KAMU SAVURGANLIĞI...

Bir okuyucumuz, göndermiş olduğu e mail’de " Siyasi iktidarlar ve devlette görevli kişi/kişiler, vatandaşın vergi olarak ödediği paraları, harcama yetkisine sahiptir. Demokrasi ile yönetilen ülkemizde, bu yetkiyi onlara halk veriyor....

Bir okuyucumuz, göndermiş olduğu e mail'de " Siyasi iktidarlar ve devlette görevli kişi/kişiler, vatandaşın vergi olarak ödediği paraları, harcama yetkisine sahiptir. Demokrasi ile yönetilen ülkemizde, bu yetkiyi onlara halk veriyor. Ancak bu paraları harcamakta hiç bir zaman dikkatli olmuyorlar, müsrif ve savurgan davranıyorlar. Kaynakları sorumsuzca kullanıyorlar. Fatura ise her zaman olduğu gibi vatandaşa kesiliyor. " demiş.
Son günlerde, vatandaşlar ve ekonomistler, ekonominin geleceğinden kaygılıdır. Özellikle sıcak para ve Merkez Bankası'nın, gecelik faizleri ve cari açık, tehlike sinyalleri çalıyor. Gelir dağılımı ise, her geçen gün daha da bozuluyor ama Ekonomide, suçu kimse üzerine almıyor. Politikacılar, işadamlarını, reel sektörü, onlar ise finans sektörünü suçluyor. Ülkemizde, son yıllarda ekonomi politikalarına maalesef reel sektör değil, finans sektörü damgasını vurmaktadır. Kamu açıklarının kapatılmasında, finans piyasalarının rolü düşünülürse de ülkemiz hazine bonosu alıp satarak, ya da repo yaparak kalkınamaz.
Kemikleşmiş enflasyon düşüyor dendi ama son aylarda, tekrar iki haneli enflasyonla Türkiye tanıştı. Özellikle de sıcak paraya ödenen yüksek faiz ve petrol fiyatlarındaki anormal artışlar, enflasyonu daha da artıracaktır. Devlet, ayda 2 trilyon vergi topluyor ve bunun tamamını faiz borçlarına ödüyor. Beş yılda faize ödenen para ise 154.3 milyar dolardır. İç borç stokunun büyümesine, kaynakların faize gitmesine, gelir ve servet dağılımının bozulmasına da neden oluyor. Döviz açığı ödenemez boyutlara ulaşıyor, ucuz döviz nedeniyle de ülkemizin yatırım ve üretim yapısı bozuluyor, işsizlik artıyor ve ucuz işsizliğe dayalı bir ihracat düzeni oluşuyor.
Türkiye'de, Ocak ayı cari işlemler açığı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28 artarak 3 milyar 934 milyon dolar oldu. Ocak sonu itibariyle son bir yılda 38 milyar 891 milyon dolar tutarında cari açık verildi. Ocak ayı cari işlemler açığı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28 artarak 3 milyar 934 milyon dolar oldu. Ocak sonu itibariyle son bir yılda 38 milyar 891 milyon dolar tutarında cari açık verildi. Aylık cari açıkların yüksek çıkmasının başlıca nedenini, hizmetler ve gelir dengesindeki açıklıktır. Türkiye, son bir yılda, GSMH' nın yüzde 5.5' ini, yurt dışına transfer ediyor. Yabancı sermayenin üretime yönelik değil de tüketime yönelik yatırım yapması ise yurt dışına transferi daha da artıracaktır.
Çok partili dönemlerde, Calvin Coolidge' in, "Hiç bir şey devletin parasını harcamaktan daha kolay değildir. Çünkü devletin parası hiç kimseye aittir." sözü hep geçerli oldu. Devlete mevcut, 50 bini kamyon,35 bini kamyonet,20 bin otobüs,20 bin minibüs,95 bin otomobil ve 11 bin diğer araçlar olmak üzere, toplam 231 bin araç var.Halbuki bu sayı Almanya'da 15 bin,Japonya'da 10 bin, İngiltere' de ise 12 bin.... Türkiye'de 294 gümrük kapısı var. Oysa Almaya da 60, Fransa'da ise 53 kapı var. Devlet dairelerinde çoğu uluslararası görüşmeler e açık, 162 bin telefon var. Aylık fatura gideri ise 5 trilyon TL Bütçede sadece kamuda makam araçları şoförlerine ödenen para, yıl yaklaşık 600 trilyon TL olduğu söyleniyor. Devleti yurtdışı kadrolarında çalışan yaklaşık, 7.500 personele harcırahlarla birlikte ödediği para 100 milyon dolar.
Türkiye' de, devlet kurum/kuruluşlarında da ciddi bir savurganlık mevcut. Devletin yaklaşık 2 milyon 750 bin memuru var. Oysa Rahmetli Adnan Kahveci' nin tespitlerine göre, 800 bin memur devlete yeterlidir. Elbette devlet yönetimindeki savurganlığın, rakamlarla ortaya koymanın imkânı yok... Ancak devlette, namusu ile çalışan, milletin para ve malını itina ile kullanan insanlarımızda var. Ayrıca devlet o kadar büyük bir aygıt ki, yönetimdeki tüm usulsüzlükleri, israfları, yolsuzluk ve hırsızlıkları hesap etmek gerçekten çok güç, Ancak çok partili dönemde, olumlu gelişmelerin yanında, kamu kaynaklarında, israfın, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık olaylarının inanılmaz boyutlara ulaştı. Hayali ihracat ve hayali yatırım vurgunlarının yaşandığı; akraba, eş-dost ve partililerin, kısaca liyakatsiz ve beceriksiz kimseler torpille işe yerleştirildi. Mafya-çete-,işadamı-siyaset ilişkileri ile devlet ihalelerinden avantalar elde edildiği; özelleştirmenin talana dönüştüğü; makam aracı saltanatının ve lojman sefasının söz konusu olduğu bir ortamda yaşadık.
Ne demişti Tevfik Fikret?
"Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! "
yerleştiriyorlar. Liyakatsız kimseleri önemli makamlara getiriyorlar. Sonuç,olarak , devlet kuruluşlarında bugün içinde yaşadığımız sorunlar ortaya çıkıyor. Amerikan eski başkanlarından Calvin Coolidge'in dediği gibi "hiç bir şey devletin parasını harcamaktan daha kolay değildir." Gerçekten de öyledir.. Görünürde, devlet parasını harcarken pek çok bürokrasi ve kırtasiyecilik vardır. Ancak ne denetim etkindir, ne de devlet harcamalarında şeffaflık sözkonusudur. Gizlilik ve örtbas içinde kamu kaynakları israf edilir...
Politikacıların dillerinden düşürmedikleri "milletin çıkarı" ve "kamu yararı" gibi sözleri de "milletin malı" gibi aldatmaca bir kavram olarak ele alıyorum. Milletin çıkarı için çalıştığını iddia edenlerin sonuçta hep kendi çıkarlarının peşinde koşmaları bizim bu kavramlara inancımızı ve güvenimizi sarsmaktadır. Halk adına ve halk için çalıştığını iddia eden siyasal iktidarlar maalesef hep kendi özel çıkarlarını korumak ve yeniden seçilebilmek mücadelesini vermektedirler.
KAMU SAVURGANLIĞI VE İSRAF...

Haberleri