İnsanlarımızı, din duygularını, suiistimal ederek, yapılan soygunlar, her dönem gündeme geldi ama her nedense, çok partili dönemdeki tüm siyasi iktidarlar, bu gelişmelere göz yumarak, "İSLAM" dinine, yardım toplayan kuruluşlara ve insanlara zarar verdi.
Bu kesimler, İslam dininin haram olarak kabul ettiği "FAİZ" i kullanarak, Yurt dışında ve Türkiye' de, yatırım amacı ile para topladılar. Ancak vaatte bulundukları insanları, bir müddet sonra mağdur ettiler. Bu durum ülkemizde, yasalara göre suç olmasına rağmen, hiçbir şey yapılmazken, Almanya' da bu soygunu yapanlar, Alman yasalarına göre "dolandırıcı" kabul edilerek, topladıkları parayı geri ödeme cezasına çarptırıldılar.
Nitekim Duisburg bölgesel mahkemesinde açılan davada, Kombassan, Jetpa, Yimpaş, Endüstri Holding'e, para toplayanlar, dolandırıcılıktan suçlu bulundu. Mahkeme kararına göre, temsilci, mağdurun ödediği anaparayı, tahakkuk eden yasal faizle birlikte geri ödemesi gerekiyordu ama bugüne kadar bu paralar ödenmedi. Hatta bir yakınım da Kombassan mağdurudur.
Hatırlıyorum da, Meclis Araştırma Komisyonu Raporunun son bölümünde, 1990'lı yıllardan günümüze kadar, 78 holding ve buna bağlı yüzlerce şirketi ilgilendiren yurt içinden ve dışından, yüz binlerce insanın para yatırdığı, kesin rakamı tespit edilememekle birlikte 5 milyon Euro civarında paranın, tasarruf sahiplerinden toplandığına dikkat çekilirken, sorunun çözümü için, önerilerde bulunulmuştu.
Önerilerde, bir yasaya ihtiyaç olduğu belirtilmiş ve Türk Ticaret ve Sermaye Piyasası Yasasında değişiklik yapılması öngörülmüştü. İzinsiz halka arz yoluyla fon toplayan şirketlerin, ortaklık yapısının en kısa sürede belirlenmesi ve faaliyette olmayan şirketlerin tasfiye edilmesi önerilmiş, hatta bu kapsamda İhtisas mahkemeleri kurulması ve hukuki ve cezai anlaşmazlıkların bu mahkemeler tarafından, sonuçlandırılması gerektiği de yer almıştı.
Ayrıca raporda, Dışişleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sermaye Piyasa Kurulu'nun, ortak katkılarıyla paranın toplanma sürecinde, hassasiyetlerin istismar edilerek ve yüksek getiri beklentisi yaratılarak, yurttaşların güveninin kötüye kullanılması, fiile iştirak etmiş olanlar hakkında, kapsamlı bir araştırma yapılması temin edilmelidir denmişti.
Siyasi iktidarlar, bu rapordaki önerileri dikkate almadıkları gibi, DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti tarafından çıkarılan, kamuoyunda af yasası olarak bilinen 4616 Sayısı Şartlı Salıverilme ve Cezaların Ertelenmesine ilişkin yasa gündeme geldi. Bu yasa gereğince de, Komsassan grubuna ait 10, Yimpaş Grubuna ait 8, Sayha Holding'e ait 6, Endüstri Holding'e ait 3 ve İttifak Holding'e ait 2 ve diğer holdinglere ait 13 suç duyurusu ertelenmiştir. Hatta bu durumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Dışişleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları, Hazine ve Gümrük Müsteşarlıkları başta olmak üzere ilgili tüm kamu kurumları eleştirmişlerdi.
Ayrıca bu af yasası ile insanımızın, din duyguları üzerinden soygun yapanların ve Kombassan, Jetpa, Yimpaş, Endüstri ve benzeri holdinglerin, çirkinlikleri yanlarına kâr kalmıştı. Bu ihmal ve tolerans, bu tür soygunların, devam etmesine neden oldu. Son Almanya' daki Deniz Feneri' olayı, hem İslamiyet' e, hem de Türk Milletine zarar verdiği gibi, yardım kurum/kuruluşlarını da töhmet altında bıraktı. Ayrıca Deniz Feneri, İddianamesinde yazılı olanlar, Varto depremi felaketzedelerine yardım amacıyla Danimarka'dan gönderilen peynirleri, İngiltere'den Almanya'dan gelen giysileri, battaniyeleri ve öteki malzemeyi, depremzedelere dağıtmayıp, pazara süren ahlaksızları da anımsattı.
Türk savcı ve polisi, Alman Mahkemesi'nin, "Hepsi Türkiye'de" dediği insanları, cezalandırmaya yetecek delilleri bulup çıkaracak mı, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak Deniz Feneri'nin, Türkiye ayağı mutlaka araştırmalı, varsa suçluların yargılanmasını sağlamalıdır. Ayrıca Türkiye, inanç ve merhamet üzerinden yapılan soygunlara dur demek için, gerekli yasal düzenlemeleri yaparak, bu suçu işleyenlere de en ağır cezaları vermek zorundadır. Çünkü yapılanlar, binlerce yoksul insanı da mağdur etti. Yatımları durdurdu, Diğer yardım deneklerini de töhmet altında bıraktı. En önemlisi de, inanç istismarı, İslamiyet' e, ülkemize ve insanına zarar verdi. Kim ne derse desin, düşünürse düşünsün, Yeşil sermaye ve deniz Feneri olayında yaşananlar, göz ardı edilecek veya "Bana mı sordunuz", gerekçesi ile geçiştirilecek, bir olay olmadığı, yaşananlarla orta. Ayrıca da gelişmeler, ahlaken, din yönünden ve hukuken suç teşkil ettiği gibi, etik ve ahlaki de değildir.
İNANÇ İSTİSMARI AHLAKİ DEĞİLDİR
İnsanlarımızı, din duygularını, suiistimal ederek, yapılan soygunlar, her dönem gündeme geldi ama her nedense, çok partili dönemdeki tüm siyasi iktidarlar, bu gelişmelere göz yumarak, "İSLAM" dinine, yardım toplayan kuruluşlara...