İş nerden nereye gelmiş?

“Ahmetçi…”“CHP çevresinde çok sık kullanılmaya başlanan bir sınıflandırma oldu çıktı bu isim.-“O zaten Ahmetçi”-“Sen de zaten Ahmetçi oldun”-“Ahmetçiler Ankara’ya gitmiş”“Ahmetçiler aşağıya, Ahmetçiler yukarıya”...

"Ahmetçi..."
"CHP çevresinde çok sık kullanılmaya başlanan bir sınıflandırma oldu çıktı bu isim.
-"O zaten Ahmetçi"
-"Sen de zaten Ahmetçi oldun"
-"Ahmetçiler Ankara'ya gitmiş"
"Ahmetçiler aşağıya, Ahmetçiler yukarıya" gibi bir durum var anlayacağınız.
Bazı Belediye Başkanları bizzat kullanıyor bu isimlendirmeyi
Bazı Milletvekillerinin de bizzat kullandığı biliniyor.
Parti içinde bir sınıf yaratılmış adeta.
Hani AK Parti'nin savaş açtığı ve "paralelci" diye tanımlayıp, büyük bir mücadele başlattığı bir ekip var ya.
Hah! İşte tıpkı onun gibi, ismine "Ahmetçi" denilen bir ekip yaratılmış ve bu ekiple adeta stratejik bir mücadele başlatılmış.
Aleni bir mücadele değil bu.
Görünürde hiçbir şey yokmuş gibi, yan yana gelindiğinde her şey yolundaymış gibi...
Ama arka planda ve birebir görüşmelerde sürdürülen büyük ve görünmez bir mücadele var.
Zira...
Her ne kadar görünmez olsa da yerin kulağı var.
Duyuluyor bir şekilde.
-"Sen de mi Ahmetçi oldun?"
-"O zaten Ahmetçi"
-"Ahmetçiler geldi, Ahmetçiler gitti"
CHP içinde "Ahmetçiler"e karşı yürüyen bir kampanya var.
Bazı CHP'liler için karşısındakilerin CHP'li olması önemsiz hale gelmiş.
Önemli olan...
"Ahmetçi mi? Değil mi?" meselesi olmuş
Haa az daha unutuyorduk!.
Bir de kural konulmuş.
Onlarla birlikteysen, onlara itaat ediyorsan, onların söylediklerinden çıkmıyorsan mesele yok.
Farklı düşünüyorsan, eleştiriyorsan, "Niye biat edeceğim ki?" diyorsan, ya da "Doğruyu mezarda mı söyleyeceğim" deyip, yanlışlarını dile getiriyorsan, kafadan Ahmetçi'sin
O yüzden...
CHP içinde çok tehlikeli olmaya başladı bu Ahmetçi'ler örgütü vallahi!
Baksanıza..
AK Parti için paralel diye tanımladıkları örgüt nasılsa, CHP içinde yaratılan "Ahmetçiler örgütü!"de neredeyse birileri tarafından o konuma getirildi!"
***
Söz konusu yazıyı, Büyükerşen'ciler cephesiyle Ataç'cılar cephesi arasında başlayan ilk olaylar hissedilmeye başladığında yazmıştık.
Yani...
Bundan 7 ay önce.
Bu güne gelindiğinde, yaşanan sıkıntıda pek bir değişiklik yok.
Sadece...
Kapalı kapılar ardında yapılan "Ahmetçi" söylemleri bugün artık aleni olarak söylenmeye başlanmış.
Öyle ki...
İş artık, aslında ortalığı derleyip toparlaması gereken, tansiyonu düşürme görevi olan bazı CHP'li milletvekillerinin bunu yapmak yerine, sıkıntıya resmen taraf olup, işin boyutunu "Ahmet Ataç'tan beslenen ve geçinenler" şeklinde söylem ve iddialara kadar çıkartılmış.
Ne diyelim?
Bu şekilde davranmak suretiyle kendilerine de işgal ettikleri makamlarına da yazık ediyor bazı CHP'liler.
Aslında bu şekilde davranıp, bu şekilde aleni söylem ve iddialarda bulunanlar "İyi de sen kimden besleniyorsun? Sen kimden geçiniyorsun? Sen nasıl seçildin ki?" sorularını hak ediyorlar ama değmeyeceği açık.
.....
Geçmiş olsun...
Anadolu Ajansı muhabiri, meslektaşımız, kardeşimiz Emrah Yaşar önceki gün Eskişehir'e gelen Gençlik ve Spor Bakanını takip ediyor.
İşini bitirdikten sonra bürosuna gitmek için biniyor arabasına.
Yolda, önce sırtına korkunç bir ağrı giriyor.
Ardından, kusmaya başlıyor.
Kalp krizi geçirdiğini anlayıp, Yunus Emre Devlet Hastanesi'ne kırıyor direksiyonu.
Hastanenin önüne geldiğinde görevlilere "Ben kalp krizi geçiriyorum galiba" diyor.
Hemen alıyorlar Emrah'ı müdahale için.
Anında anjiyo yapıyorlar ki 3 damar tıkalı.
Yani, gerçekten kalp krizi geçirdiği anlaşılıyor.
Hemen stant takıp, yoğun bakım servisine kaldırıyorlar.
Kısacası...
Bir mucize gerçekleştirmiş Emrah.
Kendi yaşamını kendisi kurtarmış.
Dün öğrendik ki, durumu her saat daha da iyiye gidiyormuş.
Deneyimli kardiyoloji Profesörü Bülent Görenek de Emrah'ın durumuyla yakından ilgileniyormuş.
Bir hafta içinde bir operasyon geçireceği söyleniyor.
Emrah bunu da atlatacak ve en kısa süre içinde mesleğine ve aramıza geri dönecektir muhakkak.
Bundan zaten şüphemiz yok.
O nedenle, sevgili kardeşimiz ve meslektaşımıza da, ailesi ve sevenlerine de "geçmiş olsun" diyoruz...
.....
Bu da Pazar yazısı olsun...
Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş.
Babası kızını dinlemiş, kızını mutfağa götürmüş.

- Gel, sana bir şey göstereceğim!
Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Sonra masaya 2 tane tabak bir tane de boş bardak koymuş. İlk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Sonra pişmiş yumurtayı diğer tabağa koymuş. Sonra da suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşalttıktan sonra kızına dönerek,
- Kızım, söyle bakalım ne görüyorsun?
Kızı;
- Havuç, yumurta ve kahve
Kızını masaya iyice yaklaştıran baba bunlara daha yakından bakmasını istemiş. Kızının şaşkınlığını gören baba, anlatmaya devam etmiş:
- Havuç haşlandığı için yumuşak bir hal aldı. Yumurta, artık pişmekten içi katılaşmış sert bir hale geldi. Kahve ise, harika olmuş. Tadı da çok hoş.
Kız, iyice şaşırarak sormuş;
- Baba, bunu bana niçin gösteriyorsun?
Babası;
- Hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi; ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti, çözüldü. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi; ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu. Fakat ısıtılınca ne oldu; bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler ve içinde oldukları suya yayıldılar. Suyu eşsiz bir tat da bir kahveye çevirdiler. Şimdi söyle bakalım kızım sen hangisisin?
Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun?
Havuç gibi sıkıntılara, problemlere rast gelince çözülüyor musun, benliğini koruyamıyor musun?
Yumurta gibi katılaşıyor, başta kendin olmak üzere kimseye faydan dokunmuyor mu?
Kahve gibi kendini bitirmek uğruna, kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısın?
Hayat akarken hayata bakış açınız sıkıntılara karşı duruşunuzu belirler.
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş. Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein'a;
"Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesiv kelimesine biliyorum" demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:
"Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar. O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de arka sırada seni dinlerim."
Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.
Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:
"Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip" demiş.
Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı işaret ederek şöyle devam etmiş:
"Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak."

Haberleri