Kadın Kolları Ayrımcı Bir Zihniyetin Ürünü Değil Mi?

Türkiye siyasetine 1950’lerin sonunda katılan “kadın kolları” hareketi bugün halen hemen her siyasi partinin bünyesinde yer almaya devam ediyor.

Türkiye siyasetine 1950’lerin sonunda katılan “kadın kolları” hareketi bugün halen hemen her siyasi partinin bünyesinde yer almaya devam ediyor. Kadın kolları oluşumları bazı partilerde oldukça aktif çalışma halindeyken bazı siyasi partilerde ise sembolik olarak yer alıyor desek yanlış olmaz. Ancak aktif-pasif olayından ziyade kadın kolları gibi bence cinsiyetçi bir yapılanmanın bugünün siyasetinde yeri var mı onu tartışmak gerekiyor diye düşünüyorum…

Geçtiğimiz pazar günü Anneler Günü olması vesilesi ile kadın siyasilerin açıklamalarında Anneler Günü için iyi dileklerin yanında kadınların siyasette daha aktif olmaları gerektiğine yönelik cümlelere de rastladım. Kadınlar bu konuda çok haklı. Türkiye’de sosyalist veya sosyal demokrat olduğunu söyleyen partilerde bile kadınlara yeteri miktarda yönetici kotası, milletvekili kotası ayrılmıyor. Bunun yanında kadın siyasiler, “kadın kolları” çatısı altına toplanarak, oraya kanalize edilerek aslında ayrıştırılıyor. Kadın kolları kadınlara siyaset şansı veriyor gibi görünürken aslında kadın siyasetini erkek siyasetinden ayrıştırarak verimsiz hale getiriyor.

Bu nedenle ben artık günümüzün modern siyasi hayatında kadın kolları yapılanmasının doğru bir yapılanma olmadığını düşünüyorum. Kadın kolları 1950’lerin, 60’ların veya 80’lerin siyasi konjonktürüne uygun olabilir ancak; bugünün anlayışında kadın kollarının erkek egemen sisteme boyun eğmesine neden oluyor.

Elbette kadın kolları dünyanın farklı ülkelerinde uygulamada olan, kadının siyasal katılımını arttırmak amacıyla oluşturulmuş ve pek tabii ki başka birçok değişkenle birlikte, başarılı sonuçlar ortaya koymuş yapılardır. Fakat Türkiye’de baktığımızda kadın kolları amiyane tabirle şuna dönüşmüş durumda;

Erkeklerin kadınlara, “Siz ayrılın, şöyle bir oluşuma dahil olun, orada kendinizi siyaset yapıyoruz diye eğlendirin, orada egonuzu tatmin edin ama bizim işimize de pek karışmayın.” dediği yerler.

Yani artık cinsiyetçi bir alana dönüşmüş kadın kolları yerine siyasi partilerin ana kademe il yönetimlerinde ve merkez yönetimlerinde kadın ve kadın teşkilatlanmalarından sorumlu başkan yardımcılarını görmemiz gerek. Böylece kadınlar ayrışmamış, ana kademede güçlü bir şekilde yer alan, siyasette daha katılımcı ve aktif bireyler olabilir.

Örneğin iktidar partisi AK Parti’ye bu konuda göz atalım…

Partinin 30 kişilik MYK listesinde sadece 6 kadın var. Bunlardan birisi de AK Parti Kadın Kolları Genel Başkanı Tuğba Işık Ercan. AK Parti’yi kadın kolları genel başkanını en azından MYK dahil ettiği için takdir etmek lazım. Fakat yalnızca MYK’ya 6 kadın yazarak %20’sini kadınların oluşturduğu bir kurul kadın temsiliyeti açısından yeterli değil. Ayrıca Ercan’ın kadın kolları genel başkanı olduğu için değil de yalnızca partide siyaset yapan güçlü bir kadın figürü olduğu için o listede yer almasını temenni ederdim. Kadın ve Kadın Politikalarından Sorumlu ya da Kadın Teşkilatlanmasından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı sıfatı taşıması da erkek egemen siyasetin kırılması açısından bence çok önemli. AK Parti’nin geliştirmesi gereken bu kısımlar…

Ana muhalefet partisi CHP’ye baktığımızda ise partinin ne ana kademe MYK’sında ne PM’sinde Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya’nın olmadığını görüyorum. Bu da zaten bizlere çok şey anlatıyor. CHP gibi sosyal demokrat bir yapıda kadın kolları başkanı partinin üst yönetiminin dışında kalıyor. O zaman kadın kollarının ne anlamı var?

Eskişehir’e bakalım mesela,

AK Parti’den ya da CHP’den kadın kolları Ankara’ya kaç milletvekili gönderdi? Parti meclisine, MYK’ya hangi kadın kolları emekçisi girebildi?

Hem bu sebeplerle, hem de erkek egemen siyasetin kırılımı açısından kadın kollarının artık ömrünü doldurması ve kadın siyasi hareketinin başka bir formatta karşımıza çıkması gerektiğine inanıyorum.

Herkese mutlu bir gün diliyorum. Sevgiyle kalın…

Siyaset Haberleri