Gündelik dilde kullandığımız pek çok farklı sözcük ve kavram var. Bunların bir kısmını kulaktan dolma ve alelusul yollarla öğrendiğimiz için çoğu durumda yanlış kullanabiliyoruz. Okuma konusunda özürlü bir toplum olduğumuz da buna eklenince günlük dilin sığlığı yaygınlaşıyor; konuşma - yazı dili çeşitliliği ve zenginliği kaybolmuş bir iletişim haline geliyor. Kalite sözcüğü de bu iletişim barbarlığı içinde kendi tanımını yaygınlaştıramamış kavramlardan birisi olarak günlük konuşma ve yazı dilimizde yer alıyor.
Kalite, iş dünyasında müşteri ihtiyaç, talep ve beklentilerine uygunluk düzeyi demektir. Bu uygunluğun derecesi ne denli yüksek olursa o işi yapanın ve ürettiği mal ile hizmetlerin o kadar yüksek kalitede olduğu söylenir.
Bu anlayışı yaşamın tüm alanlarına yayarak da ele alabiliriz. örneğin insanın ‘kaliteli’ olması çevresine nasıl yaklaştığı, ne tür bir tepki modeli olduğu ile ilgilidir. İnsanın yaşam çevresinin en önde gelen unsurlarından birincisi kendisidir. Dolayısıyla kendisi için ne istediği ve beklediği ile bunu ne denli yerine getirdiği, insanın öz-kalitesinin belirleyicilerinden birisidir. Bu nedenle insanın kendisini geliştirmek için yaptıkları ile çevresi için yaptıkları arasında bir paralellik olmak zorundadır. Kendi gelişimi için emek ve zaman vermeyenin, çevresine katkısı olacağını söylemek zordur.
Bir şirketin tanıtım amacıyla kullandığı bir sloganı hatırlıyorum: “Sizi ilk sıraya koymak bizi birinci yapar.” Bu güzel cümle ile iki tür mesaj verilmekte. Birincisi; müşteriye ve çevreye verilen önem ve değer ifade ediliyor. İkinci olarak ise bu değeri verebilmek ve gerekli olan müşteri sadakatini sağlayabilmek için kendini geliştirmesi gerektiği konusunda taahhütte bulunuyor. Böylece hem kendini geliştirmek hem de çevresine kadar saygılı ve sorumlu olmak konusunda bir sosyal sözleşme ortaya konmuş oluyor.
Yukarıda andığım tanıtım sloganındaki ikilemeye dikkat edin. Başkalarına daha iyi bir yaşam için verilen söz, aynı zamanda kişinin kendi yaşamını da iyileştirmesi gereğini ortaya koyuyor. Kaliteli bir yaşam adına kazan-kazan anlayışını anlatabilmenin güzel bir şekli…
İnsanı kaliteli bir yaşam yolundan uzaklaştıran faktörler arasında tembelliği, kolaycılığı, kayıtsızlığı, duyarsızlığı, adam-sendeciliği ve ucuzculuğu saymam gerekir. Yaşam kalitesinin odağında insanın kendisi var. Bu nedenle bireyin kaliteli yaşam savaşı, öncelikle kendini kaliteli hale getirmesi ile ilgilidir.
Bireyin kendi kalite mücadelesi, sadece gelir düzeyine indirgenmemeli. Kişi sosyal ve kültürel yaşam boyutunda da kalite uğraşı içinde olmalı. Şu da bir gerçek ki; içinde bulunduğumuz yüksek ivmeli yaşam akışı, kendini geliştirmeyi bir yandan zorunlu kılarken artan seçenekler doğru tercihler yapmayı da zorlaştırıyor.
Hiç kuşkusuz; yeterli gelire sahip olmak önemlidir; çünkü insanlar iyi yaşamayı hak ederler. Ama kişinin kendi yaşamına sadece gelir açısından bakması, onu borsada bir hisse senedi düzeyine indirgeyebilir; bu yanlışa savrulmamak için dikkatli olmalı. Yaşamdaki başarı öykülerini incelediğimizde; kaliteli yaşam düzeyini yakalamış olanların gelir dışında başka faktörlerde de başarılı olduğunu görürüz.
Tembellik kolay ve çekicidir. Mücadele zor görünür. Ama unutmamalı ki; kaliteli olana erişmek için emek ve zaman harcamak gerekir. Gündüz güneşin, gece ise ay ve yıldızların altında hiçbir şey tesadüfî değil.
Nereye gideceğini bilmiyorsan gittiğin her yer orasıdır. Ne istediğini bilmiyorsan elde ettiğin her şey odur. İstekler, gelecekte gerçeklik kazanabilecek olan şeylerdir. İnsan, bir isteğine doğru yürümeden önce ilgili hedefini belirlemeli. Her adımdan sonra o hedefe ne denli yaklaştığını ona belli edecek göstergeleri olmalı. Bir başka deyişle; ilk konumuna göre bulunduğu durumu ona ifade edebilecek ölçümler yapmalı. Kimi zaman elde ettiği ara sonuçlara göre politikasını veya tarzını değiştirebilecektir.
Kaliteli bir yaşam isteyen kişi, öncelikle kendisi için bu talebin ne anlama geldiğini tanımlamalı; uzak, orta ve kısa gelecek için beklentileri ile geleceğe yürüyüş tarzını belirlemelidir. Tanımlanmamış bir kaliteli yaşam talebi, çok da anlamlı ve değerli olmayacaktır.