24 Haziran seçimleri sonrasında cumhurbaşkanlığı sistemi hayata geçti…
Yeni yönetim sistemi kapsamında ilk Bakanlar Kurulu da oluştu…
Kabinedeki bakanların özelliklerine baktığınızda, partili sadece 3 bakan var kabinede…
Diğerleri dışarıdan isimler…
Yani…
ülkeyi yönetecek kabine parti ağırlığı taşımıyor…
Bu durum Ankara’da “Tayyip Erdoğan’ın artık kurulduğu günden bu yana adeta sırtında taşıdığı ve çoğu zaman kendisine de zarar verir hale gelen partisine ihtiyacı kalmadı” şeklinde yorumlanıyor…
Yine Ankara kulislerinde konuşulanlara bakılırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bakanlar kurulu oluşturmada izlediği yöntemin aynısını, önümüzdeki mahalli seçimlerde de uygulama yoluna gideceği ve belediye başkan adaylarını tıpkı kabine üyelerini belirlemede kullandığı yöntemle belirleyeceği ifade ediliyor…
Eğer bu konuşulanlar doğru çıkarsa, AK partinin önümüzdeki mahalli seçimlerde göstereceği belediye başkan adayları, AK Partililikleriyle tanınmış isimler olmayacak…
Tıpkı kabinenin çoğu bakanı gibi dışarıdan, kamu ya da özel sektörde isimleri bilinen, ortaya koyacakları icraatlarıyla parti tabanını memnun etmekten ziyade, toplum üzerinde olumlu düşünceler oluşturma özellikleri olan isimler olacak…
Yukarıda da söyledik…
Bu yazdıklarımız Ankara kulislerinde konuşulanlardan ibaret…
Eğer bu söylenenler gerçek çıkarsa, bu durum AK parti içinde, AK partililikleri ile ön plana çıkan ve mahalli seçimlerde adaylık için niyetlenenlerin hiç de hoşuna gitmeyecektir…
Eğer bu söylenenler gerçekleşirse, AK partinin belediye başkan adayları, o güne kadar AK parti binasının nerede olduğunu dahi bilmeyen isimlerden oluşması hiç de sürpriz olmayacak gibi…
.....
Kendi partisi içinde iktidar olmaktan
öte bir iddiası olmayan CHP…
Genel başkanından tutun da sade üyesine kadar, partinin içinde kim varsa tüm enerjiyi parti içinde yaşanan mücadeleye harcıyor…
Kurultaydan galip çıkmak, Milletvekili adayı olmak, belediye başkanı olmak…
Hatta…
İl başkanı, ilçe başkanı, delege olmak için veriliyor tüm çabalar…
İktidar olmak umurunda bile değilmiş gibi yansıyor dışarıya…
Kurultayların kazananı olmak yetiyor genel başkan ve yönetimine…
Milletvekili ve belediye başkanı olmak yetiyor…
Şehirlerde il ve ilçe başkanı olmakla hedefler tamamlanıyor…
Delege olmaktan bile mutlu oluyor CHP’liler…
Varsın iktidar da olmayıversin, parti içindeki yarışın bir şekilde galibi olmanın hazzını iktidar dahil hiçbir şey vermiyor CHP’lilere…
çünkü…
İktidarı kendi partilerinin içinde yaşamaya öyle alışmışlar ki, işin “iktidar” kısmı sanki başka bir dünya onlar için…
ülkede yaşayan her dört kişiden biri ısrarla ve inatla “Hadi artık! İktidara yürü!” diye oy vermeyi sürdürmesine rağmen, CHP “Benim kendi partim içindeki iktidarım bana yeter” diyor da başka bir şey demiyor…
-“Şu bize oy verenler böyle giderse bir gün bize oy vermekten vazgeçecek, işte o zaman genel başkan olmanın da, milletvekili ve belediye başkanı olmanın da hiçbir anlamı kalmayacak. Aklımızı başımıza alalım. İktidara gelmenin yollarını bulalım. İktidara geldiğimizde hepimize yetecek koltuk var” diye düşünmüyor…
Yarışı, çabayı, enerjiyi kendi partisinin içinden bir türlü çıkartamıyor…
Parti içindeki mücadele ve yarıştan başka bir amaç taşımıyor kısacası…
Ne diyelim?
CHP’liler tek partili dönemin halen devam ettiğini zannediyor olsa gerek ki, kongreleri, kurultayları kazandıklarında, iktidar olduklarını zannediyor…
Kongreleri ve kurultayları kazandıklarında adeta iktidar olmuş kadar sevinmeleri ise sırf bu yüzden olsa gerek…
Aslına bakarsanız, sol her şeyden önce değişim demektir…
CHP’de olan bitenlerle birlikte sol’un anlamı da adeta, “kessen değişmez” bir şekle dönüştü mübarek!
.....
Dereyi görmeden paçayı sıvayan hayal kırıklığı yaşar
Son yapılan 24 Haziran seçim sonuçlarına açıp bir bakın.
Tayyip Erdoğan partisinden 7-8 puan daha fazla oy almış…
Muharrem İnce’nin de oyu partisinden 7-8 puan daha fazla…
Meral Akşener’in oyu partisinin altında kalmış.
AK Parti’de ciddi bir oy kaybı var…
CHP’de de önemli bir oy kaybı mevcut…
Her ki partiden de İYİ Parti’ye, MHP’ye ve HDP’ye giden oylar var…
Bu şu anlama geliyor:
Seçmenin yüzde 10 civarında olduğu düşünülen bir kısmı, kendi partisi olmasına rağmen, partisinin haricinde her an her partiye ve kişiye oy verebilir bir konumda…
Şimdi önümüzdeki mahalli seçimleri bir düşünün.
Sözünü ettiğimiz bu yüzde 10’luk seçmen, yöneleceği parti ve adayına belediye seçimlerini kazandırır mı kazandırmaz mı?
Eskişehir’i düşünün…
Yüzde 10 dediğiniz seçmen Eskişehir’de 50 bin civarı oya tekamül ediyor…
Bugüne kadar yapılan seçimlerde belediyeleri kazanan ile kaybeden arasındaki oy farkı 25-30 bini aşmıyor…
Demek oluyor ki, önümüzdeki belediye seçimleri hiçbir partinin ve adayın tekelinde değil…
O sözünü ettiğimiz, partisi olsa dahi, kendi partisi dışında her partiye ve adaya oy verebilecek yüzde 10 ne derse o olacak…
O nedenle…
Son yapılan seçimlerin sonuç rakamlarını iyi okumadan, şimdiden çıkıp “şu kazanır, bu kaybeder” diyen, dereyi görmeden paça sıvadığı için hayal kırıklığı yaşar…