Bir şehri ekonomik anlamda ayakta tutan sektörlerin lokomotifi; şüphesiz İnşaat sektörüdür.
Çünkü...
İnşaat sektörü, kendi içinde birçok sektörü de ciddi biçimde besler.
Sadece Çimento, demir ve tuğladan ibaret değildir yani...
Temeli atılan bir inşaattan, mühendisinden taşeronuna, ustasından amelesine kadar herkes nasiplenir.
Sadece bunlar mı?
Perdecisinden muslukçusuna, elektrikçisinden kartonpiyercisine kadar çok sayıda sektör ve bu sektörde çalışanlar, karnını doyurur dikilen her inşaatta.
O nedenle...
İnşaat sektörü ne kadar huzurlu çalışırsa, diğer sektörlere ve dolayısıyla da şehirde yaşayanlara o oranda huzur gelir.
Zira...
İnşaat sektöründe dönen para, bir anlamda şehir merkezinde ki en küçük birimlere kadar intikal edebilen bir paradır.
Eğer, inşaat sektörü huzursuz çalışırsa, yani kriz içine sokulursa, beraberinde pek çok sektör de krize girer ki, işte asıl felaket de budur.
Para dönmeyeceği için bırakın malzemecileri ve sektörde çalışanları bir tarafa, mahalle bakkalı bile nasiplenemez bu işten.
Ve zararı bütün şehre olur.
O nedenle...
Kenti yönetenler, yönettikleri şehrin kazanmasını ve zenginliğini istiyorlarsa, ekonominin lokomotifi olan İnşaat sektörünün önünü açmalı, huzurlu çalışmasını mutlaka sağlamalıdır.
Bunu yapabildikleri müddetçe şehir, paranın sorunsuzca döndüğü mutlu bir şehir olur.
Yapılamadığı müddetçe de, tıpkı bu gün Eskişehir'de olduğu gibi büyük bir sıkıntı yaşanır.
GEÇEN SEZON BİNA GİRİŞ KATI YÜKSEKLİĞİ
İLE MAĞDUR ETTİLER SEKTÖRÜ
Bu gün için Eskişehir'de, ekonominin lokomotifi konumunda bulunan İnşaat sektörü, belki de tarihin en kötü günlerini yaşıyor.
Sektörün önüne koyulan ve adeta sektörü bitirmek için düşünülmüş sorunlar var.
Üstelik bu sorunları yaratanlar, sektörün önünü açması gereken kurumlar.
Yani Belediyeler.
İkide bir değişen imar yönetmelikleri ile inşaat sektörü adeta bitirilme noktasına geldi Eskişehir'de.
Geçtiğimiz sezon, binaların giriş katında ki yükseklik oranlarının sürekli değişikliğe uğraması meselesiyle uğraştırıldı müteahhitler. Uzun süre ruhsatlar verilmedi, projeler geri çevrildi.
Kaybedilen zamanın ve paranın haddi hesabı olmadı.
Pek çokları mağdur duruma düştü.
Sadece onlar mı?
Tabii ki değil. Arsa sahibinden, daire sahiplerine kadar büyüdükçe büyüdü mağduriyet.
Bir türlü başlayamayan binalar nedeniyle, malzemeciler satış yapamadı, sıvacısından boyacısına kadar pek çok insan iş bulamadı.
Sonuç olarak...
Kötü bir sezonu kapattı şehrin lokomotifi olması gereken sektör.
Hemen hepsi "Belki bu sezon toparlarız" diye düşünüyordu. Ama yine aynı şey oldu.
Sektörün önünü açması gereken belediyeler, çocuk oyuncağına döndürdükleri imar yönetmeliği değişiklikleri ile adeta bu sezonu da sektör için zehir etmeyi başardı.
BU SEZON DA ÇATI KATLARINI İMARA
AÇTILAR AMA RUHSAT VERMEYEREK
Hemen her ortamda didişen üç Belediyemiz. Durup dururken çatı katlarını bağımsız hale getirmek için anlaştı.
Belli ki...
Yaklaşan seçimlerin de etkisiyle sempati toplamaktı amaçları.
İlave kat vermek dururken, nedense böyle bir yöntemi uygun buldular.
Alt belediyeler, aldıkları karar gereği plan notlarını düştü meclislerinde.
Büyükşehir ise, önce itirazları reddetti, ardından da, imar yönetmeliğini değiştirip, çatı katlarının bağımsız bölüm olmasını onayladı.
Böyle bir durumda ne yapar müteahhitler?
Tabii ki değişen yönetmeliğe uygun projeler üretir.
Öyle de yaptılar.
Ama ne fayda?
Bir de baktılar ki, Belediyeler kendi aldıkları kararı uygulamıyor.
Yönetmelik değişmesine rağmen, başvuran müteahhitlerin çatı katlı projelerine ruhsat verilmiyor.
Belediyelerin, ruhsat vermekle görevli bürokratları, kararı alan Belediye Başkanlarını bile dinlemiyor.
-"Bu karar yarın yürütmeyi durdurma ile iptal edilir, ben sorumlu olurum" diye her gelen projeyi geri çeviriyor.
Böyle bir durumda Müteahhit olsanız ne yaparsınız?
Deliye dönersiniz değil mi?
Şimdi Eskişehir'deki bir çok müteahhit aynen deliye dönmüş durumda
Ne projelerini onaylatabiliyorlar, ne de inşaata başlayabiliyorlar.
Üstelik...
İmar yönetmeliği değişmesine ve yasal hakları olmasına rağmen, ruhsat alabilmek için Belediyelerin kapısında yatıp kalkıyorlar.
Netice olarak...
Geçtiğimiz sezon 2.40 mı?, 2.10 mu? Bilmecesiyle perişan olan inşaat sektörü, bu sezon da Çatı katları ile perişan ediliyor.
Kimse farkında değil ama, bunun zararı bu şehirde yaşayan herkese oluyor.
Yukarıda da söylediğimiz gibi...
Sektörün önünü açması gereken belediyeler, yaz boz tahtasına çevirdikleri yönetmelikler ile, inşaat sektörünü resmen gömüyor...
Üstelik...
Hiçbir belediye çıkıp;
-"Madem yönetmeliği değiştirip çatı katlarını bağımsız hale getirdiniz, o halde niçin ruhsat vermiyorsunuz? Madem ruhsat vermeyecektiniz, o halde niçin yönetmeliği değiştirdiniz?" sorusuna cevap da vermiyor...
Amacınız inşaat sektörünü tamamen bitirmekse, bari erkekçe çıkıp bunu söyleyin, herkes de kaderine razı olsun...
........
El alem Tanrı parçacığını buldu, biz hala Üniversitenin önünden Ankara yoluna çıkamıyoruz iyi mi?
Çevre yolunun karşılıklı üç şeride çıkartılmasının üzerinden yıllar geçti.
Bu süre içinde, bağlar caddesinden gidip de Ankara yönüne dönebilmek hala mümkün değil.
Çünkü...
Üniversitenin önünden çevre yoluna çıkıp, Ankara yönüne gidebileceğiniz bir yol mevcut değil.
Niye yapılmadığını yıllardır soruyoruz.
Fakat...
Yıllardır aynı cevabı alıyoruz.
Neymiş?
İstimlâk sorunu varmış.
Orada bulunan bazı evler istimlâk edilemiyormuş, dava açılmış mış falan filan.
İşte bu yüzden yapılamadığını söylüyorlar.
Bunu söylerken de, suçu birbirinin üzerine atıyorlar.
Netice olarak...
Yıllardır Üniversitenin önünden Çevre yoluna çıkılamıyor.
Bunun bir formülü nedense bulunamıyor.
İsviçre'de Bilim adamları üç yıl içinde Tanrı parçacığını buldu...
Eskişehir'de, üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen hala Üniversitenin önünden çevre yoluna çıkıp Ankara yönüne gidemiyorsunuz.
Şaka gibi değil mi?
....................
Sakın Emeği bilmeyenlere sunma
"Bir tabloyu şehrin en kalabalık yerine koyarsanız ve yanına da kırmızı bir kalem koyup, insanların beğenmediği yerlere çarpı koymasını isterseniz, tablo çarpı işaretleriyle dolar.
Ama, aynı işlemi tabloda beğenilen yerlerin işaretlenmesi için isterseniz, kimse tabloya dokunmaz.
Hayatında resim yapmamış insanlar tabloyu eleştirir ama yapıcı olmak eğitimi gerektirir.
Emeğin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsınız.
Sakın emeği bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenlerle tartışma"
Bir yerlerde gördüğümüz bu yazıyı sadece beğendiğimiz için yazdık, içinde mesaj falan yoktur...
..........
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Bir İngiliz, bir Alman, bir de bizim Temel arabalarıyla şov yapıyorlarmış. İngiliz binmiş Mercedes'ine bir fren yapmış araba olduğu yerde durmuş. İnmiş arabadan "abs abs" demiş. Alman binmiş BMW'sine bir fren yapmış, onun arabası da olduğu yerde durmuş, o da "abs abs" demiş. Sıra gelmiş bizim Temel'e... Binmiş Murat'ına basmış frene durmamış, bir daha bir daha derken duvara girmiş. "Asd asd" diye diye arabadan. Herkes merak etmiş 'asd'nin ne olduğu tabii. Temel açıklamış:
"Anasını sattığımın durmayi!"
İnşaat sektörünün önü ancak böyle kapatılırdı Belediyelerimiz bunu da sonunda başardı!
Bir şehri ekonomik anlamda ayakta tutan sektörlerin lokomotifi; şüphesiz İnşaat sektörüdür.Çünkü
İnşaat sektörü, kendi içinde birçok sektörü de ciddi biçimde besler.Sadece Çimento, demir ve tuğladan ibaret değildir yani
Temeli...