayı, küçümsenmeyecek bir durummuş.
Demek ki, Kulübe icra gelmesi, hazmedilemeyecek bir ruh haline neden olmuş.
Demek ki, fındık-fıstık atmaları insanlar bir türlü kabullenememiş.
Demek ki, Ligi 8 nci sırada bitirmek başarı değilmiş.
Demek ki, Yıllar sonra ilk kez Avrupa kupalarında oynamak, bazı olumsuzlukların üzerini kapatmıyormuş.
Demek ki, Kulüpler Birliği Başkanı olmak, yeniden seçilmeyi sağlamıyormuş.
Demek ki, Seçime iktidar olarak da girsen bile, rakibi küçümsemek doğru değilmiş.
Demek ki, İnsan kendi yaptığı liste ile de seçim kaybedebiliyormuş.
Demek ki, Seçime rahat olarak giren değil, seçim için çalışan kazanıyormuş.
Demek ki, Eskişehirspor üyeleri ayaklarına gidilmekle değer kazanıyormuş.
Demek ki, Şeffaflık ve güven hafife alınacak meseleler değilmiş.
Demek ki, "Pireyi deve yapıyorlar" demekle kimse ikna edilemiyormuş.
Demek ki, "Deveyi pire" göstermekle kimse kandırılamıyormuş.
Demek ki, Stadyumda olumsuz tezahürat yapan taraftar "Git artık" diyormuş.
Demek ki, Eskişehirspor üyeleri emir eri değilmiş.
Demek ki, "Ben nasıl olsa kongre salonunda bir konuşma yapar seçimi alırım" demekle seçim alınmıyormuş.
Demek ki, "Bir yönetim değişikliğinde takım küme düşer maazallah" laflarını kimse yememiş.
Demek ki, Eskişehirspor'da "Değişim" isteyenlerin gözü başka hiçbir şey görmemiş.
Demek ki, "Ben yaptım oldu" bir yere kadarmış...
Ve...
Demek ki, Eskişehirspor'da tek adam devri ve bu anlayışın getirdiği olumsuzluklar büyük bir çoğunluğu bezdirmiş...
........


BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel Amerika'ya gitmiş. Orada Fransız ve Amerikalı arkadaş edinmiş. Ne olmuşsa olmuş, üçü beraber ciddi bir suç işlemiş. Mahkeme üçüne de ölüm cezası vermiş. Zamanı gelince infaz şeklini önce Fransız'a usulen sorulmuş. Fransız;
—Bizde giyotin gelenektir, şerefi vardır.
Giyotine yatırmışlar ve kafasını almışlar. Amerikalı arkadaşına sormuşlar.
—Bizde elektrikli sandalye gelenektir..
Onu da sandalyeye bağlayarak öldürmüşler. Sıra Temel'e gelmiş. Ona sorulduğunda düşünmüş;
— AİDS'ten ölmek istiyorum!
Herkes şaşırmış. Ama Doktor AİDS mikrobunu şırınga ile damardan Temel'e enjekte etmiş. Karadeniz'den vedalaşmaya gelen hemşerileri sormuş.
—Ula Temel, nettin?
Temel;
—Çaktirmayin da!!.. Prezervatif taktuytum

Haberleri