Kazım Kurt'tan "CHP'de bundan sonra ne olmalı" üzerine...

 Kılıçdaroğlu’cular ve İnce’ciler ile ortadan karpuz gibi ikiye bölünmüş Cumhuriyet Halk Partisi’nde “bundan sonra ne olmalı?” diye soruluyor Odunpazarı belediye Başkanı Kazım Kurt’a…Kamuoyunda, her ikisiyle de olmayacağına...

 


Kılıçdaroğlu’cular ve İnce’ciler ile ortadan karpuz gibi ikiye bölünmüş Cumhuriyet Halk Partisi’nde “bundan sonra ne olmalı?” diye soruluyor Odunpazarı belediye Başkanı Kazım Kurt’a…


Kamuoyunda, her ikisiyle de olmayacağına dair bir görüşün ağırlık kazandığına ilişkin cümleler kuruyor Kazım Kurt…


Anlattıklarından yola çıktığınızda, “Herkes Kılıçdaroğlu’nun gitmesini, herkes İnce’nin gelmemesini istiyor” sonucuna ulaşıyorsunuz…


Zira


-“Muharrem İnce seçimden sonra kendini tutabilseydi, kenara çekilseydi, ortaya çıkmasaydı, şimdi genel başkandı. Kılıçdaroğlu belki de görevi götürüp kendi elleriyle teslim edecekti. Ama sabırsız davrandı. İş bu hale geldi ve ortaya çıkan durum kendisine de yaramadı. Kendisine seçim sürecinde tanınan tolerans adeta uçtu gitti” benzeri sözleri de bu düşüncesini ortaya çıkartıyordu.


özetle söylediklerine gelirsek:


-“2 yol var… Ya Kılıçdaroğlu ve İnce bir araya gelecek ve partiyi mahalli seçimlere taşıyacak, böylece kurultay mahalli seçimlerin sonrasına bırakılacak ya da partinin başına bir başka isim genel başkan olarak gelecek. Yeni bir dönem başlayacak” diyor Kazım Kurt…


Kılıçdaroğlu ve İnce’nin bir araya gelip, partiyi mahalli seçimlere hazırlaması ve kurultayın da seçim sonrasına bırakılması şıkkının çok da rasyonel olmadığını belirtiyor…


-“İki ismin bir araya gelmesi kolay değil. Diğer taraftan, CHP belediye seçimlerini kazandı diyelim. Kazanılan bir seçimin ardından partinin Kurultayını toplamak ne denli doğru bir hareket olur?” diye soruyor…


Dolayısıyla, partide yapılabilecek en doğru ve mantıklı hareketin yeni bir genel başkan değişikliği olduğunu söyleyerek tamamlıyor sözlerini…


-“Yeni genel başkan kim olacak?, kamuoyu kabullenecek mi?, bakalım yeni genel  başkan bu işi kıvırabilecek mi?”gibi sorular geliyor bu kez…


Kazım Kurt’un bu soruların tümüne verdiği yanıt şu şekilde oluyor:


-“Bir genel başkanın performansı ancak genel başkanlık yaptığı zaman değerlendirilebilecek bir durum. Genel başkan koltuğuna oturmamış birinin genel başkanlığını zaten değerlendiremezsiniz ki bu niyet okumak olur. Ancak şöyle bir gerçek var, mevcutlarla bu işin olacağı yok. Yeni bir ismin yüzde 1 de olsa şansı var”


....


 


Bizim siyasetimizi nereye koyacağız?




Siyaset'in bana göre en güzel tanımlaması; halka hizmet etmenin en demokratik aracı olmasıdır.
Ama…
Tarihte Siyasete değişik isimler değişik tanımlamalar getirmiş.
örneğin;
Easton: "Değer ve imkanların iktidar tarafından dağıtılmasıdır" demiş.
Laswell ise: "kimin nerede, ne zaman ve ne elde edeceğinin belirlenmesi" diye tanımlamış siyaseti.
Marx : "Organize bir sınıfın diğerleri üzerinde baskı kurması" olarak tanımlandırmış siyaseti.
Lord Butter ise : "Mümkün olanın sanatı" demiş.
Hitler ise siyaseti tanımlarken; "Bir Milletin dünyadaki varlığını yürütme sanatı" demiş.
Siyaset tanımlamalarının hepsi gerçekten çok ilginç.
Acaba Türk siyasetinin bugünkü haliyle tanımlaması ne olurdu dersiniz?


Sizce nereye koyalım, nasıl konumlandıralım bizim siyaseti?


.....


Engellilerin yaşam şansı zaten zor…


 


Bir de biz sözde sağlamlar, engellilerin zor olan yaşam şartlarını iyice ortadan kaldırıp, olmaza sürüklüyoruz onları…


Onların araçlarıyla kaldırımdan inecekleri tümseklerin önüne getirip araç koyuyoruz örneğin.


Onlar için ayrılmış araç park yerlerine park ediyoruz.


Görmeyenler için hazırlanmış sarı çizgilerin üzerine mal yığıyoruz falan…


Bir arkadaş anlattı önceki gün…


Tramvay duraklarında engellilerin kullanması için yapılmış kapılar var…


Ne yazık ki bugüne kadar bu kapıları engelli vatandaşların kullanabildiğini zannetmiyoruz.


Zira…


Tramvaya binen de inen de bu kapılara öylesine hücum ediyor ki, engelli vatandaşın bu hücumda bu kapıları kullanması adeta imkansız.


Aynen böyle bir olaya tanık olmuş arkadaşımız.


İkisi de engelli olan karı koca gelen tramvaya binmek için engelli kapısına yürümüş.


Ama sözde sağlamlar o kapıya hücüm ettiği ve adeta birbirini ezdiği için biri geçememiş kapıdan, tramvay hareket edince durakta kalmış.


Diğeri ise tramvaya binmiş olmuş.


üstelik bu engelli karı-koca il dışından geliyor ve Eskişehir’i de bilmiyormuş.


Olayı anlatan arkadaş “Nasıl buluştular bilemiyorum ama bu durum engelliler için ayrılmış kapılara hücum edenler in umurlarında bile olmadı iyi mi?” dedi…


Ne diyelim?


Biraz ağır olacak ama Tramvaylar her gün, Tramvaya inmeyi, binmeyi, hangi kapıyı kullanacağını bilmeyen, içinde dahi nasıl davranması gerektiğinden bi haber olan yüzlerce öküzü taşıyor…


.....


Muhalefet var mı muhalefet?


 


Dikkat ediyorsunuzdur muhakkak…


ülkede iyi gitmeyen şeyler var.


özellikle de ekonomi…


Bir ülkede iyi gitmeyen iş varsa, ortalık muhalefetin sesinden geçilmesi lazım değil mi?


Muhalefetin bangır bangır bağırması gerekir değil mi?


Ama ortada, özellikle de muhalefet anlamında ne CHP var ne de İYİ parti…


Bir tarafta Erdoğan var diğer tarafta Devlet Bahçeli…


Gündemi de bu iki ismin söyledikleri belirliyor…


Muhalefet eskiden “İktidarın yarattığı gündemin peşine takılıp gidiyor” diye eleştirilirdi…
Şu sıralar, gündemin arkasından bile düşmüş halde…


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Haberleri