Kentsel Yoksulluk

  Yoksulluk, mutlak ve nisbi (göreli) olmak üzere iki ayrı tanımda ele alınıyor. Basit olarak mutlak yoksulluk, vatandaşların yaşamlarını fiziken sürdürebilmek amacıyla ihtiyaç duydukları en düşük tüketim düzeyidir. Bunun...

 


 


Yoksulluk, mutlak ve nisbi (göreli) olmak üzere iki ayrı tanımda ele alınıyor. Basit olarak mutlak yoksulluk, vatandaşların yaşamlarını fiziken sürdürebilmek amacıyla ihtiyaç duydukları en düşük tüketim düzeyidir. Bunun belirlenmesinde aile büyüklüğü, ihtiyaçlar ve piyasa fiyatları etkili oluyor. Nisbi (göreli) yoksulluk ise yoksul vatandaşlar ile o toplumda yaşayan ve varolan koşullara göre ortalama bir gelire sahip kişiler arasındaki gelir farkını ifade ediyor.


 


Fuchs isimli bir yazarın ilginç bir ifadesine rastladım bu konuyu okurken. Şöyle diyor nisbi yoksulluğu tanımlarken: “Toplumdaki bir ailenin gelirinin yarısından daha az bir gelire sahip olan aileler, yoksuldur.” Bu haklı yaklaşımdan değişik bir yorum çıkıyor. Demek ki, toplumun yaşam koşullarının yükselmesi, yoksulluğun azaldığı anlamına gelmiyor.


 


Siyasetçilerin dillerine doladıkları gibi olmuyor işler. Kredi kartı sahibi olmakla veya taksitle buzdolabı almakla ülke, yoksulluktan kurtulmuyor. Kent merkezindeki kozmetik işler ise kentsel yoksulluğun azaltılmasına asla katkı yapmıyor.


 


Yoksulluk çoğu zaman kentsel ve kırsal olmak üzere iki ayrı kalemde ele alınır. Kent özelinde gözlenen türü, kentsel yoksulluk olarak bilinir. Kır ve kent ayırımının arkasındaki temel neden, tüketim kalıpları ile mal ve hizmet fiyatları açısından iki kesimin farklılıklar göstermesidir.


 


Genel anlamda yoksulluğun ayrıntılarına indiğimizde; buna neden olan bir kaç önemli faktöre kolayca gözlemek mümkün. İlk faktör olarak ülkede gelir dağılımının bozukluğundan ve kronik bir sorun halini almış olmasından söz edebiliriz. Ardarda gelen ekonomik krizlerle de derinleşen gelir dağılımı sorunu, kentsel yoksulluğun da gerçek anlamdaki nedenlerinden birisidir. Ne yazık ki, her siyasal iktidar döneminde bu sorunun çözüleceğine dair seçim vaatleri verilmesine rağmen bir arpa boyu yol almadığımız ortadadır.


 


İkinci faktör olarak ücretlerin düşüklüğünden söz edebiliriz. Gerçekten tarihsel olarak ücret düzeyleri incelendiğinde reel ücretlerin ciddi olarak düştüğü zaman ölçeğinde kolaylıkla görülebilir. ülkenin sorunlarının karşılığı olan diyeti ödeyen kesimlerin başında ücretlilerin geldiğinden hiç kuşku yoktur. Her kriz, çalışanların reel ücret düşmesi ile sonuçlanmıştır.


 


Bölgeler arası farklılık, yoksulluğun nedenleri arasında üçüncü faktör olarak yer alır. Bu bağlamda ülkenin coğrafi büyüklüğünden, yatırım önceliklerinin gelişmiş bölgelere verilmesinden, teşvik önlem ve yasaları ile yanlış uygulamalar yapılmasından, enerji ile ilgili sorunlardan, eğitimin giderek düşen kalitesinden söz edebiliriz.


 


Kayıtdışı istihdam konusundan sıklıkla söz ediyorum. Kentsel yoksulluğu ciddi faktörleri arasında yer alan bu konu, ülkede iş güvencesinin iflas etmiş olmasından işsizliğin ciddi boyutlara varmış olmasına kadar pek çok sosyal unsuru içinde barındırmaktadır.


 


Ve tabii ki, yoksulluğun nedenleri arasında iç göçün kentlerde yarattığı baskıdan söz etmek zorundayız. Tarımın giderek derinleşen sorunlarının yanında kentlerde açık işsizlikle birlikte hizmetler sektörü içinde gizli işsizliğin artmasının altında daima iç göç vardır.


 


Kentsel yoksulluk, kendini sadece bir gelir eksikliği olarak ifade etmiyor. Başka sonuçları da var.


 

Haberleri