KÂBE, KUR'AN'A YÖNELİŞİN SEMBOLÜDÜR-1

Kâbe’nin, Adem’in 3 ncü çocuğu olan Şit tarafından ilk defa yapıldığı ve Peygamber olarak kendisine tebliğ edilen vahiy sayfalarında bildirilen kesin (muhkem) din kurallarının öğretilmeye başlandığı ve bir nevi eğitim...

Kâbe'nin, Adem'in 3 ncü çocuğu olan Şit tarafından ilk defa yapıldığı ve Peygamber olarak kendisine tebliğ edilen vahiy sayfalarında bildirilen kesin (muhkem) din kurallarının öğretilmeye başlandığı ve bir nevi eğitim okul evi olduğu kabul edilmektedir. Daha sonraki asırlar içinde bu yapı yıkılmış ve kum fırtınalarının etkisi ile kum yığınlarının altında kalmıştır. Hz. İbrahim eşi Hacer ve oğlu İsmail ile birlikte kral Nemrud'un zulmünden Urfa'dan Mekke'ye göç etmiş ve bu sırada kendisine vahyedilip Kâbe'nin temel taşlarını bulmuş ve yeniden inşa edip kendisine bildirilen vahiy sayfalarındaki din kuralarının eğitimine bu evde başlamıştır. Kâbe'ye, Allah'ın uyulmasını istediği tek dine ve kurallarına yönelik ilk eğitim yapısı olması nedeniyle "Allah'a yönelme evi" de denmiştir (Hac-26. Zamanında Biz Kâbe'nin yerini belirlemiş ve İbrahim'i oraya yerleştir¬miştik. Ve ona: "Ya İbrahim! Bana hiçbir şeyi şirk koşma, tavaf edenler /din eğitimine katılan ve gezenler, ayakta saygıyla duranlar, rukü edenler /gücüm karşısında eğilenler ve secdeye varanlar /gücüm karşısında artık bir hiç olduklarını yere kapanarak kabul edenler (namaz kılanlar) için evimi daima temiz tut". 27. "Tüm insanları Hac eğitimine çağır ki, gerek yaya olarak ve gerekse deve gibi çeşitli taşıyıcılarla uzaklardan da olsa gelip çağrına uysunlar". 28. "Gelsinler ve Hac'da iken hem kendileri için bir ta¬kım yararlara (duygusal, sosyal, kültürel ve ekonomik) muhatap olsunlar, hem de Allah'ın kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlardan, belirlenmiş günlerde, Allah'ın adını anarak ve Allah'ın rızası için kessinler ve onlardan kendileri de yesin ve sıkıntı içindeki muhtaçlara /yoksullara /eğitimdeki öğrencilere de yedirsinler". 29. "Bundan sonra da, temizlenmesi gereken yerlerini temizlesinler, daha yapmaları gerekenleri yerine getirsinler ve o eski güvenli evi /Kâbe'yi tavaf etsinler /din eğitimine katılsınlar ve etrafını gezsinler" diyerek insanlara bildirmesini istemiştik). Din kuralları dediğimiz kesin /muhkem kurallara yönelik ve 3-4 ay kadar süren bu eğitimi bitirenlere de "Hacı" ünvanı verilmiş ve memleketlerinde bunlara din eğitimi ve dini anlatma yetkisi tanınmıştır. Bunun dışında kısa süreli kongre, sempozyum veya konferanslara katılmak üzere gelişlere ise "Umre" tabiri kullanılmıştır.
KEDİ EVLERİ İÇİN SPONSOR, DEVAMLI HAYVAN BAKIM MERKEZİ VE DOĞAL ALANI PROJESİNE DE DESTEK BEKLİYORUZ
Fakat zaman içinde Hz. İbrahim aracılığı ile Allah'ın bildirdiği tek din olan İslâm'ın kesin /muhkem kuralları dejenere edildikçe, bunları yenilemek üzere Peygamberler ve din kurallarını gelişmiş halleriyle yeniden tebliğ etmek üzere vahiy sayfaları, Hz. Musa ile Tevrat, Hz. İsa ile İncil, son davet olarak da Kur'an indirilmiştir. Kâbe'nin din eğitimi okul binası olma özelliği de, putlara yönelme ve içine putların yerleştirilmesi ile birlikte unutulmuş ve sadece putlara yönelik ayin ve ibadetlerin gerçekleştirildiği sembol ve bu toplumlar için Hac yeri haline dönüştürülmüştür. Bu değişimin ne zaman başladığı konusunda bir bilgi bulunmamaktadır. Bu arada gerek İsrailoğulları ve gerekse Hıristiyanlar ise içi putlarla dolu haldeki Kâbe yerine Kudüs'ü kendileri için eğitim yeri belirlemişler ve "Biz Kudüs'te verilen din eğitimini ve din kurallarını kabul ediyoruz" şeklindeki inançlarının sembol yönünü "Kudüs yönü" şeklinde sembolleştirmişlerdir. Böylece Kâbe, sadece hem Allah'a, hem de Allah'a ulaştırmak üzere aracı olarak putlar kullanmakta olan şirk koşan grupların ziyaret ve Hac yeri konumundaydı. Halbuki Kâbe, Hz. İbrahim'den başlamak üzere şirk koşmayan bütün insanlara eğitim, namaz ve etrafını ziyaret yeri olarak Allah tarafından belirlenmişti (Bakara-125. Akabinde Kâbe'yi insanlar için ortak bir eğitim yeri ve güvenli bir toplanma yeri kıldık. Ya Muhammed! Siz de İbrahim gibi bu makamda salât edin /dayanışma ve eğitim toplantıları yapın. Biz, İbrahim ve oğlu İsmail'i, tavaf için gelen ziyaretçiler, dua edenler ve şükredip secde edenler /namaz kılanlar için, Kâbe'yi /insanlar için ortak olan eğitim evini te¬miz tutmakla görevlendirmiştik. Al-i İmran-96. Ey iman edenler! Şunu bilin ki, tüm insanlar önem versinler diye inşa edilen ve mübarek kılınmış ilk ev bütün insan âlemleri için bir hidayet /doğru yolu bulma kaynağı olmak üzere düşündürücü ve ders alınacak apaçık mesajlar bulunan Mekke'deki evdir /Kâbe'dir.).
Kâbe'deki putlar, 630 yılında Mekke'nin fethi üzerine Hz. Muhammed tarafından çıkartılmış ve putlardan temizlenmiş hali ile şirk koşmaksızın sadece Allah'ı tek ilah kabul edenler için sembol olarak devam ettirilmiştir. Hatta oraya gelmek isteyenleri engellemenin büyük suçlardan olacağı üzerinde de durulmuştur (Hac-25. Ya Muhammed! Allah'ın tek olduğunu red edip şirk koşarak buyruklarını da kabul etmeyerek küfre sapmış olanlar, ayrıca hem Allah'ın buyruklarının uygulanmasını, hem de gerek o bölgede yaşayan, gerekse dışarıdan gelen bütün insanların eğitim ve ziyaret yeri olarak belirlediğimiz Mescid-i Haram'ı ziyaret etmelerini engelliyorlar. Halbuki onlar bilsinler ki, her kim insanların oraya gelmelerini zor kullanarak engellemeye kalkarsa, ona elem verici azabımızı mutlaka tattıracağız).
Mekke'nin Fethinden önce Kur'an'ın 86 suresinin, geriye kalan 28 surenin ise 610 yılında gerçekleştirilen Medine'ye göç edildikten sonra indirildiği genel kabul gören yaklaşımdır. Yaklaşık 622-23 yıllarında indirilen Bakara suresinin 142 nci ayetine kadar geçen sürede Hz. Muhammed bir taraftan o zamana kadar indirilen Kur'an ayetleri çerçevesine uyarken, diğer taraftan da bazı konularda Tevrat ve İncil'deki hükümlere de başvuruyordu. Bu ikilemli yaklaşım ise Yahudi ve Hıristiyan toplumunda bir ayrıcalık fikri yanında Hz. Muhammed'in tutarsızlığı şeklinde de yorumlanıyordu. Çünkü Hz. İbrahim'den itibaren gelen bütün Peygamberler İsrailoğullarındandı ve Allah tarafından ayrıcalıklı konumdaydılar (Bakara-47. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve Allah ile yaptığınız anlaşmaya sadakatiniz ve bildirdiğim kesin hükümlere uygun olumlu amelleriniz nedeniyle bir zamanlar sizin gibi olmayan diğer insan gruplarından daha fazla önem vermiş olduğumu hep hatırlayın ve unutmayın). Bu nedenle de kendilerini halen ayrıcalıklı bir toplum olarak görüyorlardı ve yine kendi ırklarından bir Peygamber beklentisi içindeydiler (Bakara-90. Bu insanlar, Allah'ın, kullarından uygun gördüğünü /Muhammed'i peygamber olarak atayınca, kendi ırklarından olmadığı ve onu kıskandıkları için Kur'an'ı inkâr ettiler ve O'na karşı tavır aldılar. Bu yüzden fela¬ket üstüne felakete uğradılar ve böyleleri için ayrıca Ahrette perişan edici bir azap da söz konusudur).
Haftaya kısmetse devam etmek ümidi ile.
NOT: ON YEDİ ŞUBAT 2016 tarihinde 2 haftada bir Çarşamba günleri saat 17.30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETLERİ"ne İnşallah devam edeceğim.

Haberleri