Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN' la, hiç tanışmadım ama "EĞİTİM" ve " SAĞLIK " alanındaki, özellikle de "CÜZZAM" hastalığı üzerindeki çalışmalarını, yakından takip ettim.
Azim ve sabrındaki süreklilik, hedeflerindeki fedakârlık, her insana örnek teşkil edecek nitelikte idi. Bu meziyetleri sayesinde, hayatını, bilime, eğitime ve cehaleti yok etmeye adadı. O' ndaki insan sevgisi, hayatın şartlarındaki korkusuzluğu, hep dikkat çekti. İnsanların korktuğu cüzamlı hastalara, sevgi ile yaklaştı, onları kucakladı, ellerini tuttu. En önemlisi de dertlerine çare oldu. Yine O, Türkiye' nin, en ücra köşelerinde cehaletle savaştı. Ülkemizde siyasi iktidarların, başaramadıkları, işleri başardı. Onun sayesinde, binlerce kız çocuğu, Onun çağdaş ve örnek düşüncesi ve gayreti sonucu," kocaya satılmak" tan, "töre" mağduru olmaktan kurtuldu. İş, güç sahibi oldu.
Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN, ölümün eşiğinde bile ülkesini düşündü. Son nefesindeki tek isteği ve vasiyeti, ""Okuttuğumuz, kız öğrenci sayısını, 36 binden, 100 bine çıkarın, Türkiye'deki her köye, bir okul yapın ve her kasabada kız öğrenci yurdu açın..." oldu.
Son aylarda, O'nu ve sevenlerini, en çok üzen ise hakkındaki iftiralar oldu. Özellikle de " Annesi Hıristiyan, kendisi misyonerdir" diyenler, "Hayatını örtü düşmanlığına adadı. Ömrünün son döneminde, başörtü takmaya mecbur kaldı" diye yazanlar, onu hedef gösterenler, benzer iftiralarda bulunanlar, yıllarca yaptığı işler için, önyargılı davranıp, yargısız infaz yapanlar, ölümü karşısında, ne düşündüler bilinmez. Ama bu kesimler, kamu vicdanında mahkûm olurken, kul hakkı ile de sorumlu olacaklardır.
Öte yandan bir kesim ve medya tarafından, dinsizlikle ve misyoner olarak suçlanan Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN, 1983 yılında Mekke'ye gidip, Kâbe' yi tavaf ederek umre yapmıştı. Büyük çoğunluk bunu bilmez. Çünkü Sayın Prof. Dr. Türkan Saylan, bazı kesimler gibi, din üzerinden çıkar sağlamak, ticaret veya siyaset yapmak isteyen biri değildi. Buna da ihtiyacı yoktu. Çünkü O, Atatürk' ün kızı, evrensel kimliğe sahip bir bilim adamı idi.
O ' nu, terör örgütüne üye ve darbeci yaptılar. Bu nedenle de hasta halinde, evi arandı, Derneğinin, yöneticileri tutuklandı, arşivi götürüldü. Cenazesine Hükümetten tek kişi katılmadı. Ancak cenazesine, katılan10 binler, bu haksızlığa en güzel cevabı verdi.
Ülkemizde, Laik, cumhuriyetçi, sivil ve demokrat evrensel kimliğe sahip bilim adamlarını yetiştirmek çok zordur. Yaşarlarken, onlara, gerektiği kadar sahip çıktığımız söylenemez. Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN ve Prof. Dr. Mehmet HABERAL' la, ilgili gelişmelerde, buna tanık olduk. Aslında her iki bilim adamımız da, başkalarının kedilerini takdir etmesini beklemez. Çünkü onlar, insan olarak kendisini aştı, evrense bir kişiliğe ve kimliğe sahiptirler. Herkesten, daha fazla toplumsal sorumluluk taşıdılar. Her ikisi de Sağlık ve Eğitim alanında mucizeler yarattılar. Dilleri ve düşünceleri de evrenseldi.
Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN, gençlik yıllarını, hatta ömrünü, "CÜZZAM" gibi lanetli bir hastalığın kökünü kazımaya, "CEHALET" le savaşa vakfetti. Evrensel takdir duyguları ile taçlanan, eğitim, sağlık ve toplumsal gelişme alanında da unutulmayacak işler yaptı. Hakkında, ne söylesek azdır. O ebediye göçerken bile, "Görevimi yaptım, ölüme hazırım" demişti. Dünyada, huzur içinde, ebediyete göçen, görevimi hakkıyla yaptım diyen ve ölümün eşiğinde yaşanan, bu gönül rahatlığı kaç insana nasip olur?
Hayatını, Cüzamlı hastalara ve cehaletle savaşa adadı. Hiç şansları olmayan, 65 bin çocuğa, eğitim olanağı sağladı, onların makûs talihini değiştirdi. Bu hizmetleri ve eserleri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Türkan Saylan' ı, hep yaşayacaktır.
Rahmetli prof. Dr SAYLAN, aramızdan ve kardelenlerinden ayrılmadı. O, artık Türk halkının gönlünde, bıraktığı eslerinde, düşünce ve ilkelerinde, özellikle de kardelenlerinin, başarılarında yaşayacaktır. Geride bıraktığı hizmetleri, düşünceleri, fikirleriyle de gelecek nesillere, hem örnek, hem de rehber olacaktır. Çünkü O, evrensel düşünen, üretken, objektif, öngörüsü ve ahlaki sorumluluğu yüksek bir insanımızdı.
Beyoğlu emekli Müftüsü İhsan ÖZKESKİN, " Rahmetli SAYLAN, ölü değildir. Ölü olanlar bu dünyada hizmeti olmayanlardır. Umarız merhumenin bıraktığı noktadan hizmet bayrağını devralacak nice Türkan SAYANLAR çıkacaktır. "Sözlerine katılmamak mümkün mü?
İlahi takdire bakın ki, insanlık gönüllüsü, kardelenlerin annesi, bu ülkenin yüz akı. Cehaletle savaşma uğruna koşulsuz kendi yaşamından vazgeçen, demokrasi ve laiklik hassasiyetinin sesi ve eğitim mücahidi, örnek insan ve Atatürk' ün kızı, Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN, ebediye intikal ederken bile, 19 Mayıs Atatürk' ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı' nda, canından çok sevdiği, gençlerin ve kardelenlerinin yine yanında oldu.
Ruhu Şad, mekânı Cennet olsun
KARDELENLER ÖKSÜZ KALDI...
Rahmetli Prof. Dr. SAYLAN la, hiç tanışmadım ama "EĞİTİM" ve " SAĞLIK " alanındaki, özellikle de "CÜZZAM" hastalığı üzerindeki çalışmalarını, yakından takip ettim. Azim ve sabrındaki süreklilik,...