Cumhuriyet Halk Partisi'nde kongre süreci tamamlanacak.
Delege seçimleri ile başlayıp, ilçe kongreleriyle devam eden ve il kongresiyle noktalanan süreçte, Kadın ve Gençlik kolları kongreleri de tamamlanmış olacak.
Her defasında olduğu gibi bu kongre sürecinde de kazanan ekip kongre salonunda çıkıp
“Kazanan CHP olmuştur” diyecek…
Yine her defasında olduğu gibi bu söylem, “kongreyi yaptık. Bundan sonra birlik ve beraberlik zamanı. Kazananıyla, kaybedeni ile bundan böyle CHP için tek bir yürek olacağız” anlamı kesinlikle taşımayacak.
Keşke öyle olsa ama…
Süreç boyunca kırılanlar, dökülenler, kızgınlar, öfkeliler bir yana, bu söylem yani “Kazanan CHP olmuştur” söylemi resmen, “Kongreyi gerçek CHP'liler kazandı. Gerçek olmayan CHP'liler kaybetti” anlamı içerecek.
Ve yine her defasında olduğu gibi bu söylem sonrasında insanların akıllarında “Kazanan CHP ise kaybeden kim?” sorusunun sorgulanmasına bir kez daha neden olacak.
Sonuç olarak…
CHP kongreler süreci, CHP içinde “Gerçek CHP'liler” ile, “Gerçek olmayan CHP'liler” yaratmaya devam edecek.
Ve bundan biz şunu bir kez daha şunu anlayacağız ki:
CHP'nin kongreleri neticesinde bir “Kazananın CHP olduğu”, bir de “Kaybeden CHP olduğu” gibi, aynı parti içinde iki ayrı ve birbirine tezat iki farklı sonuç göreceğiz…
Ne yazık ki bu algının da bizzat CHP’liler tarafından yaratılmış olduğuna bir kez daha şahit olacağız…
...
Babacan’ın partisi
Parti kurma çalışmalarını son aşamasına getiren Ali Babacan’ın geçtiğimiz günlerde katıldığı televizyon programındaki performansı konuşuluyor.
Babacan’ın göstermiş olduğu performansla ilgili herkesin değişik fikirleri var.
örneğin, Ali babacan’ı müthiş bulduğunu ve kuracağı parti ile siyasetteki dengeleri değiştirebileceğini söyleyenler var…
Etkisiz bulduğunu ve beklentinin altında kaldığını söyleyenler de mevcut.
Bunun yanı sıra…
çok kötü bulduğunu söyleyenler de…
Babacan’ın katıldığı söz konusu program sonrası, performansının özellikle AK Parti içinde nasıl değerlendirildiğini doğrusu merak ediyorduk.
öyle ya, Babacan’ın kuracağı partinin asıl hedef kitlesi, AK Parti’de olan ve bugüne kadar AK Parti’ye oy vermiş taban olduğu biliniyor.
O yüzden, AK parti’nin Eskişehir’deki önemli isimlerinden biriyle, konuya ilişkin bir sohbet etme ihtiyacı duyduk…
Kendisine kısaca sorduğumuz soru “sizinkiler Ali Babacan’ı nasıl buldu ve nasıl değerlendiriyor?” sorusuydu.
AK partili tanıdık ismin bu sorumuza verdiği cevap ise ilginçti…
Şunu söyledi kısaca:
-“Bizim camiada Ali Babacan’a olan bir sempati gerçekten var. Ancak parti kurma meselesine hemen herkes temkinli yaklaşıyordu. çoğu, kuracağı partinin çok etkili olmayacağını düşünüyordu. Hala da böyle düşünenler bir hayli fazla. Ancak, Ali Babacan’ın söz konusu televizyon programı, programda sergilediği performans ve sonrasında ortaya çıkan olumlu görüşler, bugüne kadar sessiz sedasız izleyen birçok arkadaşın “Acaba kurucu il başkanı olur muyum?” diye düşünmesine neden olmuş. Ben bunu birkaç gün içinde gözlemledim. önümüzdeki günlerde AK partililiğiyle bilinen isimler ortaya çıkmaya başlarsa kimse şaşırmasın”
....
İndirim-bindirim günleri…
Kasım’ın son Perşembesi Amerika’da geleneksel Şükran günü olarak kutlanıyor.
Ertesi gün, Cuma günü ile birlikte Noel alışverişinin başlıyor..
Yıl boyu zarar etmiş dükkanlar o günden itibaren kara geçmeye başlıyor..
İş yerlerinin bilançolarında zarar kırmızı, kar siyah renkle yazılıyor.
Bu yüzden Kasım’ın son Cuma’sına sembolik olarak “Siyah Cuma” deniyor.
Bu güne özel tüm malların fiyatları indiriliyor Amerika’da…
Ama gerçekten indiriliyor.
Bizde ise…
Alternatif son Cuma alışverişleri düzenleniyor.
Malların fiyatlarına önce bindirme yapılıyor…
Ardından indirim yapıldığı belirtilip, satışa sunulan malın fiyatı bir gün önceki fiyatın da üzerinde satılıyor…
Kısacası…
Amerika’daki Aralık’ın son Cuma’sı indirim günleridir.
Türkiye’de ise bindirim günleri…
......
Darısı başımıza…
ABD’de, Rhode island'da trafik cezalarına bakan Frank Caprio isimli bir yargıç var…
Videoları sürekli sosyal medya üzerinde dolanıyor.
Bugüne kadar denk gelmediyseniz ne olur girip bir bakın internete…
Hemen her davası bir ders niteliğinde…
Genelde affediyor cezaların çoğunu.
Bazen, işlediği trafik cezasını affedip, “çocuğuna yemek ısmarlayacaksın”, bazen de “Eşine çiçek alacaksın” gibi cezalara çarptırıyor.
Bir dava sırasında söylemiş olduğu çok dikkat çekici bir tespiti var:
-“İnsanlar, devlet kurumlarının onların kişisel durumlarını hiçbir şekilde göze almadan üzerine fazla gelmesine alışmış ve buna şartlanmışlar. Hayat zaten olabildiğince zor. özellikle gençler mahkemeye geldiklerinde daha da hassaslaşıyorum. çünkü, bence gençlerin önünde bir hukuk adamının duruşu, onların geleceğini etkileyecek şekilde düşüncelerini şekillendirebilir. özellikle onların devlet kurumlarına karşı olan tavırlarını şekillendirir. Ben karar verirken biri hasta mı? Annesi öldü mü? Aç olan çocukları var mı? bunları göz önüne almam gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu gerçek hayat durumları benim için çok önemlidir. çünkü ben, cübbemin altında bir rozet taşımıyorum. Cübbemin altında bir kalp taşıyorum.”
Ne diyelim?
Darısı başımıza…