Kimin umurunda ki?

-Referanduma niçin gidiyoruz?-Referandumda, anayasanın değişmesi istenilen 18 maddesinin ne olduğundan haberdar mısınız?-Bu maddelerin değişmesine gerek var mıydı?-Referandumla değişmesi istenilen maddeler ile ilgili vatandaşın...

-Referanduma niçin gidiyoruz?
-Referandumda, anayasanın değişmesi istenilen 18 maddesinin ne olduğundan haberdar mısınız?

-Bu maddelerin değişmesine gerek var mıydı?
-Referandumla değişmesi istenilen maddeler ile ilgili vatandaşın bir talebi oldu mu?

-Referandum ile 18 madde değişirse ülke ne kazanabilir?
-Referandum ile 18 madde değişirse ülke ne kaybedebilir?

-18 maddenin değişmesiyle ülkede bu güne kadar yapılamayan ne yapılabilir hale gelecek?
-18 madde değişirse ülke neyi ne şekilde kazanacak?

-18 madde değiştiğinde ülke ne kaybedecek?
-Anayasa değişikliği ülkenin daha iyi mi yönetilmesine neden olacak? Yoksa daha kötü yönetilmesine mi?
-Referandumla değişmesi istenilen 18 madde var olan rejimi değiştirecek mi?

-Yapılacak referandum sonrasında sadece sistem mi değişecek?
-Türkiye’de bu referandum yapılmasının sırası mıydı?

-ülkenin şu anda en büyük sorunu anayasanın bu 18 maddesinin değiştirilmesi miydi?
-Anayasa bu referandumla değişirse, ülkedeki kuvvetler ayrılığı ortadan kalkacak mı?
-Anayasa değiştiğinde sistem padişahlığa geri mi dönecek?
16 Nisan tarihi’nde yapılacak olan referanduma yönelik sorulacak yüzlerce soru var.

Yine…
Bu referanduma yönelik sorulan soruların yüzlerce cevabının bilinmesi gerekiyor.
Büyük bir çoğunluğun bu sorularla ilgilendiği yok.

Sorularla ilgilenmeyenlerin, bu soruların cevaplarını merak ettikleri de zaten yok.
İşte bu yüzden her iki taraf da olayı indirebildikleri düzeye kadar indiriyor.

Bir taraf “direksiyonda iki şoför mü oldur canım” diye açıklamaya çalışıyor meseleyi…

Diğer taraf da apartman yöneticisi örneği ile…

Buna rağmen konuya hala Fransız kalmış ve sayıları öylesine çok olan “HAVET” ciler var ki, sormayın gitsin…

Ne olacak bizim bu halimiz bilemiyorum?

“Evlerden ırak” diyeceğiz, onu dahi diyemiyoruz.
çünkü hepsi evlerde yaşıyor zaten…


.....


Saygı mecburiyettir...


Ortada hiçbir neden olmasa bile, adeta nefret edersiniz…
Yine, bazı insanlar vardır seversiniz…
Ortada sevmenizi gerektirecek bir neden yoksa bile, kanınız kaynar, kendinize yakın bulursunuz…
Demek ki, Sevgi bir tercih meselesidir…
Sevmek ya da sevmemek, insanın tercihine kalmış bir olgudur…
Ama Saygı böyle değildir…
Nefret ettiğiniz bir insana bile saygı duyabilirsiniz…
Diğer yandan…
Sevdiğiniz bir insana, saygı da duymayabilirsiniz.
Demek şöyle bir şey ortaya çıkıyor ki;
Sevgi tercih, saygı mecburiyettir…
Nedendir bilinmez, insanların kesin çizgileri var…
Sevdiği insana saygı duyup, sevmediği adama ise bir türlü saygı duymamak gibi...
çünkü tarafsız değil.
Her olaya kendi tarafından baktığı için, onu sadece kendi tarafı ilgilendiriyor.
Yukarıda da söylediğimiz gibi, bazıları tarafsız olmaktan çok, meselelere kendi tarafından bakıyor.
Dolayısıyla da, sevmedikleri insanın ne kendisine, ne de yaptıklarına saygı duyuyor…
Başlıkta da söylediğimiz gibi…

“Sevgi” bir tercihtir.
“Saygı” ise bir mecburiyettir...

O yüzden…
Belki de toplum olarak bu denli bölünmüşlüğümüz bu yüzdendir.
Yani…
-“Yanlış da yapsa saygı duyarım” ya da “Doğru da yapsa saygı maygı duymam” diyenler yüzündendir.
Kim bilir?.


.....


Birileri inşaat yapacak diye...


İnşaatlar yapılacak tabii yapılmasına.
Gürültü de çıkacak haliyle inşaat yapılırken.
Hafriyattır, betondur,malzemedir, tüm bunları getirip götürürken çevreye sıkıntı da verecek elbette.
Hepsine eyvallah.
Ancak...
İnşaat yapılacak diye, inşaat yapılan alanın önünden geçen, yüzlerce, hatta binlerce insanın gelip geçtiği yaya yollarının bozulması, bozulan bu yolların inşaat sürdüğü müddetçe bozuk kalması, hatta inşaat tamamlanmasına rağmen bu bozulan yaya yollarının bozan tarafından bir türlü yapılmamasını çekmek zorunda mı bu insanlar?
Ne yazık ki çekmek zorunda.
çünkü...
İnşaat yapanın umurunda bile değil yaya yoluna verdiği zarar.
İnşaatları denetlemekle görevli kurumların da umurunda değil.
İnşaatı yapan "Şu inşaatı bir bitireyim. Bir gün yaparız" diyor bozduğu kaldırımla ilgili.
İnşaatı denetleyen" İnşaatı bitirsin. Bir gün yapar nasıl olsa" diyor.
Aylar yıllar geçiyor.
Binlerce insan, inşaat yapıldığı için bozulan bu kaldırımların üzerinden düşe kalka geçip duruyor.
Yani şimdi, birileri inşaat yapacak diye insanları bu bozuk kaldırımlar üzerinde yürütmek reva mı?
Söyleyin allah aşkına?
O yüzden hem inşaat yapanları hem de inşaatları denetleyenleri uyarmamız gerekiyor.
önce o bozulan kaldırımları yapın...
İnşaatınızı ne zaman bitirirseniz bitirin.
Zira...
Sizin yaptığınız ya da denetlediğiniz inşaat insanların umurunda değil.
İnsanlar kendileri için yapılmış yaya yollarında,sizin yüzünüzden cambaz gibi yürümek istemiyor...


.....


Biraz da
gülmek lazım


Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş.
İngiliz, "Ben bugün 1 gergedan vurdum" demiş.
Fransız, "Ben de 1 aslan vurdum" demiş.
Temel de, "Ben de 1 noşut vurdum" demiş.
İngilizle Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar.
Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar.
İngiliz, "Ben 2 kaplan vurdum" demiş.
Fransız, "Ben de 1 fil vurdum" demiş.
Temel, "Ben 4 noşut vurdum" demiş.
İngiliz dayanamamış sormuş:
- "Kusura bakma ama noşut nasıl birşeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım." Temel de:
- "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birşeyler insana benziyorlar. Ellerinide kaldırıp "noşut noşut" diye bağırıyorlar, demiş.

Haberleri