Kadın ve gençlere ulaşamayan parti ve adayların işi çok zor bilesiniz...

Baba eskiden evin reisiydi.Son sözü söylerdi.O’nun istemediği hiçbir şey olmaz, O’nun istediği her şey olurdu.Öyle görmüştü, babasından dedesinden gördüğünü de aynen uygulardı.Evin diğer bireyleri de kabullenirdi bu durumu.Baba’nın...

Baba eskiden evin reisiydi.
Son sözü söylerdi.
O'nun istemediği hiçbir şey olmaz, O'nun istediği her şey olurdu.
Öyle görmüştü, babasından dedesinden gördüğünü de aynen uygulardı.
Evin diğer bireyleri de kabullenirdi bu durumu.
Baba'nın söylediği nihai karardı, sorgulanmazdı, karşı çıkılmazdı.
Süreç içinde büyük bir değişim yaşandı aile yapısında.
O sert yapılı babalar yavaş yavaş duygusallığa doğru geçiş yaptı.
Her bir aile bireyinin fikir beyan etme süreci başladı.
Duygusallık yolunda her geçen gün daha da ilerleyen evin eski reisi zaman içinde aile bireylerinden, yani eşinden ve çocuklarından etkilenmeye da başladı.
Bir müddet sonra, eş ve çocuklardan etkileme kaçınılmaz olmuştu.
Eskiden "dediğim dedik" pozisyonunda olan reisin reisliği devam ediyordu ama, özellikle bazı konularda eşinin ve çocuklarının etkisi, üzerinde alenen hissedilir olmuştu.
İşte bu "bazı konular" içinde, seçimlerde oy verme meselesi de vardı.

Eskiden, yani baba evin reisiyken seçim kapıya dayandığında "Şu partiye oy verilecek" dediğinde, aile bireyleri gidip o partiye basardı oyu.

Süreç içinde iş tersine döndü.

Oy verilecek parti konusunda eşler ve çocuklar, evin reisini daha çok ikna eder hale geldi.

Sonuç olarak...
Evde artık hangi partiye oy verileceği konusunda eş ve çocuklar o eski babanın talimatı ile oy vermeyi bir tarafa bırakmış, artık kendi düşünceleri çerçevesinde oy verir hale gelmişti.

Duygusallığın tavanını yaşayan baba yani eski reisler ise bu durumdan ister istemez etkilenir olmuşlardı.

İş tam tersine dönmüştü anlayacağınız süreç içinde.

Ve bu süreç hala devam ediyor.
Netice itibarıyla...

Bu gün yapılan seçimlerde sonuçlarının tahliline baktığınızda, özellikle mahalli seçimleri kazanan aday ve partilerin, o bölgede yaşayan kadın ve gençlerin oylarıyla bu seçimi kazandıklarını rahatlıkla görebiliyoruz.

O halde bu tahlil, seçime girecek partilerin ve daha bu günden aday olmaya niyetlenenlerin elinde önemli bir veri oluşturuyor.

Kısacası...
Kadına ve evin gençlerine hitap etmeyen, dokunmayan,onları etkileyemeyen parti ve adayların işi çok zor bundan sonra...

***

Belediyelere teşekkür ediyoruz....

Önceki gün bu sütunlarda bir yazı kaleme almıştık. Kaleme aldığımız yazı aslında Alevi bir bir okurumuzun söyledikleriyle ilgiliydi.

Okurumuz:
Muharrem ayı ile ilgili Tepebaşı Belediyesi Cemevi'nde iftar verirken Büyükşehir ve Odunpazarı Belediyesinin bu ayı unutup unutmadığı sormuş, biz de bu soruyu köşemize almıştık.
Yazı ile ilgili olarak ESKİŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI BAŞKANI
İsmail Kılıç bir açıklama göndermiş.
Gönderdiği açıklamayı aynen yayınlıyor, ilgilenenlerin bilgisine sunuyoruz...
"Bilindiği üzere 02.Ekim 2016 günü Muharrem ayının birinci günüdür. Muharrem ayı Hz Hüseyin'in 72 yakını ile Kerbela'da şehit edildiği gündür. Muharrem Aleviler ve Ehli Beyt sevgisi olan tüm müslümanlar yas ve matem tutmaktadır. Aynı zamanda oruç da tutulmaktadır.
Muharrem ve matem ayıyla ilgili olarak Cemevinde on iki gün boyunca her gün oruç yemeği verilmektedir, sonrasında da panel, aşure,kurban ibadeti yapılacaktır. Bu etkinlik için üyelerimiz sivil toplum örgütleri ve belediyelerimiz katkı vermektedir.
Bugünkü basında bir köşe yazısında matem ayı ve Muharrem ibadetlerinde sadece Tepebaşı Belediye başkanlığının katkı verdiği diğer belediyelerin ilgisiz kaldığı belirtilerek kamuoyunda algı yaratılmaktadır.
Oysa ki işin doğrusu şöyledir:
Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyesi ve başkanları bu matem ve Muharrem ibadetimize yasalar ölçüsünde ayni yardım yapmaktadırlar. Bu yardımlar için onlara şükran borçlıyuz. Yönetim ve üyelerim adına teşekkür ediyorum. Yapılan yardımlar reklam edilmediği için bu algının oluştuğu kanısındayım. Bunun böyle bilinmesini tüm kamuoyunun bilgilerine sunarım. Yardım ve emeği geçen herkese de kurumum adına teşekkürlerimi bildiriyorum."

***

Sosyal medya sonunuz olabilir...

Olay yabancı bir ülkede meydana geliyor.
Bembeyaz bir çadır kuruluyor kentin merkezine.
Üzerine de bir tabela çakılıyor:
Tabelada...
-"Girin içeriye, hakkınızda ne var ne yoksa söyleyelim" yazıyor.
Bildiğiniz; Bizim "Falcı", onların "Medyum" diye tanıdığı bir adam oturuyor içerde.
Beyaz elbiseler giymiş, uzun beyaz saçları olan, önünde de yine beyaz bir masası bulunan karizmatik bir insan anlayacağınız.
Merak edenler tek tek giriyor içeriye.
İlk giren kadının elini tutuyor medyum:
-"Senin mutsuz bir yaşamın var. Kocanla ipleri kopartmışsın. Kafa dağıtmak için gittiğin tatil bile psikolojini düzeltmemiş. İçkiye vermişsin kendini. Çocuğun da etkilenmiş bundan. Baksana,sınıfı bile geçememiş. Artık kendine bir çeki düzen vermelisin. Baksana kocanın sana dönme ihtimali de yok zaten. O çoktan bir kadın bulup, aynı eve yerleşmiş bile"
Kadın hayretler içinde.
Çünkü anlattıklarının hepsi doğru.
O şaşkınlıkla çıkıyor çadırdan.
Çadıra ikinci olarak giren bir erkek.
Medyum onun da elini tuttuktan sonra başlıyor anlatmaya.
-"Kumara alışmayacaktın. Bak seni ne hale getirdi. Oturduğun evi satılığa çıkartmışsın. 95 Bin dolar istiyorsun karşılığında. Elinde avucunda ne varsa gitmiş zaten. Karın da çocuklarını alıp başka bir şehre taşınmış. Evi satsan bile borçları ancak ödeyebileceksin. Halbuki ne güzel bir yaşamın vardı. Çocukların yanındaki komşunun çocukları ile çok iyi anlaşıyordu. Şimdi evi satacaksın. O çocuklar bu evi satmanı hiç istemiyor"
Adam, son derece şaşkın. Çünkü anlatılanların tamamı doğru.
Aynı şekilde çıkıyor dışarı.
Söz konusu çadıra sırayla girenler de, medyumun söyledikleri karşısında ağızları açık kalıyor.
Hepsinin çıkışta söylediği tek bir şey var;
-"Bu adam bütün bunları nasıl bilebilir?"
Sonradan gerçeği açıklıyorlar insanlara.
Konuştukları ve her şeyi bilen adam, aslında medyum falan değil.
Sadece kulağında kimsenin göremeyeceği bir cihaz var.
Konuşulan çadırın içindeki bir bölümün perdesi iniveriyor aşağıya ve perdenin arkasında 5-6 kişi ve önlerinde de bilgisayarlar.
Her bilgisayarda bir sosyal medya sayfası açılmış.
Siz içeriye girdikten sonra, anında sayfalarınıza giriyor bu 5-6 kişi.
Sizinle ilgili tüm bilgileri toplayıp, kulağındaki mikrofon aracılığıyla medyum taklidi yapana gönderiyorlar.
O da insanlara söylüyor özel hayatları ile ilgili detayları.
Aslında...
Medyum zannettiği insandan duyduğu ve son derece şaşırdığı olayları, sahip olduğu sosyal medya sayfalarından herkes biliyor.
Sonuç olarak...
Sosyal medya hepimizin günlük hayatının önemli bir parçası oldu.
Bu olurken, her birimizin özel hayatı ile ilgili detaylar da resmen ortaya döküldü.
Artık insanlarla ilgili olarak, olup biteni bilmek ve bu olup bitenden yola çıkarak gelecek ile ilgili tahmin yapmak için medyum falan olmaya gerek yok.
Herkesin özel yaşamı, herkesin klavyesinin birkaç tuşu arasında.
O yüzden siz siz olun, sosyal medyayı, sosyal yaşamınızın içine fazla sokmayın.
Eğer istemeden ve farkında olmadan sokuyorsanız da, sizinle ilgili tüm özel bilgilere sahip olanları gördüğünüzde, şaşırmayın.
Zira o bilgileri edinmesinin nedeni bizzat sizsiniz...

Haberleri