Doğal kaynaklar, bu kaynakların bulunduğu yerde, yaşayan türlere ihtiyacımız var. Çünkü biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu yaşam ağı, güvenli gıdaya, temiz suya ulaşmamızı ve sağlıklı yaşamamızı sağlıyor. Ancak yaşam tarzımız ve tüketim alışkanlıklarımızla doğanın bize sağladığının, doğal kaynak tüketiyoruz. Son 40 yılda, biyolojik çeşitlilik %30 azaldı. İklim değişikliği ise, insan faaliyetlerinin de etkisiyle, türlerin üzerinde baskı oluşturuyor.
Nitekim NASA'nın yaptığı araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde, Türkiye'nin, büyük bir bölümü 2040 yılında çöl olacak tespitini yaptı ama Türkiye' de bu alanda, somut çalışma yapılmıyor.
Üstelik ülkemiz genelinde, açılan binlerce taş ve maden ocağı çevreye ciddi zararlar veriyor. AKP iktidarı döneminde, artan taş ocakları, yalnız doğaya değil, tarım ve hayvancılığa da ciddi zararlar verirken, Türkiye'nin, en önemli oksijen kaynağı olan ormanlarımız yok oluyor. Ciddi ekolojik tahribata yol açıyor, Orman Yasası ve Maden Yasası ile doğa tahribatı, daha da katmerleşti ve şirketler istediği yerlerde ,geçici süreyle maden ve taş ocakları açabiliyor
Yanlış tarım politikalarıyla, erozyona topraklarımızı, heba ettik..Türkiye Küresel ısınmanın etkileri ortaya çıkmadan, heba edilen topraklar nedeniyle, ülkemiz çölleşmeyle karşı karşıyadır. Zira Akdeniz havzası, küresel ısınmanın en büyük kurbanı olacak. TEMA Bilim Vakfı Üyesi Prof. Kenan Demirkol, kabusa sadece 40 yıl kaldığını söylüyor.
Küresel ısınma ve insanımız ihmali nedeniyle Anadolu çölleşirse, Karadeniz Bölgesi daha da önem kazanacaktır. Bu ve Karadeniz turizm havzası insanlara sunduğu birçok ayrıcalıklar. Mavinin ve yeşilin, her tonuyla, bir tablo gibi buluştuğu bir bölge,. Kısaca bu bakir bölgenin yağmacısı çok oluyor.
Nitekim Rize'nin, Çamlıhemşin İlçesi'ndeki Galer Düzü Yaylası, hayvancılıkla uğraşan yöre halkının, mera olarak kullandığı, Kaçkar Dağları, Milli Parkı sınırları içindeki Galer Düzü, aynı zamanda, her yıl boğa güreşlerine de ev sahipliği yapıyor. Milli park statüsündeki yayla, son yıllarda rant merkezi haline geldi.
Öte yandan Kaçkar Milli Parkı için. Avrupa Birliği'nden, 10 milyon Euro hibe geldi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ortaklaşa bir proje çalışmasını başlattı. Proje kapsamında Galer Düzü de var. Bu kapsamda oraya tesisler yapılacak.
Bu proje ile köylüler işgalci duruma düştü. . Onlara çıkmaları için eylül sonuna kadar süre tanındı. Hazırlanan projeye göre, köylüler yayladan çıkarıldıktan sonra, Gaber Düzü'ne turizm tesisleri yapılacak. Boğa güreşleri için, arena kurulacak. Bu tesisler ihaleyle özel şirketlere kiralanacak.
Karadeniz halkı bu projeye karşı çıkarak, doğayı korumak için eylemler yapıyor. Özellikle de yeşil yol eylemi, ülke bazında kabul gördü. Yeşil Yol Samsun'dan başlayarak Ordu, Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Trabzon, Rize ve Artvin'in yaylaları ve turizm merkezlerini yüksek rakımdan birbirine bağlayan yaklaşık, 2 bin 600 kilometre uzunluğunda turizm yolu olarak planlandı. 7 metre genişliğinde, gidiş geliş olarak planlanan yolun zemini taş parke döşemeli olacak. Bu yolla birlikte, 40 noktada oteller, restoranlar ve kayak tesislerinden oluşan turizm merkezleri oluşturulacak. İki yıldır süren ve 90 milyon lira harcanan yol çalışmasının, 2018 yılında tamamlanması planlanıyor
Yeşil Yol projesinin geçeceği, Avusor yaylasında, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın 16 dönümlük alanda orman kesim izni vermesini, ağaç katliamına yol açacağı gerekçesiyle mahkemeye taşıyan, Fırtın İnisiyatifi grubunun, Rize İdare Mahkemesi'nde açtığı davada mahkeme, idarenin savunmasını almaya gerek görmeden, 'yürütmeyi durdurma' kararı verdi.
Karadenizli, Yeşil Yol Projesine karşıdır. Nitekim Safiye Subay: "Biz, bir çivi çaksak ağır ceza mahkemelerinde yargılanırız. Fakat kendileri, her yeri tahrip ediyorlar. Restoran büfe hediyelik eşya yerleri, kır kahvesi yapacaklarmış. Bizim, çıkmamızı istiyorlar. Dedelerimiz burada ayaklarında çarık bile yokken gitmiş gelmiş, yayla kurmuşlar. Hayvancılık yapıp geçiniyoruz. Buraları, kimselere bırakamayız.. Çıkmamak için direneceğiz." Sözleri karşısında ne denebilir ki?
Yalnız Karadeniz Bölges, harap edilmiyor. Mayıs ayında, Muğla ve Borum'a, yaptığımız ziyarete, güzellikleri karşısında, büyük haz alırken, plansız ve programsız yapılan yatırımlarla, harap olan ormanlar ve betonlaşan kıyılarımız karşısında üzüldük. Tedbir alınmaması, gelecekte, turizm sektörünü de güç durumda kalacaktır.
Aslında doğayı tahrip etmekle, torunlarımızın emanetine ve turizm sektörümüze ihanet ediyoruz. Yaşamı da tehlikeye sokuyoruz.. Oysa "Son ağaç kesilip, son nehir kirletilip, son balık da tutulduktan sonra insanlar paranın yenmediğini anlayacaktır." Kızıl Derili Atasözü, para için doğaya tahrip edenlere, en güzel cevaptır.
İNSAN DOĞAYA MUHTAÇTIR
Doğal kaynaklar, bu kaynakların bulunduğu yerde, yaşayan türlere ihtiyacımız var. Çünkü biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu yaşam ağı, güvenli gıdaya, temiz suya ulaşmamızı ve sağlıklı yaşamamızı sağlıyor. Ancak...