Kaynak ve batak olarak sevgi

Sevgi kaynağı olan insan; yakın ve uzak çevremizde barışın var olması, ortak paydanın bulunması, yaşamdaki olaylara olumlu bakmanın kişisel örneklerini sergiler.

Kaynak ve batak sözcükleri ile ne anlatmak istediğimi tanımlayarak başlayayım. İlköğretim yıllarında aritmetik derslerinin havuz problemlerini hatırlarsınız: “Şu kadar hacme sahip bir havuzu bir musluk saatte filan kadar doldurmaktadır, aynı havuzu bir başka musluk saatte feşmekân kadar boşaltmaktadır; havuz kaç saatte dolar?” Burada havuzu dolduran musluğa kaynak, suyu boşaltan musluğa batak adını verebiliriz. Benzer mantıkla; ekonomide ihracat gelirleri kaynak, ithalat giderleri batak özelliği gösterir. Bir işletmenin gelir ve gider kalemleri için de aynı benzetmeyi yapabilirsiniz. Dikkat ettiğiniz gibi; basitleştirerek söylersek, kaynak özelliğine sahip olan unsurlar üretip kazandırırken, batak özelliğine sahip öğeler tüketime neden olurlar.

Yakın çevrenizdeki insanlara dikkat edin. Bunlardan bazıları, sevgi dinamoları gibidir. Onların karakter özellikleri, davranış modelleri, ilişki ve iletişim yaklaşımları sayesinde bitme tükenmez bir sevgi enerjisi kaynağına sahip olduklarını düşünürüz. Hiç kuşkusuz; bu insanların söz konusu özelliklerinin doğadan kaynaklanan yanları vardır. Aynı şekilde bunu aile içinde aldıkları kültürün ve yetişme ortamlarının sevgi – saygı iklimi olmasının etkileri vardır. Sevgi dinamosu gibi çevrelerine olumlu enerji yayan bu insanı, “sevgi kaynağı” olarak isimlendiriyorum.

Sevgi kaynağı olan insan; yakın ve uzak çevremizde barışın var olması, ortak paydanın bulunması, yaşamdaki olaylara olumlu bakmanın kişisel örneklerini sergiler. Sevginin yanında saygı, hoşgörü ve empati, böyle insanların karakter yapısının ve davranış modelinin ayrılmaz bir parçasıdır. Sevgi kaynağı için –çevresine zarar ve huzursuzluk vermeden ve karşılık beklemeden sevmek, sevilme beklentisinden önce gelir.

Bazı insanlar ise sevginin kara deliği gibi davranırlar. Çevrelerinde var olan sevgi enerjisini dev bir uzay kara deliği gibi içlerine çekip yok etmeye odaklanmışlardır. Bu tür insanlara, yukarıda tanımladığım çerçevede “sevgi batağı” adını veriyorum. Sevgi batağı niteliğine sahip bir kişi için önemli olan, koşulsuz ve sürekli sevilme isteğidir. Onlar birer sevgi tüketicisidirler. Doğal özelliklerinin yanında bu olumsuz niteliklerini daha bebeklikten başlayarak aile ortamında ve yaşadıkları sosyal iklimde edinmiş olmaları muhtemeldir.

Sevgi batağı insanlar, sürekli başkaları tarafından sevilmek ve bu sevginin bıkmadan usanmadan ve aynı şekilde tekrar edilmeden ifade edilmesini beklerler. Sürekli olarak onları ne kadar beğendiğinizi, sevdiğinizi, hatta herkesin onlara ne denli hayran olduğunu söylemeniz gerekir. Eleştiriye ve beğenilmemeye tahammülleri yoktur. Adeta dünya, evyeden dönerek akıp giden su gibi onların etrafında dönmektedir.

Bu insanların örneğin doğum günlerini unutmak gibi bir hatanız olamaz. Olumsuz bir durum yaşıyorlarsa bunu uzaktan –herhalde telepati ile– hissedip ne kadar üzgün olduğunuzu söylemelisiniz. Sürekli olarak sizden ve diğer yakın çevrelerinden iltifatlar duymak isterler. Onlardan sevgi karşılığı beklememelisiniz. Eğer sizin için fedakârlık –hatta kendinize eziyet etmek, sevgi modelinizin bir parçası ise böyle bir insanla –arkadaş, sevgili veya eş olarak– birlikte olabilirsiniz.

Yukarıda sözünü ettiğim sevgi kaynağı veya sevgi batağı niteliğine sahip kişileri ‘safkan’ olarak düşünmemek gerekir. Her insanda bu iki tipten biri var olmakla birlikte genelde farklı oranlarda, farklı öz ve biçimlerde karışılar görmek daha olasıdır.

Örneğin her iki özelliği birden kendinde taşıyan bir tip vardır ki; muhtemelen en çok bulunan olumsuz örnek tiplerden biridir. Böyle bir insan sevgi kaynağı niteliğine sahiptir ama sevgiyi paylaşmak ve çevresine yaymak için değil, kendi sevgi ihtiyacını tatmin etmek için üretir. Örneğin bir arkadaş, sevgili ya da eş olarak sizi sever; ama –bir öz tatmin modeli olarak– onun sevgisi kendi içine dönüktür. Karşısındaki gerçekten seviyordur ama bu sevginin tüketicisi de yalnız kendisidir. Bu tür insanlar, kendileri için sevgi kaynağı ve sevgi batağı olarak fonksiyon gösterirler. Sevgi üretme ve tüketme konusunda kendi içinde kapalı döngü niteliği gösteren kişilerin sevgi beklentilerinin maddiyat –maddi ürün ve hizmetler– üzerine kurgulanmış olması asla şaşırtıcı değildir.

Her iki özelliği de birlikte –ama yalnız kendi tatmini için– gösteren bir kişinin geçmişi, muhtemelen sorunlu bir çocukluk ve sıkıntılı bir aile yaşamı içerir. Böyle bir kişinin sevgi kaynağının dışa dönmesi ve kendisinin de sevgisini somut örneklerle gösterebilmesi kolay olmayabilir. Genelde kendi çapraşık niteliklerinin farkında olmayan bu kişilerin, muhtemelen kişisel gelişim eğitimi ile kişisel danışmanlık hizmeti almaları gerekebilir.

Özdeyişlerinin toplandığı Türkçeye çevrilmiş kitapları kolayca bulabildiğimiz Alain şöyle demiş: “İnsanoğlu, sevildiğini sandığı için âşık olur.” Bu deyiş üzerinden gidersek; kişinin bir ilişki ikliminde yanlı kendisi için sevmesi –ürettiği sevgiyi kendisinin tüketmesi– çok uzun soluklu ilişkiler yaratmaz. Ünlü Fransız düşünürü Jean Jacques Rousseau da Alain’in yaklaşımını doğruluyor: “İnsan sevilmezse sevemez; daha doğrusu uzun süre sevemez.”

Sevilmeyi ve sevgi sözlerini duymayı bekleyen kişi, karşısındaki insanın da benzer ihtiyaçlar ve beklentiler içinde olabileceğini akıldan çıkarmamalıdır. Sevgi üretilip kişinin kendi özü dışında paylaşıldıkça büyüyüp gelişir. Sadece kendi için sevip, kendi başına tüketen insanın ilişkileri çok uzun soluklu olmaz.

Sevgi, âşıkların umut ışığıdır. Hem aydınlanmak hem de aydınlatmak için…

Güncel Haberleri