Kötü kraliçesiyle meşhur olan bu alet, artık alet mi eşya mı biz ona her ne diyorsak işte o, ta-rih boyunca insanların kendini görebilme iste-ğinden doğmuş bir şeydir. Çok önceleri insanlar "Ay dişimde maydanoz kalmış.", "Aman gözleri-min altı çökmüş." gibi yorumlarını parlatılmış metal ya da cilalanmış taşlara bakarak yaparlardı. Yıllar sonra insanlar baktıkları bu nesnelerden daha detaylı bilgiler istemeye başlayınca ayna arayışına giriştiler ve camların arkasına yapıştırılmış koyu renkli kumaşlardan bir şeyler yapmaya başladılar. Ama bunlar da yeterli görüntü vermiyor, ağzı başka bir yerde, burnu başka bir yerde göstererek bakanların moralini mahvediyordu. Bugün kullandığımız aynayı bulana kadar birçok kimsenin anası ağladı. Ama sonunda n'oldu, azmin elinden gene bir şey kurtulmadı. 1903 yılına kadar kendisini yamuk yumuk görmeye kanaat eden insanoğlu bu tarihten itibaren Emil Bloch'un bulduğu, düz camın gümüş veya altın folyo ile kaplanmasıyla elde edilen modern aynaya kavuştu. Gerçi daha önce ayna ayna söyle bana mevzusunda geçen konuşan ayna olayı falan vardı ama o da zaten masal icabı olduğu için konumuzla pek alakası yok...
İlk ayna ve ilginç öyküsü
Kötü kraliçesiyle meşhur olan bu alet, artık alet mi eşya mı biz ona her ne diyorsak işte o, ta-rih boyunca insanların kendini görebilme iste-ğinden doğmuş bir şeydir. Çok önceleri insanlar "Ay dişimde maydanoz kalmış.", "Aman...