Eskişehir Sosyal Güvenlik Kurumu önünde gerçekleştirilen eylemde, Kamu Sen'e bağlı sendikaların şube başkan ve yöneticileri, Sağlık alanında yapılan uygulamaları eleştirdiler. Açıklamayı yapan Türk Sağlık Sen Şube Başkanı İsmail Türk, reformlar ile vatandaşların aldatıldığını ileri sürerek; "Devlet Hastanelerinde muayene başına 5 TL, özel hastanelerde her muayene için 12 TL katılım payı ödüyoruz. Ayrıca eczaneye gittiğimizde reçete başına 3 TL alınıyor" diyerek uygulamalara tepki gösterdi.
Elbette katılım payının, gerekçesi nedir en iyi siyasi otorite bilir. Ancak Sağlığın özelleştirilmesi ile birlikte, SGK' nın, sağlık hizmetlerine ayırdığı payda, 2 milyar TL' den, 36 milyar TL' yı çıktı. Tedbir alınmazsa, sağlık sitemi çökecek veya sağlıkta katkı payları daha da artacaktır. Bu tablodan iktidarın sorumluğu olduğu kadar, sağlık kurum/kuruluşlarının ve halkın da sorumluluğu vardır.
Ayrıca AKP 'nin, sağlık hizmetlerine yönelik almış olduğu kararlar, toplumun büyük bir kesimi tarafından, tartışma konusu yapılıyor. İktidarın sağlık sektöründe aldığı kararları ve IMF' nin direktifleri, halkımız tarafından kaygı ile izleniyor.
Tüm dünyada, sağlık hizmetlerine insanlar, özellikle de yoksullar, eşit bir şekilde ulaşabilirken, Türkiye' de bir tarafta imkânların çar-çur edilmesi, diğer tarafta sağlık giderlerinin kısılması,"paran kadar sağlık " politikalarının benimsenmesi, dikkat çekicidir.
Diğer yandan Türkiye'de, sağlık hizmetlerinin odak noktası, tedavi edici hekimlik değil, "KORUYUCU HEKİMLİK" olmalıdır. Ayrıca sağlık, beslenme, eğitim, barınma ve temiz içme ve kullanma suyu gibi öğelerin, sağlığın minimum ön şartları olarak kabul görüyor. Maalesef, ülkemizde sağlık hizmetlerinde, odak nokta tedavi edici hekimlik oldu. Sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetle ise, arka planda tutuldu.
Türkiye'de sağlık hizmetlerine, "POLİTİK" ve "İDEOLOJİK" yaklaşım, siyasi iradenin arzu ettiği şekilde oldu. Bilimsel veriler ve ülke ihtiyaçları, sürekli göz ardı edildi. Dünyada sağlık literatüründeki gelişim ve değişimlere ise itibar edilmedi.
Hülasa siyasi irade, sağlık sektöründe işine geldiği ve siyasi çıkarına göre hareket etti. Toplum olarak da tedavi edici ve ileri teknoloji gerektiren tedavi yöntemleri tercih ettik. Sağlık sistemindeki yanlışlıklardan dolayı da, bu hizmetlere kolayca ulaşıldı. Sonuçta da hem hasta insanımız, hem de sağlık kurum/kuruluşları güç durumda bırakıldı. Bazı kesimlerin, tıp Literatürüne girmiş ve başka ülkelerde, başarı ile uygulanan , "AİLE HEKİMLİĞİ" ve "SEVK ZİNCİRİ" ne, karşı çıkmaları ise sağlıkta kötü gidişin tuzu biberi oldu.
Öte yandan siyasi irade, Temel Sağlık Hizmetleri, temiz içme ve kullanma suyu eğitim ve benzer hizmetlerde bulunan, tıp mesleği dışındaki mesleklerle işbirliğine açık olmamıştır. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak kaynaklar, koruyucu hekimlikten çok tedavi edici hekimliğe, kırsal alandan çok, kentsel alana yoğunlaşmış, bu durumdan en çok faydalanan, grup ise, sosyal, politik ve ekonomik gücü elinde bulunduran elit olmuştur.
Ayrıca kırsal kesime yönelen ve sağlık sektöründeki, yanlışlıkları ortadan kaldırmak için uğraş veren yöneticilerde, bilerek veya bilmeyerek, bazı kesimlerden eleştiri aldı. Nitekim sağlık müdürleri, geçmiş yıllarda taşraya gönderdiği hekimlerden dolayı tepki ve eleştiri aldı. Oysa bu karar, halkımızın sağlığı açısında bir zorunluluktu.
Ülkemizde, sağlık problemlerinin altında yatan temel neden genelde tüm kaynakların dengesiz dağılımıdır. Bu durum düzeltilmeden, yani toplumdaki genel eşitsizlik öğeleri yok edilmeden, sağlık alanında olumlu sonuçlar almak mümkün değildir.
Diğer bir gerçekte, her alanda olduğu gibi, sağlık sektöründe de icraata yıllardır, "politik" ve "elit" güçler egemendir. Yasalar, yönetmelikler, hatta yöneticilerin ilkeleri vardır. Ancak, politik ve elit güç nedeniyle, bunları uygulamak ve tavizsiz gündemde tutmak veya sağlık sektöründe işleri, hakkaniyet ve eşitlik içinde yürütmekte de çok zordur. Çünkü görevini, mevzuata uygun ve hakkaniyet ve eşitlik içinde yürüten yöneticiler, "POLİTİK" ve "ELİT" güçleri karşısında bulur. Bu güçler karşısında, fazlada bir seçeneği de yoktur. Ya isteklerini yaparak görevde kalacak, ya da doğru bildiklerinde taviz vermeyerek, görevden alınmayı göze alacaktır.
Ülkemizde, sağlık sektöründe ortaya atılan kaynak kıtlığı, finansman eksikliği gibi sorunların aslında buzdağının üzerinde gözüken sorunlardır. Bu sorunların çözümü içinde, TÜRKİYE' de, sosyal adalet, eşitlik, toplum katılımı gibi, ilkelere önem veren ve bunu kâğıt üzerinde bırakmayıp, uygulamaya geçiren, bir görüşün egemen olması durumunda, Sağlık sektörün de, ciddi ve önemli adımlar atılmış olacaktır. Aksi halde sağlık sektöründeki sorunlara, her geçen gün bir yenisi eklenecek.
KATILIM PAYI VE SAĞLIK SEKTÖRÜ
Eskişehir Sosyal Güvenlik Kurumu önünde gerçekleştirilen eylemde, Kamu Sene bağlı sendikaların şube başkan ve yöneticileri, Sağlık alanında yapılan uygulamaları eleştirdiler. Açıklamayı yapan Türk Sağlık Sen Şube...