Kentsel aşırı büyümenin sonuçları olumlu ve olumsuz etki ve sonuçlara sahip olabilir; Bu konuda yapılan çalışmalarda kötü örnekler sergilenerek olumsuz etkiler genelde daha fazla vurgulanır, çünkü aşırı büyüme, genellikle denetimsiz veya uyumsuzdur; bu nedenle olumsuz etkiler çoğunlukla olumlu yönleri geçersiz kılar. Kentsel büyümenin olumlu etkileri arasında, yüksek ekonomik üretim ortamı, düzenli ve güvenceli işi olmayanlar ile işsizler için fırsatlara zemin oluşturması nedeniyle daha iyi yaşam şansları sunması vb. sayılabilir. Kentsel büyüme sayesinde ulaştırma, kanalizasyon ve su gibi temel hizmetler ile eğitim tesisleri, sağlık tesisleri gibi diğer uzmanlık servisleri daha fazla yurttaşa ulaştırılabilir. Bununla birlikte birçok durumda, kentsel büyüme aşırı, denetimsiz, başıboş ve eşgüdümsüzdür; öngörülemeyen genişlemeye neden olur. Sonuç olarak olumsuz etkiler, olumlu sonuçların silikleşmesi ile gözden kaybolur.
Doğu ile Batı (gelişmiş ülkelerle diğerleri) arasında kentleşme ve kentsel büyüme süreçleri farklıdır. Gelişmiş ülkelerde, 19’uncu yüzyılın başında ve 20’nci yüzyılın başlarında, kentleşme sanayileşmeye bağlıydı; kentleşme, sanayileşmeye doğrudan katkılarda bulundu. Batının kentleşme sürecinde hem ekonomiler hem de demokrasi gelişti. Şehirlerde yeni iş olanaklarının ortaya çıkışı, tarımdaki fazla nüfusun köylerden uzaklaşıp kentlere akmasını sağladı. Aynı zamanda göçmenler, ortaya çıkan fabrikalar (kapitalist ekonomiler) için ucuz, bol emek sağladılar.
Günümüzde, küreselleşme gibi dünya ölçeğindeki hareketlerden dolayı, gelişmekte olan ülkelerde şartlar Batının geçmişine benzer haldedir. Şehirlerdeki yatırımların yoğunlaşması, istihdam arayışında çok sayıda göçmeni çekmekte ve böylece düşük ücretlere razı olabilecek, büyük bir işgücü kitlesi yaratmaktadır. Bu durum, ücretlerin daha yüksek olduğu ekonomilerde üretim yapan yatırım şirketleri için maliyetleri düşürmesi nedeniyle caziptir. Dolayısıyla kentsel yoksulluğun küresel sermayenin yararına bir durum olup olmadığı tartışılabilecek bir konudur.
Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri, yalnızca şehirlerde yaşayan insan sayısıyla değil, aynı zamanda kentleşmenin nitelikleri açısından da farklılık göstermektedir. Gelişmekte olan dünyanın birçok mega kentinde kentsel yayılma ve aşırı büyüme yaygın bir sorundur ve kent sakinlerinin önemli bir kısmı yoksulluk ve bozulmuş çevrede şehir içinde veya kentsel çevredeki gecekondu bölgelerinde yaşamaktadır. Bu yüksek yoğunluklu yerleşimler, şebeke suyu, kanalizasyon, çöp toplama, elektrik veya asfalt yollar gibi kentsel hizmetlerin olmamasından dolayı giderek aşırı kirli hale gelmektedir. Buna karşılık kırsal yerleşimlerin ilgi göstermemesi ve yatırım almaması şehirleri kırsalın yoksul insanları için kendi durumlarına oranla daha fazla fırsat ve kaynak haline getiriyor. Bu arada kentlerin tüm olumsuzluklarına rağmen kozmetik aksesuarlarla ve magazin medyasının da etkileriyle albeni merkezleri haline getirilmesinin kırdan kente göç konusunda ciddi etkileri oluyor.
Avrupa’da krallıkların, prensliklerin veya dinsel otokratik yönetimlerin yaygın olduğu çağlarda zulüm ve baskıya uğrayan bilim insanları, sanatçılar ve düşünürlerin albeni merkezi özgürlük şartlarının daha iyi olduğunu varsaydıkları Hollanda’ydı. Buna benzer bir durum, günümüzde bağnaz ve baskıcı yerel yöneticilerin olduğu kentlerden şartların daha özgür ve demokrat olduğu kentlere doğru bir akış yaratıyor. Bu akışın içeriğinde daha özgür bir kentte üniversitede eğitimi almaktan daha eğlenceli bir şehirde yaşamaya kadar çok farklı tercihler yer alıyor. Ama sonuçta aşırı büyüme ve yayılmayı da içine alacak biçimde albenili kentin profilinin yeniden şekillenmesine neden olan bir kentsel yapı oluşuyor.
Hızlı kentsel büyümenin en büyük etkilerinden biri; trafiği artıran, yerel kaynakları çiğneyen ve açık alanı yok eden kentsel yayılmadır. Kentsel yayıma, fiziksel çevredeki değişikliklerden ve şehirlerin biçim ve mekânsal yapısından sorumludur. Gelişmiş ülkeler de dâhil olmak üzere birçok ülkede kötü planlanmış kentsel gelişme çevre, sağlık ve yaşam kalitesini tehdit ediyor; bu alandaki örneklerini daha küçük kentlerin geleceği olarak düşünebiliriz. Kentsel yayılma tüm yerleşimler açısından ciddi sorun kaynağı olarak görülmelidir. Yayılmanın çevresel etkilerinin olumsuz kanıtları giderek daha fazla oranda örnekleniyor. Yapılan kent araştırmaları; kentsel alanın çevresel kaliteye etkisinin mekânsal kapsamından daha büyük olacağını öngörmektedir. Aşırı büyüme ve yayılma (özetle; obezite), hiçbir kentsel yerleşimin dikkate almama lüksüne sahip olduğu bir olgu değildir.
Kentsel Obezite: Olumsuz Sonuçlar
Kentsel aşırı büyümenin sonuçları olumlu ve olumsuz etki ve sonuçlara sahip olabilir; Bu konuda yapılan çalışmalarda kötü örnekler sergilenerek olumsuz etkiler genelde daha fazla vurgulanır, çünkü aşırı büyüme, genellikle...