Kişisel gelişim; bireylerin ekonomik, sosyal veya psikolojik sorunlarına kendi başlarına çözüm üretmelerini sağlamaya dönük olarak ortaya çıkan ürün ve hizmetlerin toplamını ifade eden bir terimdir. Kişisel gelişim ile ilgili eğitim programlarına baktığımızda; bunların pek çoğunun insana adeta bir makine geliştiriyormuş veya onarıyormuş gibi baktığını görmek şaşırtıcı değildir. Kişisel olarak bu çerçevedeki gelişim önerilerinin albenisine benim de kendimi kaptırdığım zamanlar olmuyor değil ama yaşama daha dingin olarak baktığımda kişisel gelişimin duygusal boyutlarını daha iyi kavrıyorum.
Diğer yandan; değişime karşıt olarak, insanın duygusal yaşamında herşeyi olağan akışına bırakması da mümkün değil. Duygusal yaşamı nasıl güncel yaşamın akılcılığından ayırmak gerekiyorsa, aklın gerektiği noktalarda da kullanmaktan kaçınmamalı. Örneğin bir duygusal ilişkinin yaşayan, uzun soluklu bir ilişki olabilmesi için kişinin şans, sabır ve güzellik gibi doğal özellikler yanında kişisel gelişime yatkınlığa da ihtiyacı vardır.
Yaşamın en ilginç yönlerinden birisi, bilinmezliklerle dolu olmasıdır. Muhtemel gelişmelerin pek çoğunu tahmin etmek, neredeyse mümkün değildir. Bu bilinemezliği, kısaca şans diye tanımlamak yanlış olmaz. İyi fırsatlar, yaşamımızda olumlu değişimler yaratırken ve biz bunları iyi şans olarak isimlendirirken önümüze çıkan, aşılması zor engelleri kötü şans olarak biliriz. İyi veya kötü; şans yaşamın içinde olan bir unsurdur. Şansı da yaşamın kendi olağan akışı içinde kabul edip benimsemek gerekir. Tabii ki, burada sözünü ettiğim, akılsızlığın ve dikkatsizliğin sonucu olan ‘talihsiz’ durumlar değildir.
Güzellik gibi doğal unsurlar, doğru kavranması gereken özelliklerimizdir. Yüksek çekim özelliklerine sahip olmak, kişiyi ben-merkezciliğe, kendini aşırı sevmeye ya da insanları hor görmeye sürüklememelidir. Yine örneğin fiziksel olarak ‘güzel’ olmamak, bireyi yaşamın dışına savurmamalıdır. Yaşam, bazı insanlara başarıyı yakalamak için doğal tutunma noktaları verdiği halde, diğer bazı bireylerin bu fırsatları kendilerinin yaratması gerekebilir.
Yaşamda karşımıza çıkan en ciddi sorulardan birisinin sabır olduğunu söyleyebilirim. Herbirimizin farklı sabır eşikleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama sabır eşiğimizin, yaşamdan edindiğimiz deneyime göre değişebilir olduğunu da unutmamak gerekir.
Bir duygusal ilişkinin temel ayakları arasında sabır yer alır. Sabrın ödülü bizzat aşkın kendisidir. Bu arada; sabrın, duygularımızı karşımızdaki insana dayatma olmadığı gerçeğini de hatırlatmalısınız.
Bir duygusal ilişkiye ömür biçildiğini okumuş veya duymuşsunuzdur. Özellikle duygusallığın yerini beklentiler ve fiziksel beğeninin aldığı günümüzde ‘aşkın ömrü’ tartışması sık yapılır oldu. Sonsuz aşka inananların sayısı giderek azalıyor sanki.
Eğer ilişkiyi kendi akışına bırakır ve sürekliliği için çaba harcamazsanız, aşkın sonu beklenen bir durumdur. İşte bu sona yakalanmamak için kişisel gelişim, yardımcı unsurlardan birisi olarak yaşamımızda yer alabilir.
Bu anlamda ilişkide bulunduğumuz insana sunabileceğimiz en değerli armağanların başında, kendimizi geliştirip değiştirebilme gücü gelir. Bir ilişkide yer alan bireyler kendilerini değiştirebilme becerisine sahip olduklarında, duygusal ilişkinin de uzun soluklu yaşayacak yeni beslenme noktaları bulması olağandır. İçe kapanarak, değişime yüz dönerek, kendi karakter özelliklerini karşıya dayatarak bir ilişkinin sağlıklı, uzun ömürlü ve keyifli olması mümkün değildir. Aşkı yaşamak isteyen, gelişmeye ve değişmeye hazır olmalıdır.
Kişisel Gelişim ve Yaşayan İlişki
Kişisel gelişim; bireylerin ekonomik, sosyal veya psikolojik sorunlarına kendi başlarına çözüm üretmelerini sağlamaya dönük olarak ortaya çıkan ürün ve hizmetlerin toplamını ifade eden bir terimdir. Kişisel gelişim ile ilgili...