Türk Milleti olarak Musul bizim kanayan yaramızdır. İngiliz oyunu bir Türk şehri olan Musul'u elimizden aldı. Ama bizin Musul sevdamız hiç bitmedi, tarihin bize fırsat vermesini bekledik durduk. Son olaylar bu yaramızı tekrar kanattı. Şimdi yakın tarihimizde bir gezinti yapalım: Osmanlı idari yönetiminde Bağdat Vilayeti'ne bağlı bir sancak olan Musul, 1878 yılında müstakil bir vilayet olmuştur. Musul Vilayetine bağlı kazalar ise ;Musul, İmadiye, Zaho, Duhuk, Akra, Sincar, Zibar, Kerkük, Revanduz, Köysancak, Raniye, Erbil ve Salahiye 'dir.
3 Kasım 1918 tarihinde Musul Vilayeti, İngiltere tarafından ele geçirilmiş ve yürürlükten kaldırılmıştır. 1919 yılında Musul, Birleşmiş Milletler tarafından 5 Haziran 1926 tarihli anlaşmayla İngiltere'ye verilmiştir.
Türk heyeti Lozan'a giderken aldıkları talimat gereğince; Süleymaniye, Musul ve Kerkük'ü mutlaka isteyecektir.
Atatürk 1933 yılında Amerikalı General Mc Arthur ile yaptığı görüşmede şunları söyledi;
"Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım. Selanik de dahil, Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım" " Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudud meselesi tayin ve tespit edilirken hudud-u millimiz İskenderun'un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul'u Süleymaniye'yi Kerkük'ü ihtiva eder. İşte hudud-u millimiz budur dedik."
Yine Atatürk 25 Aralık 1922'de Le Journal muhabiri Paul Herriet'a verilen mülakatta Musul konusundaki arzumuzu ortaya koydu;
''Musul vilayetinin hudud-ı millimize dahil araziden olduğunu biddefaat ilan ettik. Lozan'da elyevm karşımızda ahz-ı mevkii etmiş olanlar bunu pekâlâ bilirler. Vatanımızın hudutlarını tayin ettiğimiz zaman büyük fedakârlıklara katlandık. Artık milli arazimizden en ufak bir parçasını bizden koparmaya çalışmak pek haksız bir hareket olur. Buna katiyyen muvafakat edemeyiz''.
28 Ocak 1920 tarihli gizli oturumda son Osmanlı Meclis-I Mebusan'ı tarafından kararlaştırılan Misak-ı Milli'nin birinci maddesi, Türkiye'nin güney sınırlarını tesbit etmektedir. Misak'ın birinci maddesinde; "Osmanlı Devleti'nin özellikle Arap çoğunluğunun yerleşmiş olduğu (30 Ekim 1918 günkü Mütareke yapıldığı sırada) düşman ordularının işgali altında kalan bölgelerin geleceğinin, haklarını serbestçe açıklayacakları rey sonucu belirlenmesi gerekir; söz konusu mütareke çizgisi içinde din, soy ve amaç birliği bakımlarından birbirlerine bağlı olan, karşılıklı saygı ve özveri duyguları besleyen soy ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin koşullarına saygılı Osmanlı-İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tümü ister bir eylem, ister bir hükümle olsun, hiçbir nedenle birbirinden ayrılamayacak bir bütündür" şeklindeki yaklaşım açıktır. Buna göre mütareke hattı esas alındığında Musul, Kerkük ve Süleymaniye'nin ve diğer tarafta Hatay bölgesinin Anadolu'nun ayrılmaz bir parçası olduğu açıktır.
Şimdi bırakın Musul, Süleymaniye ve Kerkük üzerinde hak iddia etmeyi, içimizdeki birliklerden şanlı bayrağımız indirilmekte, yollar haftalarca kapatılmakta, bölücü unsurlar devlete başkaldırmaya devam etmektedir. Beklesin bütün ümitlerimiz, hayâllerimiz, masum soydaşlarımız... yeni bir dirilişin, silkinişin baharını.
KANAYAN YARAMIZ: MUSUL
Türk Milleti olarak Musul bizim kanayan yaramızdır. İngiliz oyunu bir Türk şehri olan Musulu elimizden aldı. Ama bizin Musul sevdamız hiç bitmedi, tarihin bize fırsat vermesini bekledik durduk. Son olaylar bu yaramızı tekrar kanattı....